Home , Köşe Yazıları , Uyuyan dev: Tunus’dan devrim sesleri

Uyuyan dev: Tunus’dan devrim sesleri

Prof. Dr. GAZİ ÇAĞLAR | 18 – 01 – 2011 | İsyan diyor kimisi.

Kimisi Soros parmağı arıyor.

Kimisi Bin Ali’yi pılını pırtısını alıp apar topar kaçmaya zorlayan halk hareketine, onu 1987’de iktidara getiren ve kendisinden önceki Tunus başkanını doktor raporuyla bunamış ilan ettiren iktidar operasyonunun adını koyuyor: Yasemin devrimi.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu rejimleri, “tedirginlik” içerisinde ve hep bir ağızdan “istikrar ve huzura” çağırıyorlar.

Avrupa ve Kuzey Amerika yöneticileri, tek ses halinde “şiddeti durdurun” deyip “istikrar ve demokrasi” talep ve gerekiyorsa polisiye yardım gödermeyi teklif ediyorlar.

“Rahat kazanç ortamı” sağladığı ve Avrupa’nın “ucuz tatil ülkesi” olduğu için aynı ülkeler, daha düne kadar Bin Ali’nin polis devletinin işkence ve insan hakları ihlallerini görmemezlikten gelmişlerdi. Zulme susmuş, istikrarı övmüşlerdi. Bin Ali, serbest piyasanın zırhlı demokrasisinin övülecek başkanıydı. Avrupa’ya istenmeyen göçmenleri daha Tunus’dayken engelleyecek “güvenlik partneriydi.”

Halk hareketi ise, şimdilik isim koymayı izleyicilere bırakıp eylemliliğinde devrim sesleri veriyor.

Her devrimci durumda olduğu gibi, “ekmek” diyor.

Çünkü nüfusun ezici çoğunluğunu sabah akşam “ekmek” peşinde koşmak zorunda bırakan kapitalist düzenin değişmesini istiyor.

Her devrimci durumda olduğu gibi, cezaevlerini boşaltmaya başlıyor.

Çünkü cezaevleri, esaret hücreleri. Halk hareketi, “özgürlük” diyor.

Her devrimci durumda olduğu gibi,  İçişleri Bakanlığı’na saldırıyor.

Çünkü “düzenin bekçileri”, oradan da sevk ve idare ediliyorlar.

Bir işsiz ve üniversiteli sokak satıcısının – polis tarafından seyyar satıcı tezgahının alınmasını protesto etmek için – kendisini benzin dökerek yakması kıvılcım oluyor, Tunus’u yakıyor. O genç bir ay önce, “yoksulluğa son! işsizliğe son!” diyerek yanmıştı. Şimdi Tunus’un tüm emekçi halkı, “yoksulluğa son” diyor. Sokak bizim, emeğin kurtuluşunu istiyoruz diyor.

Sadece Tunus değil, Cezayir ve Fas, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Asya, Avrupa, Amerika kıtasının güneyi ve kuzeyi üniversiteli-üniversitesiz yoksul emekçi kitlelerle dolu: Bu kitleler her gün “esnekleştirilen” çalışma koşulları, zenginliğin hoyratça sergilendiği dünyada yoksulluğun ve açlığın dev gibi büyümesi sonucu uyuyan bir dev oluşturuyor. Sayıları giderek artıyor.

Tunus’da duyduğumuz, işte bu uyuyan devin devrim sesleri.

Yenilebilirler.

Halk kitleleri üzerinde düzenci güçler etkili olabilirler.

(Mesela islamcı Enahda partisinin başkanı, bu satırlar yazıldığı sırada kendisinin İngiltere’den Tunus’a dönmeye hazırlandığını, “istikrarın” sağlanmasında görev almak istediğini, dünya ve Avrupa liderlerine güven vermek için kendi partisinin “tehlikeli” olmadığını, “Türkiye’nin AKP’sine benzediklerini” açıkladı).

Devrimci güçler onları doğru yönlendirecek toplumsal örgütlülük ve siyasal bilinç yığılması yaratamamış olabilirler.

Ama her türlü yöntemle uyutulmaya çalışılan devin uyanmaya başladığı kesin.

Tunus’daki halk yürüyüşü, ekmek ve özgürlük, savaşsız-sömürüsüz bir dünya arzulayan bu devi uyanmaya çağıran devrim çanları…