Anasayfa , Avrupa , YDG MYK Başkanı ile G20 üzerine Röportaj

YDG MYK Başkanı ile G20 üzerine Röportaj

Hamburg G20 zirvesi sonrası oldukça gündeme gelen karşı protestolar üzerine Yeni Demokratik Gençlik (YDG) Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Cansu ile bir röportaj yaptık.

AHM: uzun zamandır beklenen G20 zirvesi, geçtiğimiz günlderde Hamburg’da gerçekleşti. G20 karşıtı protestoları zirveyi gögelde bıraktı. YDG açısından G20 ne anlama geliyor?

Cansu: Bu zirve, bir örgütlülüktür. Haksızlığa, ekonomik ve sosyal eşitsizliğe karşı verdiğimiz mücadelede, ezilen sınıf bölünmüş halde ilerlerken, kendi çıkarlarına sahip çıkan burjuva sınıfı esas olarak birlikte hareket ediyor. Zirveye üye 20 emperiyalist ve onlara bağımlı devletlerin aldıkları kararlar dünyanın bütün halklarını ve 200’e yakın ülkeyi ilgilendirecektir. Ve biliyoruz ki bu zirvelerde tartışılan konular ne kadar önemliyse, o kadar az devlet davet edil

iyor. G20 zirvesi emperyalist ülkelerin ve burjuvasinin örgütlenme alanıdır ve bu anlayışla biliyoruz ki onlara toplanma fırsatını vermek onlara yeni savaşlar, katliamlar düzenlemeleri ve işçileri sömürmelerini geliştirmeye izin vermek demektir.

AHM: G20 karşıtı protestolara baktığımız zaman öncesinde bir örgütleme süreci yaşadığını görmekteyiz. Burjuva basını bu protestoları genel olarak vandalizm olarak veriyor. Gençliğin protestolardaki rolü neydi?

Cansu: O zirvede dar bir grup toplanıp bizi yönetmek isterken, bizler ise kendimizi zorla davet ettirdik. Gençliğin orda ki rolü, hem yönetenleri bürolarinda buluşmalarını engellemekti, hem sokaklarımızda halkla birlikte zirveye karşı direnmekti. Gerek kitlesel yürüyüşle, gerek “vandalizm“ ve polise karşı direnişle, duymak istemedikleri sesimizi zorla duydular. Avrupa’da, şu an ki gençlik geleceğin sömürülen işçileri olacaklarının farkında, anne ve babalarının hayatlarının aynısını yaşamak istemiyorlar. Bu sisteme karşı gençliğin öfkesi artıyor: ırkçılık, her türden ayrımcılık, polis şiddeti, haksızlık, iktidar ve halk arasında derinleşen çelişkiler…

Aynı zamanda, bu dönem entersyonalist ruhun emperiyalist ülkelerde yaşayan gençlikte yeniden canlandığını hissettik. Eylemlerden Hindistan’da süren halk savaşına destek pankartları açıldı, Türkiye’de demokrat ve devrimcilerle dayanışma amaçlı açıklamalar yapıldı, Rojava’da mücadele yürüten YPG/YPJ’nin ve Enternasyonalist Özgürlük Taburu’nun bayrakları yürüyüşlerde dalgalandı. Orda gençliğin bir rolü de enternasyonal mücadeleyi ve dayanışmayı yükseltmeti. Ortadoğu’da emperiyalist ülkelerin planla

rına karşı yerli gençliğin tepkisi ortaya çıktı.

AHM: Gençliğin sisteme karşı öfkesinden bahsettiniz. Önümüzdeki döneme ilişkin mücadele anlamında bir gelişme görüyormusunuz?

Cansu: Elbette… Hele hele Fransa, İspanya, Yunanistan veya Italya’da gençliğin sisteme karşı örgütlenmesi gelişiyor. Son 5 sene içinde Avrupa’da top yekün saldırılara, kemer sıkma politikalarına karşı kitlesel genel grevler çogaldı, sakin yürüyüşler artık polisin şiddetine karsi direnişlere bırakmaya başladı. Gençligin örgütlenmesi ve deneyimi artıyor ve bizler bunu Hamburg’da gördük.

AHM: YDG açısından bir değerlendirme yapmak isterseniz… nasıl değerlendirdi YDG bu süreci?

Cansu: Son kongremizde G20 zirvesi karşıtı proteso eylemlerine güçlü katılım saglama kararı almıştık ve ona göre kampanyamızı örgütledik. Bölgeye göre farklı yerli devrimci ve demokratik kurumlarla, olduğumuz bütün ülkelerde zirveye karşı 3 dilde material üretip faaliyet yürütuk. Hamburg’da hem herkesle birlikte kamp faaliytlerine katılıp enternasyonal ruhu taşıdık, ordaki toplantılara katıldık, hem 4 gün süren bütün eylemlere katılım sağladık. Bir çoğu deneyimsiz olan genç YDG’liler, hiç korkmadan polis siddetine karşı direndiler ve Hamburg ATİF derneğinde yer aldığı mahallenin direnişine katıldılar. Orda bizim açımızdan gerçekten YDG’ye yakısan bir şekilde hareket ettigimizi düsünüyoruz, gücümüz oranında ve daha nitelikli bir katılım saglandığını düşünüyoruz.

AHM: Birazda zirveden konuşalım… Suriye, Afrika, Klima, Göç/mülteclik gibi konuların Trump, Putin ve Erdoğan gibi şahıslar tarafından tartışıldığı dillendiriliyor. Siz zirveyi nasıl değerlendiriyorusunuz?

Cansu: G20 zirvesinden her sene aynı şeyler çıkıyor desek abartmış olmayız herhalde. Dönemin ruhuna uygun olarak emperiyalist ülkerin çıkarlarını korumak için yeni planlamalar yapıldı. Bağımlı ükelerin, klima veya mültecilerin sorunlarına çözüm bulmak için toplanmadılar elbette. Önceki G20 zirvesinde alınan kararların yarattığı sorunları kendileri ne çözebilirler ne de çözmek isterler. Bu zirvede ABD, Rusya, Fransa, Almanya gibi emperiyalist ülkeler, etrafına dünyanın farklı bölgelerinde çıkarlarını temsil eden ve koruyan yari sömürge ülkelerle toplanıp, ekonomik krizin etki dağılımını ve olası ittifaklari tartışıyorlar.

Ama bir türkiye kökenli olarak bu sene bizi daha fazla ilgilendiren konu Ortadoğu oldu. Şuan dünyada emperyalist kapitalist çıkar ve çelişkilerin en fazla yogunlastığı bölge; savaşların (Irak, Suriye, Yemen, filistin, Türiye), petrol ve doğalgazın yeniden paylaşımı, bölge’de emperyalistlerin etki dağılımının yenilenmesi (ingilizce : Regional influence), bölgenin yeniden parylaşımı, IŞİD’in saldırıları, Kürdistan sorunu, askeri müdahale, diktatör Başar ile ÖSO’lu grupların arasındaki çelişkiler ve onlarla kurulan ittifak stratejiler… Zirvede Ortadoğu’yu TC ve Suudi Arabistan gibi katliamcı ve gerici devletlerin temsil ettiğini görünce, biliyoruz ki aldıkları kararların kurbanlari yine ezilen halklar olacaktır.

AHM: Almanya’nın Türkiye ile olan ilişkileri son dönemde sanki bozukmuş gibi bir algı var.. Erdoğan zirvenin son yemeğine vs katılmadı. Almanya’da konuşması yasaklandı. Gerçekten Almanya ve Türkiye arasında bir gerilim mi var?

YDG: Bunun arka planda yürütülen işleri tam olarak bilmek imkansız ancak Erdoğan’nın Türkiye’de yarattığı kriz süreci emperiyalistlerin çıkarlarını rahatsız ettiğini tahmin edebiliriz. Erdogan’nın „çatışmasızlık“ sürecini bozmasi, ardından gelen savaş ve katliamlar (Suruç, Ankara, Diyarbakır), iç ve dışta gelişen savaş durumu, en ufak demokratik talebi ezmesi, sahte darbe planı, binlerce tutuklamalar vs… Gergin ve ekonomik olarak istikrarsız bir durum gelişti Türkiye’de.

Türkiye’nin ekonomik ortaklari, çıkarları için bu durumdan endişelenmeye başlayabilirler. Bu mantıkla düşünürsek; Almanya ve Türkiye arasındaki ekonomik bağlar oldukça güçlüdür ve aynı zamanda Avrupa’da Türkiyelilerin siyasi sorunlarının en fazla ortaya çıktığı ülke yine Almanya’dır. Bu anlamda ortaya çıkan gerilim siyaseti bu ilişkilere zarar verebilir. Ancak bu durumda emperyalistlerin Erdoğan’ı gözden çıkardıkları anlamına gelmiyor. Esas itibariyle ilişkilerin devamı esas durumdadır. Almanya esas olarak Erdoğan ve şurekasının siyasetine onay vermiş durumdadır ve içte yaptıkları poltikalar Erdoğan iktidarına destek anlamını taşımaktadır. Almanya’da tutuklu bulunan 10 ATİK’li devrimci, tutusak edilen Kürt politikacılar, PKK ve DHKP/C yasaklamaları Alman devletinin Türk devletine dolaysız katkıları olmaktadır. Münih’te görülen dava kapsamında TÜrk-Alman kirli ğazarlığını protesto etmek bizlerin en önemli görevleri arasında geliyor.

AHM: Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz…

YDG: Ben teşekkür ederim ve başarılar diliyorum.