Anasayfa , Haberler , Uluslararası Hapishaneler Sempozyumu 2. Oturumu gerçekleşti

Uluslararası Hapishaneler Sempozyumu 2. Oturumu gerçekleşti

haber_semp_2_oturumİSTANBUL |27-04-2014 | Uluslar arası Hapishaneler Sempozyumunda,  ilk gün ikinci oturumla devam etti. İkinci oturumda Brezilya İnsanlarla Dayanışma Merkezi (Cebraspo)’dan Maria,İran’lı eski tutsak olan Halkın Avukatları Birliğinden Muhammed Hochi, Rote Hilfe’den (kızıl yardım örgütü) Süleyman Gürcan, KCK davasından tutsak kalan Ayşe Berktay ve yine KCK davasından tutsak kalan TUAD başkanı Erdal avcı ile Sempozyumu örgütleyen kurumlar adına Münevver İltemur birer konuşma yaptılar.

Konuşmaların ardından soru-cevap ve serbest kürsü bölümlerine de yer verilen sempozyumun 2. Oturumunda moderatörlüğü İHD İstanbul Şubesi Başkanı Ümit Efe yaptı.

Oturumun başında, tüm hapishanelerde bulunan MLKP, MKP ve TKP/ML dava tutukluları tarafından gönderilen mesaj okundu. Mesajda, “Tecrit bir sistemdir, kendine göre yasası, uygulamaları vardır. Sadece parmaklıklar ve duvarlar değildir tecrit. 19 Aralık’tan beri devrimci tutsaklar olarak tecrit zülmüne karşı can bedeli bir direniş sürdürüyoruz. Zulme asla boyun eğmedik, eğmiyoruz. Tecrit hücreleri savaş siperlerimizdir. Elbette kazanacağız. Tecriti birlikte yeneceğiz” denildi.

 

“Proleter ideolojinin olduğu yerde ise organize olmuş direniş vardır”

Sempozyumun ikinci oturumunda ilk sözü Brezilya İnsanlarla Dayanışma Merkezi (Cebraspo)’dan Maria aldı. Maria, emperyalizmin karı maksimum etmek için sistemin karşısındaki herkese saldırdığını ifade ederek başladığı konuşmasında; Brezilya’da 560 bin civarı tutsak olduğunu belirtti. Toprak hakkı için mücadele eden köylülerin ve son eylemlilik sürecinde sokağa çıkan gençlerin tutuklandığını belirten Maria, “hükümet orduyu varoşlara göndererek insanları baskılamaya çalışıyor” dedi.

Brezilya’daki hapishaneleri ve infaz rejimini anlatan Maria, DDR (Farklılaşmış DisiplinRejimi) adı verilen bir sistemle insanların birbirlerinden izole edildiğini aktardı. Güney Amerika’daki Brezilya, Şili ve özellikle Peru deneyimlerinden bahseden Maria, 19 Haziran tarihinde gerçekleşen büyük katliamdan aktarımlarda bulundu. Peru Komünist Partisi Başkanı Gonzalo’ya (Dr. Abimeal Guzman) yönelik tecrit kouşllatından bahseden Maria “şunu biliyoruz ki, baskının olduğu yerde direnç de vardır. Proleter ideolojinin olduğu yerde ise organize olmuş direniş vardır” dedi.

İran’da idamdan önce kadınlara tecavüz ediliyor

Daha sonra ise sözü İran’lı eski tutsak olan Halkın Avukatları Birliğinden Muhammed Hochi aldı. Hochi konuşmasında, böylesi bir sempozyumun İran’da örgütlenmesinin bile hayal olduğunu belirterek İran devletinin “Biz İran’da kâğıt üstünde bile yokuz. Hapishanede açlık grevi düşünmek bile hayalimizdi” dedi.

1981-1982 yılları arasında İran’da 60 bin insanın infaz edildiğini ve öldürülen komünistlerin cenazelerinin yerlerde sürüklenerek kapı önlerine bırakıldığını aktaran Hochi, 1979’da Kürdistan’dan başlayarak 1988’e kadar 12-18 bin arası siyasi tutsağın hiçbir kayıt olmadan katledildiğini anlattı.

İran’daki infaz rejimini anlatan Hochi, sabahın 5’inden itibaren dini şarkılar dinletilen hapishanelerde zorunlu devlet kanallarının izletildiğini ve 2-5 yıl boyunca dini kitaplar dışında kitap verilmediğini ifade etti. İran’da kadın tutsaklara yönelik ise bir vahşet sergilendiğini belirten Hochi, bakire kadınların cennete gideceği inancı nedeniyle idam edilecek kadınlara önce tecavüz edildiğini anlattı.

Hochi sözlerini “size söylemek istediğim şey, siyasi tutsaklar geri adım atmayacak. Onların mücadeleleri içeride ancak mesajları ve yaptıkları dışarıda. Buradaki siyasi tutsak hareketi buna örnektir” diyerek kendilerinin buradaki varlığının devletin yenilgisinin göstergesi olduğunu ifade etti.

 

“Örgüt yasakları kaldırılsın”

Bir sonraki konuşmayı ise Rote Hilfe’den Süleyman  Gürcan yaptı. Gürcan konuşmasında, Kızıl Yardım örgütünün 1980’lerden bu yana faal olduğunu ve 6500 civarı üyesiyle birlikte siyasi tutsaklar için mücadele ettiklerini anlattı. Kızıl dayanışmanın örgüt ayrımı gözetmeden çalıştığını aktaran Gürcan Almanya’da örgütleri yasaklayarak insanların polis denetimi altında tutulduğunu ifade ederek 129 yasaları ve örgüt yasaklarının kaldırılmasını talep ettiklerini aktardı.

Gürcan’ın konuşması üzerine söz alan Ümit Efe, Ulrike’nin otopsi raporlarını çevirdiklerini aktararak “direnenler kazanacak” dedi.

“Hak arama mücadelesinin hapishane kapılarında doğduğu bir ülkeyiz”

Ayşe Berktay ise konuşmasında, Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’nde tutklu kaldığı süreçteki deneyimlerini aktardı. Berktay, kadın hapishanelerinde sağlık sorunlarının had safhada olduğunu belirterek “tecrit kitabı yasaklar, bitkiyi yasaklar, sesi, sözü bir bütün yaşamı yasaklar” dedi.

Duvarlar özgürlüğü belirlemez ama sağlığı belirler” diyen Berktay, Bakırköy’de 600 kontenjana rağmen 1300 tutsak bulunduğunu tahliyelerden sonra 600’e düşen tutsak sayısını bahane eden idarenin aile hekimini göndererek yarı zamanlı doktor getirdiğini aktardı.

 

“TMK sonuçlarıyla birlikte kaldırılmalı”

Berktay’ın konuşmasının ardından ise kurumlar adına ortak sunum Münevver İltemur adına yapıldı. İltemur sunumda, ülkemiz hapishanelerinde mücadele tarihinden aktarımlarda bulunarak hapishaneler tarihinin sınıflı toplumların tarihi ile paralellik taşıdığının altını çizdi.

Tutsakların direniş pratikleri ile saldırıları boşa düşüren devrimcileri, devletin tretman tanılaması ile itaate zorlandığı aktarılan sunumda “.

Kamera uygulamasına son verilmeli, Hasta tutsaklar serbest bırakılmalı, Tretman uygulamaları kaldırılmalı, “Disiplin cezaları” adı altında sindirme politikalarına son verilmeli, Görüş ve telefon saatleri arttırılmalı, Kontenjan görüşçülerinin değiştirilmesi için tutsaklara bakanlıkça verilsin, Hapishane girişinde çıplak arama işkencesine son verilsin, Sohbet saatleri haftada 10 saat uygulansın. Bu hak sadece Kırıklar F Tipi hapishanede uygulanıyor, Uydurma, asılsız gerekçelerle infaz yakma ve tahliyeleri geciktirme-erteleme uygulamasına son verilsin, Ziyaretçilere yönelik onur kırıcı arama ve davranışlara son verilmeli,Bu davranış kabul etmeyenlere asılsız gerekçe ve suçlamalarla görüşçülere görüşe gelme yasağı kaldırılmalı, Sevk adı altında sürgünlere son verilmeli, Her hücre çıkışı ve dönüşünde aramalar son verilmeli. Ayakkabı çıkartma dayatmasından vazgeçilmeli, İlla ayakkabılara bakılacaksa detektör kullanılmalı, Devrimci tutsakların yer değiştirme ve kimlerle kalacağına kendileri karar vermeli, Avukat görüş yerlerinde başlatılan yeni uygulama şekline son verilmelidir, Savunmanın önündeki engeller kaldırılsın, anadilde savunma hakkı yasallaşsın, Siyasi temsilcilik hakkı tanınsın, Ağırlaştırılmış müebbetlere yönelik ağır tecrit kaldırılsın, Havalandırma saatleri arttırılsın” şeklinde talepler sıralandı.

KCK davasından yeni tahliye olan TUAD başkanı Erdal Avcı ise söz alarak, hapishanelerin güncel durumuna dair değerlendirmelerde bulundfu. Avcı Kampüs tipi hapishanelerle tutsakların yoğun bir sömürü altında tutulduğunu ifade etti. “150 binin 10 bini biz, 140 bini adli. Yani uğruyna mücadele ettiğimiz kesimler” sözleri ile mücadeleyi sadece politik tutsaklarla sınırlamamak gerektiğini ve adli tutsakları da kapsamak gerektiğini ifade etti.

Konuşmaların ardından moderatör Ümit Efe tartışmaları toparlarken, serbest kürsü bölümüne geçildi. Burada Munzur Çevre Derneği’nden Mehmet Soylu, Rojkava Devrimi Şehidi Serkan Tosun’un babası ile Gezi Tutsak aileleri Platformu adına Haydar Tunç ve MLKP davası tutsağı Arif Çelebi’nin kardeşi birer konuşma yaptılar.

Genel tartışmalarda böylesi bir sempozyum ile enternasyonal dayanışmanın büyütülmesi gerektiği vurgulanırken, kalıcı çalışma grupları ile uluslar arası alanda ses getiren mücadeleler örgütlenmesi gerektiği ifade edildi.