Home , Manset , Vuralım eskiye yıkılsın, omuz verelim yeniye yeşersin

Vuralım eskiye yıkılsın, omuz verelim yeniye yeşersin

Almanya Yeni Kadın Ülke Kadın Komitesi`nden Yeni Mücadele Yılı Mesajı

Mesaj Şöyle; 

Bir mücadele yılını daha geride bırakmak üzereyiz. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada sosyal ve ulusal kurtuluş mücadeleleri olmak üzere, kadınların hak ve özgürlükleri mücadelesinde de kavga,direniş, direnç ve umut dolu bir 2017 geçirdi dünya ezilen halkları. Emperyalist-kapitalist sistemin topyekün saldırılarına, savaş, işgal, katliam, tecavüz ve onlarca insanlık dışı yaptırımlarına rağmen, ezilen halklar ‚Saraylara ölüm, gecekondulara özgürlük!‘ şiarlarından vazgeçmediler. Bir o kadar hedeflerini de yeni yılda tamamlanmak üzere 2018’e devredecekler.
Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’na baktığımızda, faşizmin vahşi saldırganlığına, her türlü insanlık dışı yaptırımlarına, kadınlara, çocuklara ve LBGTİ+ lara yönelik taciz, tecavüz,katliamlarına karşın, onca insanın katledilmesine, zindanlara atılmasına, göz altında kaybedilmesine rağmen mücadeleden bir adım dahi geri gidilmeden yol alındı.
Maraş, 19 Aralık ve Roboski Katliamlarının lanetlendiği bir süreçte ise OHAL’le birlikte yürürlüğe konulan KHK’lere yenilerini de ekleyerek adeta zulümlerini katlayarak devam ettireceklerinin sinyalini veren sistem ve sahipleri bu kararnamelerle tüm topluma ayar vermeye çalışırken, özellikle de zindanlara attığı onca güzel insanın zaten sınırlı olan haklarını da gasp etmeye yönelik faşist yaptırımlarını da yürürlüğe koymuştur.

Evet. Zindanlar, toplumun kanayan yarası olmaya devam ediyor. Öyle ki, bu yara yarın hepimizde fazlasıyla kanayarak, kapanmayacak izler bırakmaya gebe gibi görünüyor yine.
Özellikle de politik tutsaklara dair son dönemde yeniden yürürlüğe konulan insanlık dışı yaptırımlar, can yakmaya ve almaya devam ediyor. En ufak bir karşı duruş ve hak arama talebinde bulunmak, itiraz etmek, var olan ve can bedeli elde edilen hakları koruma mücadeleleri şiddetle karşılık buluyor.
Tüm F-Tipi Ceza ve İnfaz Kurumlarında devlet şiddeti son hızıyla devam ettirilmektedir. Politik tutsaklara yönelik faşist saldırılar, hak gaspları gün geçtikçe artarak devam etmektedir. Sadece tutuklu ve hükümlülere değil, onları ziyarete gelen aile ve yakınlarına karşı yaptırım ve saldırılar, yıpratma ve yıldırma politikaları da uygulanmakta, keyfi uygulamalarda sınır tanınmamaktadır. Babasını ya da annesini güç koşullarda ayda bir de olsa görmeye giden küçücük çocukların dahi defalarca x-ray cihazından geçirilmesi buna verilecek en hafif örnek belki de.
Yine KHK ile HÖH gibi faşist,gerici örgütlenmelerle ve 15 Temmuz’da yaşattıkları vahşette kullandıkları dindar ve kindar nesile de geniş haklar tanıyarak, insanların can güvenliği de doğrudan hedef alınmıştır. Ortaya salacakları çeteleriyle en ufak bir gösteriye,mitinge, yürüyüşe dahi direk ‚terörist eylem/ciler‘ bahanesiyle saldırtılarak, insanlar açıktan katlettirilecektir de. Özellikle Dersim Kırımı sürecinde çıkartılmış benzeri bir yasanın sonuçları hala belleklerimizde tazeliğini korurken, çıkartılan bu yasayla yeniden kırım ve katliamlara davetiye çıkartılmıştır. Buna asla izin vermeyeceğiz, vermemeliyiz.

„Bir toplumun demokrasi düzeyini, o toplumun cezaevlerine ve kadınların yaşam standartlarına bakarak ölçebilirsiniz.“ sözü günümüzde en fazla üzerinde kafa yorulması gereken alanlar olarak aciliyet listesinin başında yer alıyor dersek, abartmış olmayız.
Kadınlar, erkek egemen sistemin tüm cinsiyetçi yaptırımlarından kaynaklı erkeğe nazaran defalarca fazla mücadele etmek zorunda kalan kesimdir. Çıkartılan yasalar, toplumsal değer yargıları, dinin kadından götürdükleri, aile denilen kadına yönelik işkence merkezleri kadınlara açık hava alanında yaşam sürdürme durumunu hak görmüşken, zindanlardaki tutsaklar mücadeleleri sonucunda kazanılmış haklarına sarılarak ve ama bir çok imkânsızlık ve hak gasplarıyla yaşama sıkıca sarılır durumdadırlar. Elazığ zindanlarındaki politik kadın tutsaklar bu gasplara karşı 60 güne yakındır açlık grevinde seslerini duyurmaya çalışmaktadır. Çıplak aramadan, ‚terörist‘ kimlik taşıma baskısına,en doğal hakları olan, regl süreçlerinde parasız ped ihtiyaçlarının karşılanmasından tek tip elbise uygulamasına bir çok gasp ve yaptırımlara karşı mücadelelerini sürdürmekteler.

Bu sistem sınıf savaşımı perspektifiyle yol almaya çalışan kesimin düşüncelerinden korkarken, kadının bilinçli bir varlığa dönüşüp,emeğinin, kimliğinin ve bedeninin sömürü ve baskısına karşı durma cesaretini kuşanıp, başına özgürlüğün yumruğunu daha da güçlü indireceğinden korktuğu içindir ki, her türlü faşist yaptırım ve uygulamayı hak görmekte, kurtuluşu zannetmektedir.
Oysa heyhat… Mücadele tarihine bakıldığında, her zulüm karşıtını yaratmış, mücadeleyi, karşı duruşu ve özgürlük aşkını tetiklemiştir. Ve bu hep öyle de kalacak, o güzel gün elde edilene ve getirilene kadar da mücadele, sınıfımızın bizi ezen sınıfa karşı mücadelesi devam edecektir. Çünkü tarihten biliyoruz ki, hiç bir diktatörlük, emeğin yüceliği karşısında iktidarını ayakta tutamamış, zulüm üzerine yıllarca hakimiyetlerini korusalar da, saraylara karşı gecekonduların gücü hep önde olmuştur. Ve bu güç iktidardaki efendilerin bu gün de korkulu rüyası olmaya devam etmektedir Ve bu yüzdendir ki, tecavüzcüsü, hırsızı, dolandırıcısı iki günde salıveririlirken, bu sisteme karşı savaş açanlar KHK ile zindanlarda iflah ve ıslah edilmeye çalışılmaktadır.
Her türlü insanlık dışı yaptırımlarla, politik tutsakları toplumdan izole etmeye, dışlamaya, sindirmeye, susturmaya, ‚yola getirip, kendilerine biat etmeye‘, kimliklerine, emeklerine, kendilerine yabancılaştırmaya çalışmaktadırlar. F-Tipi zindanların gündeme getirilmesi de zaten bunları daha da hızlandırmak için değil miydi? Ama unuttukları bir şey vardı ki, iradenin teslim alınamayacağıydı. Bu sistemin fikir babası olan Avrupa ve Amerika’nın toy çocuğu T.C. bu izolasyon ve insanlık onurunu hiçe sayan yaptırıma karşı nice direnişlerin yapıldığını ve bedeller ödenerek kazanımlar elde edildiğini es geçmektedir. Baader, Ulrike, Boby Sand, Ayça İdil Erkmen, Nergis Gülmez günümüzün direniş simgesi olmuş sanatçı ve devrimci Bob Marley bunlardan sadece en tanıdıklarımız değil mi?
T.C faşizmi ülkemizde de yıllardır içerde tutmasına rağmen baş eğmeyen, insanlık onuru için mücadelesinden ödün vermeyen, faşizme meydan okuyan bir çok değerler de yarattı. Zindanları da mücadelenin en keskin alanı ve simgesi olarak faşizme karşı dirençli duruşun mevzileri yapmasını da bildiler.

Dolayısıyla 2018 yılı bizlere içerde ve dışarda mücadeleyi daha da birleştirmek ve büyütmek sorumluluğu da yüklemektedir. Tüm toplumun cezaevine çevrilmek istendiği faşizm koşullarında özellikle biz kadınlara düşen görev faşizme karşı mücadelenin örgütlü öznesi olmaktır. Yaşadığımız Almanya özgülünde bunun için yeterli gerekçemizin olduğu da açıktır. Temmuz ayında gerçekleştirilen G20 zirvesine karşı yapılan protestoların üzerinden kaç ay geçmiş olmasına rağmen Alman Devleti insan avına çıkmış durumdadır. Bir çok anti faşist genç, kadın demokrat, devrimci insan, resimleri de ifşa edilerek aranır durumda lanse edilmiştir. İnsanlar jurnalciliğe, ihbarcılığa teşvik edilerek demokrat-devrimci-sosyalist insanların tutuklanması ve toplumda yaratacakları korkuyla buradaki demokrasi mücadelesi veren kişi ve kurumlara da göz dağı vermek hedeftir. Yine aynı şekilde 9 ATİK aktivisti devrimci hala keyfi bir şekilde zindanlarda tutulmakta, 129a ve b maddelerinin toplumda da karşılık bulmasını sağlamaya çalışmaktadırlar.
2017 yılında ezen ve ezilen çatışmasını, erkek egemen sistematiğin kadınlar üzerindeki baskı ve sömürüsünü fazlasıyla yaşadığımız açık. 2018 yılında da bu çatışkı en üst boyutta devam edecektir. Tüm bu baskı, sömürü çarkına rağmen mücadelemizin yükselerek devam edeceği kesin. Bir yerde zulüm varsa, isyan ve başkaldırı kaçınılmazdır. 2018 yılı da bizler için, isyan etme meşru hakkımızı örgütlü bir şekilde kullandığımız yıl olacaktır.
Özgür ve bağımsız bir toplum yaratılması umudumuzu ve mücadelemizi yeni yılda daha da diri tutacağımız açıktır. Tüm emekten, güzellikten, iyiden, özgürlük ve barıştan yana olan kadınların, kadın üyelerimizin, dostlarımızın yeni yılını 2018’in özgürlüğe ve barışa yol alan bir yıl olması dileklerimizle kutluyor, ‚VURUN ESKİYE YIKILSIN, OMUZ VERİN YENİYE YEŞERSİN‘ hedefiyle, mücadele dolu yıllar diliyoruz.

2018 yılı, kadınların mücadeleyi daha da yükselttikleri yıl olsun!
2018 yılı, ‚Tek Tipleşmeyeceğiz‘ doğrumuzun dayanışmayla gökkuşağı rengine boyanacağı yılların başlangıcı olsun!
2018 yılı, ‚Kadın,Yaşam,Özgürlük‘ sloganlarımızın birlikte ve daha gür haykırıldığı bir yıl olsun!
Birlik, Mücadele, Zafer!
Yaşasın ATİK, Yeni Kadın, YDG!