Home , Köşe Yazıları , Ukrayna’daki gelişen kitle hareketi ve faşist-ırkçı örgütlerin varlığı

Ukrayna’daki gelişen kitle hareketi ve faşist-ırkçı örgütlerin varlığı

ukraineATIK-ENİLKOM | 25-01-2014 | Bu yazı ATİK-Enternasyonal İlişkiler Komitesi  tarafından hazırlanmıştır. Son süreçte doğu Avrupa’da özellikle Ukrayna’daki gelişmeler nedeniyle buna ihtiyaç duyulmuştur. Oradaki gelişmeler birçok çelişki barındırmaktadır onun için oradaki süreci dikkatlice izlemek gerekiyor bizde bu konuda biraz tartışma açmış bulunmaktayız.

Son dönemlerde dünyada yaşayan ve yayılan isyan ateşi belli başlı bölgelerde önemli mesafeler kat etmektedir. Gelişen bu hareketlerin bir kısmına anti-emperyalist, demokrat ve devrimci hareketler önderlik ediyor yada devrimci hareketler önemli derecede içinde yer alırken; kendiliğinden gelişen hareketlerde küçümsenmeyecek bir boyutadır. Bu isyanlar emperyalistleri rahatsız etmektedir. Avrupa’ya bakacak olursak, AB emperyalistler için- özellikle Almanya ve Avusturya emperyalistleri için- doğu Avrupa önemli bir yer  almakta . Onun içindir ki AB devletleri her fırsatta gelişebilecek ilerici bir hareketin önüne kapatmak için oradaki ırkçı ve faşist partileri destekliyorlar.

Diğer taraftan Rus emperyalizmi geri kalmıyor, doğu Avrupa ülkeleriyle olan ekonomik ve askeri antlaşmalardan kaynaklı onlara sürekli saldırarak baskı altında tutmaya çalışıyor. İnsan hakları ihlalleri noktasında son yıllarda basında sürekli öne çıkan Rus devleti, Aralık ayında Pussy Riot kadın aktivistleri serbest bıraktı ve Ukrayna’daki ekonomik paketler konusunda ki baskıları biraz daha hafifletti. Bunun esas nedeni Ukranya’da Rusya’ya yönelik gelişen karşıt hareketlerdir. Diğer  bir neden ise, Sochi’de yapılacak Olimpiyatlardır.

Ukrayna’da büyük bir Rusya karşıtı ve AB destekli hareket gelişti. Sendikaların, kitle örgütlerinin, aydın ve sanatçıların katıldığı bir harekettir. Ülkenin hükümeti de yapılan eylemlere şiddetle saldırıyor ve bu durum batı Avrupa emperyalistlerinin işine yarıyor. Buna bağlı olarak ta Ukrayna’da gelişen bu hareket içinde aşırı sağcı ve faşist örgütler öncülük yapıyor.

Resmi aşırı sağcı ve anti-semit siyasi parti Swoboda (Özgürlük) neo-faşist partisi olan NPD’nın “kardeş örgütüdür”.  Swoboda Ukrayna’daki AB destekli mitinglerin örgütleyicisi örgütlerden birisidir. Alman dışişleri bakanlığı ve AB dış ilişkiler temsilcisi olan Catherine Ashton’un temsilcileri Brüksel ve Berlin’in isteği üzerine Kiev’deki hükümet değişikliği yaratmak için Ukrayna’nın aşırı sağcılarla iş birliği yaptı/ıyor.

Irkçı partiler iş başına

Swoboda partisi 2004 yılında SNPU (Ukrayna Sosyal-Milliyetçi Partisi) içinden çıktı. SNPU eski resmi neo-faşist bir parti ve Swoboda da onun daha  radikal ve aşırısıdır. Halbuki bu faşist-milliyetçiler İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Batı Ukrayna’da Nazilerle birlikte sayısız katliam yapan işbirlikçileri açıktan örnek vererek savunuyor.  Örneğin, Swoboda OUN (Ukrayna Milliyetçilerin Örgütü) önderi Stepan Bandera’yı anıyor ve savunuyor. Bandera’nın askeri birlikleri Nazilerle beraber Sovyetler Birliği işgalinde yer almış  ve Lviv’de (Lemberg) yaşayan Yahudilere karşı katliamlarda yer alarak  bizzat emri vermiştir. OUN  tıpkı Hırvatistan’daki Ustascha ve Slovenya’nın Hlinka Garda gibi faşizmin  bir uzantısıdır. Bugün sözüm ona faşizmin “yasaklandığının ve propagandasını yapanların hapis cezası çarptırılır söylentileri bu gerçekle çelişmektedir. Yasaklanmasına rağmen hızlı bir şekilde gelişen faşist örgütler, emperyalist kapitalist sistem tarafından-yarın ortaya çıkabilecek bir devrimci dinamiği bugünden engellemek için- destekleniyor ve besleniyorlar.

Milliyetçi sloganlarla yığınları  kazanmaya çalışıyorlar

Swoboda parti genel başkanı Oleh Tjahnybok “biz sosyal nasyonalistleriyiz” gibi söylemlerle seçim kampanyasında propaganda yapıyor yada sürekli olarak “üçüncü devrim” üzerine Ukrayna “ulus” undan söz ederek “ulusumuz kan ve ruhun birliğidir” diye bahsetmektedir. Maniple amaçlı kullanılan bu söylemler mevcut Janukowitsch hükümetin bulunduğu kriz konusunda ve kitlelere karşı kullandığı şiddet nedeniyle halk üzerinde etki yaratıyor. Bu sağcı örgütler AB’ye girilmesini şartsız koşulsuz savunarak “ülkeyi Moskovalı-Yahudi mafyadan kurtaracağız” vaatleri ile büyük mitinglerde destek toplamaya çalışılıyorlar.

Bahsi gecen örgütler şiddet kullanmaktan geri kalmayıp özellikle sol ve devrimci olan sendika ve kurumların eylemlerine saldırıyorlar. Alınan rapor ve haberlere göre, daha geçen Swoboda üyeleri  kendi  parlamento temsilcilerinin önünde Bağımsız Sendika Birliğinin çadırına saldırdı ve Aktivistlerini dövüp  biber gazı sıktılar. 11 Eylül 2013 tarihinde Kiev’de Bağımsız Öğrenci Birliği’nin temsilcisi Pawlo Myrenow sağcılar tarafından dövülüp iki yerinden bıçaklandı. Swoboda özellikle Batı Ukrayna’da küçümsenmeyecek bir güç haline gelmiş durumdadır. Örneğin  2012’deki parlamento seçimlerinde Lwiw bölgesinde % 38 oy aldı.

NPD’nin yanı sıra Britanya’nın Milliyet Partisiyle ve  Macaristan’ın Jobbik örgüt ile ortak çalışıyor. Bu faşist örgütler 2012 yılında Hırvatistan’da “AB Ulusal Cephe” kurma amaçlı bir araya geldiler, bu çalışmanın içinde Fransa’nın Frente Nacional ve Avusturya’nın FPÖ gibi partiler de yer almaktadır.

Bunun dışında yukarıda bahsettiğimiz gibi faşist partiler AB dış işleri temsilcileri ile görüşüyorlar. Mesela 2013 yılının ilkbaharında Swoboda başkanı ve AB diplomatları  arasında resmi görüşmeler yapıldı. Ağustos 2013’te Brüksel’de bir Swoboda şubesi açıldı, büronun açılması AB ve NATO ile olan ilişkilerin güçlendirilmesi amaçlıdır.(3)

Klitschko’nun “nakavt” ları

Ukrayna’daki süreç  konusunda en önde gelen isim ise eski boks dünya şampiyon olan Vitali Klitschko’dur. Tıpkı diğerleri gibi AB’nin propagandasını yapmaktadır. Almanya’nın Ukrayna’daki ekonomik yatırım yapma konusunda özellikle uğraşmakta ve Witali Klitschko süreçten genel olarak faydalanmak istiyor. Partisi UDAR Almanya’nın Konrad Adenauer Vakfından  destek alıyor. UDAR  birçok konuda Swoboda ile birlikte hareket ediyor.

Ukrayna’da  eşcinsel ve lezbiyenlerin evlenme yasası konusunda yoğun tartışmalar yaşanmakta. Hükümet böyle bir yasa istemiyor. Buna karşı Ukrayna LGBT kurumu protestolar düzenledi, bu konuda Klitschko “ eşcinsel ve lezbiyenler evlenme hakkına sahip olmalı” derken, diğer taraftan geçen gün bir basın toplantısında  dalga geçercesine homoseksüelleri ve dolaysıyla onların haklarını da küçümsemiş oldu. Bu durum muhalefet kesiminin özellikle LGBT kurumunun tepkisini çekti.  Böylece tam nerede durmak istediğini resmi olarak beyan etmeyen Witali kendisine güzel bir ‘nakavt’ çekti. Sol muhalefetler Klitschko’nun AB destekleyerek batının Ukrayna’ya yönelik ambargo uygulaması düşüncesi (böyleci hükümet sıkışacak diye)  hükümete değil kitlelere zarar vereceğini söylüyor. Yani Klitschko çözüm AB emperyalistleri desteklemede görüyor.

Muhalefet ve anti-emperyalistlerin tavrı ne olmalı?

Dikkatlice bakacak olursak, Doğu Avrupa’da batılı emperyalistler destekli ırkçı hareketler hızla ilerliyor ve sol-muhalefet, demokrat ve devrimci çevreler yoğun saldırı altında. Mesela gecen ay (Aralık 2013) Macaristan Schopron şehrinde yapılan metal işçi mitingde işçilere Jobikk faşist örgüt tarafından saldırıldı ve sendika temsilciler dövüldü. Mitingdeki metal işçileri esas olarak otomobil sanayisinde ve Daimler gibi şirketler için üretim yapmaktalar. Emperyalistler doğu Avrupa’dan “ucuz emek gücü” politikasından faydalanmak istiyor ancak oradaki işçi hareketi geliştikçe demokratik haklarda gelişecektir dolayısıyla emperyalistler bunu engellemek istiyor.

Ukrayna’daki demokrat, anti-emperyalist ve devrimci hareket içinde birçok noktada çelişki vardır. Özelikle emperyalizme karşı duruşta netleşmeleri gerekmektedir. Birincisi, Ukrayna hükümetine karşı net bir tavır sergilemek ve aynı zamanda yaşanan bu baskı nedeniyle hükümetin Rus emperyalist devleti ile olan iş birliği nedeniyle kesinlikle ve kesinlikle çözümü AB’de görmemelidirler. Çözüm ne AB’de,  nede Rus emperyalizmde yada herhangi bir başka emperyalist güçte görülmemelidir. AB Ukrayna’ya bağımsızlık getirmeyecektir. Doğu Avrupa konusunda diğer ülkelere bakmak yeterlidir. Ne Rusya’ya karşı AB savunacaksın nede AB’ye karşı Rusya’yı savunacaksın.

Aynı zamanda Batı Avrupa’da şu ayrımı iyi yapmalıyız, Ukrayna’daki gelişen emekçi hareketi önemli ve olumlu bir gelişme, ülkede sol, demokrat ve özellikle devrimci hareketin zayıf olmasından kaynaklı faşist-ırkçı hareketler bu hareketi önderlik ediyor, ancak bu sübjektif gerçeklik hareketin önemini değiştirmiyor. Yani Ukrayna devrimci hareketi var olan gücü ile bu günkü kitle hareketi içinde yer almaktadır almalıdır. Burada milliyetçiler önderlik ediyor diye bu gelişmelere göz yumularak dışında kalınması doğru olmayacaktır.

Bugün gelişen bu yığınsal hareketin bizzat içinde yer alıp destek vererek her fırsatta faşist-ırkçı parti ve örgütleri teşhir etmek gerekiyor. Sonuçta o bölgeler Avrupa kıtasında militan anti-emperyalist ve devrimci mücadelenin ana merkezlerinden biri olmaya  gebedir.

Kaynaklar:

(1)   „Unser Mann in Kiew“ (10.12.2013), „Termin beim Botschafter“ (5.12.2013), „Ein breites antirussisches Bündnis“ (3.12.2013), „Probleme der Ostexpansion“ (27.11.2013), auf: www.german-foreign-policy.com

(2)  Reinhard Lauterbach: Braune Schläger in Kiew; Junge Welt, 09.12.2013
(3)

(3) „Zukunftspläne für die Ukraine“, 7.12.2013, www.german-forgein-policy.com

(4) history of class struggle in Eastern Europ

ATIK-Enternasyonal İlişkiler Komitesi