YENER ORKUNOĞLU | 11 – 01 – 2010 | ‘Kanla sulanan toprak mahsul vermez.’ (Victor Hugo)
Bu yazıda yaygın düşüncelerin tersi olacak bir görüş savunulacaktır. Bu görüşün bir çok insanın hoşuna gitmeyeceğini biliyorum. Bazı insanlar, kendilerini milliyetçi olarak değil de, vatansever olarak görürler. Vatanseverliğin, milliyetçilikten farklı olduğunu anlatmaya çalışırlar. Bazı sosyalistler ise, vatansever sosyalist olduklarını savunurlar. Ülkelerinden uzakta yaşamak zorunda kalan insanlar çoğu zaman ‘vatan’ özlemi duyduklarını söylerler.
Vatan nedir? Millet nedir? Vatan ve millet kavramları ne zaman ve nasıl doğdu? Vatan ve millet kavramları aynı anlama mı gelir? Ne zaman vatan ne zaman millet sözcüklerini kullanırız? Hangi kavram önce çıktı? Eğer vatan kavramı önceden oluştuysa, millet sözcüğüne neden gerek duyuldu?
Bu yazı, sadece sorular sormayı amaçlıyor. Bu soruların tümüne bir makale sınırları içerisinde cevap vermek mümkün değildir.
Vatanseverlik nedir? Bir kişinin doğup büyüdüğü, çocukluk anılarının geçtiği topraklara olan sevgisi midir? Gerçekten vatanseverlik, milliyetçilikten ayrı mıdır? Yoksa vatanseverlik, militarizmin ikiz kardeşi olan milliyetçiliğin daha ‘şirin’ görünmesine hizmet eden bir kelime oyunu mudur?
Bir İngiliz düşünür (Dr. Sammuel Johnson) şöyle demişti: ‘Vatanseverlik, adi ve akçakların son sığınağıdır.’ Neye dayanarak bunu söylemişti? Vatanseverliğe karşı olan Tolstoy, neden ‘vatanseverlik, katillerin eğitim prensibidir’ diyordu? Nazım Hikmet, kendilerini vatansever olarak gösterenlere karşı neden ‘ben vatan hainiyim’ demişti?
Tarihsel araştırmalar şunu gösteriyor ki, vatan ve millet kavramlarından önce yurt kavramı ortaya çıktı. Peki ne oldu da yurt kavramının yerine vatan veya millet kavramları geçti? Yurt kavramı eskiden ne anlama gelirdi? Yurt kavramından üretilen yurttaşlık neyi anlatıyordu?
Çeşitli düşünürler, yurtseverlik ve milliyetçilik arasında ayrım yapmışlardır. Örneğin, Karl Deutsch’e göre, yurtseverlik, bir ülkede yaşayan bütün insanların çıkarlarını gözetme çabası iken, milliyetçilik, ortak bir atadan gelen ve ortak terbiye almış bir gruptan bütün insanların çıkarlarını gözetir. Ona göre yurtseverlik, etnik kökenlerine bakmaksızın, aynı yerde oturanların hepsine hitap eder; milliyetçilik, oturdukları yere bakmaksızın, bir etnik grubun üyelerine hitap eder. Karl Deutsch’e göre yurtseverlik, ikametgah adresine dayanır. Milliyetçilik ise etnik kimliğe dayanır.
1984 adlı eserin yazarı Georg Orwell’de yurtsverlik ile milliyetçiliği birbirinden ayırmaya çalışır. Ona göre, ‘yurtseverlik, doğası gereği, hem askeri hem de kültürel anlamda savunmacıdır. Milliyetçilik ise, güç arzusundan ayrılmaz.’ Ne ilginçtir ki, bu yurtsever Orwell, komünizme sempati besleyen 30’da fazla insanı, yurtseverlik adına İngiliz gizli servisine ihbar etmekten çekinmemişti. (İhbar ettiği kişiler arasında Charlie Chaplin de vardı). Ayrıca ‘Savaş barıştır’ diyerek yurtseverliğini gösteriyordu!
İster yurtseverlik, ister vatanseverlik ister milliyetçilik olsun, bunlar arasında belirli farklar olsa da ortak bir noktada buluşurlar: Yer kürenin her yanı demir parmaklıklarla çevrilidir. Dünya küçük noktalara bölünmüştür. ‘Bazı özel noktalarda doğma şansına sahip olanlar herhangi bir diğer noktada ikâmet edenlere göre kendilerini daha üstün, asil ve akıllı sayarlar.. Bu yüzden de o seçilmiş noktada yaşayanların, üstünlüklerini diğerlerine göstermek amacıyla kavga etmek, öldürmek ve ölmek gibi görevleri vardır.’
Yurtseverlik, vatanseverlik ve milliyetçilik, insanlığı suni olarak bölen ve insan özgürlüğünü sınırlayan ideolojilerdir. Benim, devletin demir parmaklarıyla çevrili, bir ‘yurdum yoktur’. Benim ‘yurdum’ bütün insanlık ve yerküresidir. En güzel yurt, ‘özgürlükler ülkesi’dir.
Not: 2005 yılında yazılmış bir yazıdır