Home , Köşe Yazıları , Alevilere Saldırılar Sınırları Aştı – Elif Sonzamancı

Alevilere Saldırılar Sınırları Aştı – Elif Sonzamancı

Almanya’nın Bavyare bölgesinde bulunan Bamberg kentinde, henüz yapım aşamasında olan cemevine 11 Haziran tarihinde gece yarısı ırkçı yazılar yazılmış. Duvara yazılan yazılar aynen şöyle: “T.c. geldi, PKK’li piçler“. Alevilere, Alevi örgütlenmelerine yapılan bu çirkin saldırı ilk değil. Birbirinden uzak olmayan zaman aralıklarında değişik kentlerde benzeri saldırılar yapılmıştı. Mühlheim Alevi Kültür Merkezi’nin kapısına, “Mum söndürün köpekler“ ibaresinin altına direk Osmanlı Ocakları imzası atılmıştı. Yine referandum döneminde Remscheid Alevi Kültür Merkezi önünde yaklaşık 300 kişilik ırkçı, faşist bir grup gösteri düzenlemişti. Yapım aşamasında olan Emmerich Alevi Kültür Merkezi ise kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişilerce kundaklanmış, yangın çıkarılmıştı.

Alevilerin mekanlarına saldıranların aslında kimliği bellidir. Kendilerini de saklama gereği duymuyorlar zaten. Bu cesareti de tabi oldukları zihniyetten alıyorlar. Almanya’da Türk-İslamcı çetelerin nasıl örgütlendikleri defalarca yazıldı, çizildi.

Erdoğan iktidara geldiğinden bu yana “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ülküsünden şaşmadı. Dolayısıyla “tek inanç”ta temel düsturu oldu. Belediye başkanlığı yaptığı dönemde, Alevilerin ibadet alanı olan cemevlerine cümbüş evi diyerek, zaten Aleviliğe bakış açısını net olarak ortaya koymuştu.

Erdoğan Aleviliğin kendisinin çizdiği çerçevede tanımlanmasını ve yaşanmasını istiyor.

Almanya ziyaretlerinde yer yer bu tanımlamalarını gündeme getirdi. İlk olarak 1995 yılında Belediye Başkanı olarak geldiği Almanya’da bir söyleşide “Eğer Alevilik, Hazreti Ali’yi sevmekse, benden daha Alevisi olamaz” demiştir. 2015 yılının Mayıs ayında yaptığı ziyarette yine, “Eğer Alevilik, Hz. Ali’yi sevmekse benden daha Alevisi olamaz. Ama yok, Alevilik bir dinse orada Tayyip Erdoğan yok“ diyerek söylemlerini harfiyen tekrar etmiştir. Erdoğan’ın fikri de, zikri de budur. Onun içindir ki; 2012’de belediye başkanıyken Diyarbakır’da Alevilere cemevi tahsis eden- üstelik bunu yapan ilk belediye-, Osman Baydemir’e ‘Laik devlet sisteminde ‘din’ kamu hizmeti olarak kabul edilmez’ denilerek ‘6 aydan 2 yıla kadar hapisle yargılanması’ için fezleke düzenlendi.

Erdoğan devletin bütün imkanlarını Sünni Hanefi mezhebine sunarken, kamu hizmeti ve din arasında herhangi bir sorun görmüyor. İslam kurallarının hakim olduğu bir toplum sistemi yaratmak için bütün araçları devreye koyuyor. Mesele Alevilik olunca, ödenen her kuruş gözüne batıyor.

Erdoğan, CHP’li Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın, “Milliyetçilik lazımsa, bunu biz yaparız, Komünizm gerekirse, onu da biz getiririz” anlayışının devamı olarak, en iyi Alevilinin kendisi olduğunu iddia etmektedir. AKP döneminde üniversitelerde, okullarda, televizyonlarda Alevi karşıtı söylemleri listelesek, sanırım uzunluğu konusunda sorun yaşarız. Şu örnek oldukça çarpıcıdır: Türk-İslam sentezinin kucaklayıcısı Sabahattin Önkibar, Kılıçdaroğlu için, “Olması gereken ise CHP’yi yeniden vatanseverlik ekseninde dizayn etmek ve buçuktan tam parti olmaktır. Bunun olmazsa olmaz yolu Alevi kökenli Kılıçdaroğlu’nun gidip bütün Türkiye’yi kucaklayacak bir ismin lider olmasıdır“ demişti.

Alevi kimliğine vurgu yaptığı Kılıçdaroğlu zaten Alevi kimliğini dile getirmekten kaçınan bir siyasetçi. Buna rağmen sırf Alevi olduğu için parti liderliğine layık görülmeyen bir anlayış var ortada. Alevileri bir taraftan laikliğin sigortası olarak görüp, diğer taraftan kimliksizleştiren anlayış, şimdi araç ve söylem değiştirerek tamamen yok etme derdindedir. Öyleki Alevilerin görünür olmaları tahammül sınırının dışında. Avrupa’nın Alevileri tanıması karşısında ise deliye dönüyorlar. Türkiye’de Alevilik, ibadet alanları olan cemevleri hala tanınmazken, Almanya’da Alevilik kendine özgü bir inanç sistemi olarak görülmektedir. Üniversitelerde Alevilik kürsüleri vardır. Cemevleri ise ibadet yerleri olarak tanınmaktadır. Bu tahammülsüzlük saldırılarla kendini deşifre etmektedir. Türkiye ve Kürdistan’da yaratıkları gerginlik ve saldırıları Almanya’ya da taşırmak istiyorlar.

Osman Baydemir hakkındaki fezlekeye yönelik yaptığı açıklamada, Diyarbakır’da neredeyse 100 yıl sonra bir kez daha ezan sesi, çan sesi semahla buluştu“ demiş. Tekçi bir zihniyet yaratmak isteyenler elbette böylesi bir kültürel renkliliğe tahammül edemeyeceklerdir. Muhalefetin önemli dinamiği Alevilere yönelik saldırılar da, bu güçten korktukları için devam edecektir. (YÖP)