Home , Haberler , Baskın, Tutuklama, ve Açlık Grevi Direnişi Üzerine

Baskın, Tutuklama, ve Açlık Grevi Direnişi Üzerine

Türkiye|30.05.2017| – Biz iki yüz milyonuz
İki yüz milyon asılır mı?
gidebilirim ben
ama bizimkiler gelecekler
teslim olun vakit varken…’ *
Merhaba dostlar, bir haftadır bu yazıyı yazmak için bilgisayar başına oturuyorum fakat elim klavyeye ancak, özgür tutsaklığının 7. gününde eşimi görebildikten sonra gidebildi. Açlık grevinin 76.gününün ilk saatlerinde evimize sayılarını sayamadığımız kadar çok TEM şube polisleri tarafından bir baskın gerçekleştirildi. Kendilerine arkadaşlarımızın açlık grevinde olduğunu dokunmaya kıyamadığımızı, bizim kendilerini savcıya dilediği zaman götürebileceğimizi, keza daha o gün karakola gidip adli kontrol imzası attıklarını, kaçma şüphesi olmadığını avukatlarımızla ifade etmeye çalıştık. Fakat duyan kulak gören göz yoktu. Katliam tarihi dolu ülkemizde katliam videoları sık sık döner internette. Toprağı çatlatacak cehennem hissini tüylerimiz ürperirken izleriz. Sık sık videolardaki o yüzleri gördüm o gün evimizde. Ev aranırken başladık türküye Semih’le ‘Onlar için herşey bitti, herşey bitti onlar için….’ Bizim geçirdiğimiz gece de bir cinayet girişimiydi, 75 gün aç olan insanlara reva görülen bu zulum neyin nesiydi? Annesinin, sevdiğinin sarılmaya kıyamadığı, öpmekten imtina ettiği bu güzel insanlara el uzatmak neyin nesiydi? Hangi vicdana, hangi kanuna sığdı bu yapılan? Yerimiz, yurdumuz ve ne yaptığımız o kadar açık ki, koca koca bakanların açıklamaları halkın gözünde meşrutiyetimize leke süremedi. Koca koca operasyonlarınız boşa düştü. Önce bu cinayete bu rehin alma operasyonuna karşı gelenler işkence edilerek göz altına alındık. Gözaltına ilk ben alındım, annem fenalaştı, bayıldı. Evin dışında dostlarımız slogan ve alkışlarıyla bizimleydi. Bir yanda cehennemi yaşarken bir yandan dostların sıcak yüzünü yaşıyorduk! yaşanan bu gece de unutmayacaklarımız arasında kaldı.
Ertesi gün evden gözaltına alınıp bırakılmamın ardından Yüksel direnişçileri ile birlikte Yüksel Caddesindeydik. Direniş alanımız dağıtılmış, yerlerine onlarca polis konuşlanmıştı. Bu kuşatma ve keyfilik karşısında ne yapabilirdik. 75 gün boyunca eşimin hücre hücre erimesini izledim. Kapıları çalmaya çalıştım, direnişin sesini yükseltmeye uğraştım. Sesine ses, nefesine nefes olmaya çabaladım. Haklı talebinin duyurulması için dostlarımızla birlikte uğraştık. Türkiye ve dünya halkları direnişi, dirençileri, açlık grevini bağırlarına bastı. Direniş tüm dünyaya yayıldı. Fakat bu sahiplenme Akp iktidarını rahatsız etmiş ki, taleplerin karşılanması yerine saldırıya geçti. İşte şimdi herkes olduğu yerden yapabildiğini yapmalı diye düşündüm. Uyuduğunda nefesini saydığım, iradesinden güç aldığım eşim, sımsıcak gülüşüyle herkesi saran canımızdan parçamız Nuriye abla birileri tarafından kaçırılmış, hukuksuzca hücrelere kapatılmak canlarına kast edilmek isteniyordu. Tanıştığımız günden beri, emeği, ekmeği , mutluluğu, hasreti, sevdayı bölüştüğüm eşimle artık açlığı ve mücadeleyi bölüşmeye karar verdim. Direnişle birlikte yoldaşlığın en güzel anılarını biriktirdiğimiz, bireyciliğin bencilliğin dayatıldığı bu sistemde ,güzel canlı ne varsa paylaştığımız Nuriye ablanın açlığını paylaşmaya karar verdim. Annem Sultan Özakça ve ben gözaltında olan eşim ve Nuriye Gülmen’in serbest bırakılması, taleplerinin kabul edilmesi için süresiz açlık grevinde olacağımızı ilan ettik. Yüksel Caddesi İnsan Hakları anıtı önünde yerimizi aldık. İnsanlar Nuriye ve Semih’in gözaltını protesto etmek için Yüksel caddesini doldurmuşlardı. Vekillerin destek eylemleri vardı. Direniş alanından ayrılmadığımız için gözaltına alındık. 18 kişi gözaltındaydık. Herkes çok yoğun işkence gördü. Televizyona da işkence görüntüleri yansımış. Kezban anamız yerlerde sürüklendi. Annem Sultan Özakça işkence gördü. Arkadaşlara yoğun gaz sıkıldığı için araç içinde fenalaştım. Astım hastasıyım. Araçta dakikalarca kapı açılması için bağırdık, kapı dövdük ama nafile. 75 gündür aç insanlara el uzatanlarla, bize işkence edenler aynı ellerdi. O gün gözaltına alınan 22 kişiden 18’i gece nezarethanede tutuldu. Sebep Yüksel’de taş atma olayı olmuş, görüntüler incelenecekmiş. Fakat bahsettikleri olay bizim gözaltına alınma saatimizden sonra. Biz nezaretteyken Nuriye ve Semih’i tutuklamak daha çok işlerine geldi. Ertesi gün savcılığa çıkarılmamız geciktirildi ve en nihayetinde Semih ve Nuriye hapishaneye doğru yol alırken biz adliyeye getirildik. Saniyeler süren ifadeden sonra salıverildik. Semih gitmeden beni görmek istemiş fakat Ankara polisinin dahiyane manevrası ile onlar hapishaneye biz gelmeden yollanmışlar. Bunu da unutmadıklarımız arasına koyduk.
Geçen hafta tüm çabalarımıza rağmen ilk görüş hakkını kullanamamıştık. Kapatılmasından tam bir hafta sonra eşimi bugün görebildim. Yüzünde kocaman bir gülümseme ve yenilmezliğin ifadesi vardı. Direnişte olmaktan eşi ve yoldaşı olmaktan onur duydum. Açlığımızdan konuştuk ,adalete olan açlığımızdan ve kazanacağımızdan konuştuk. Zayıflamış, yürümekte zorlanıyor. Kitap sınırından ve açlık grevi için açılan soruşturmadan konuştuk, gülüştük. Dışarıda yapılan her eylemi, etkinliği duymak istiyor. Zaman yettiğince anlatmaya çalıştım. Saati yok, televizyonu ve günlük gazetesi yok. Filistinli tutsakların kazandığını duyunca çok sevindi. İsrail siyonizmi yenildi, direniş kazandı, irade kazandı. Kaybetmeğe mahkum faşizmden ve irademizden konuştuk. 3 kitap sınırlaması nedeniyle götürebildiğim tek şiir kitabı Gülten Akın’dan ‘Seni Sevdim’ şiirini okudu. Tüm dostlarına, Yüksel direnişçilerine, tutukluluklarını protesto edip gözaltına alınanlara, çok selam söyledi. Biz kazanacağız diyerek, sol yumruğu havada gitti görüşten ufalmış bedeni ile 83 gündür açlık grevi direnişçisi eşim.
Yüksel caddesi günlerce abluka altına alındı. Heykel hala ablukada. Yüksel’de direniş de irade savaşı da devam ediyor. Semih ve Nuriye’yi almak direnişi bitirmenin aksine ivme kazandırdı. Direniş artık herkesin meselesi haline geldi. Tutuklamaya ulusal ve uluslarası tepkiler büyüyor. Her gün destek mesajları geliyor. Direniş sürüyor içeride ve dışarıda. Semih ve Nuriye açlığın 83. gününe geldiler. Talepleri karşılanmadan direnişini bitirmeyeceklerini söylüyorlar.
Her türlü saldırı ve acizlik ise sürüyor. Yüksel’de gözaltılar devam ediyor. Yüksel’den gözaltına alınıp dosya var bahanesi ile apar topar Mehmet Dersulu’ya ev hapsi verildi. İşte bu irademize ve direncimize olan korkudur. Bu kazanacağımız korkusudur. Bir avuç insana kin duyup, ikisinin canına kast edip, diğerlerini işkence, dayak, hapis, ev hapsi ile korkumaya çalışıyor Akp iktidarı. Hakkımız olanı bize vermeyi tercih etmiyor. Tüm bu tehdit baskı politikalara karşı yılmayan bir irade, güçlü bir sevgi var. Ne yapacaksınız? Ne yaparsanız yapın korkmuyorlar bu insanlar. İnsanların yüreğine dokunan, elini tutan, sımsıcak gülümsemeleri ile saran bu iki insanı, halkın yüreğinden yasaklayamazsınız. Nuriye ve Semih’in her gözaltı, işkence karşısında tekrar tekrar direniş alanına gitme mirası şimdi herkeste. Herkesi bu iradeye, bu emanete sahip çıkmaya çağırıyoruz. İşimizi geri alacağız! Nuriye ve Semih’i geri alacağız! Yüksel’i geri alacağız! Biz kazanacağız!
*Nazım Hikmet – Tanya