ATİF |14.03.2017| Kawa’nın yaktığı ateş günümüz karanlığının aydınlatılmasında, önümüzü görmemizde meşale olmaya devam etmektedir. Belki bugün Mitolojide anlatılan Kawa’nın “kahramanlık hikayesi“ değil ama günümüz Kava’larının devrimci duruşlarında, kavgalarında, baş eğmemezliklerinde görüyoruz bu ateşi. Ateş toplarıyla, tanklarıyla, savaş uçaklarıyla yaktıkları bir coğrafyada yok etmeye çalıştıkları bir tarihin, bir kültürün gerçek sahiplerinin günümüzün zalim Dehak’larına karşı can bedeli verdikleri kavgalarında görüyoruz. Aylarca bir coğrafyada yürüttükleri diz çöktürme, ezme ve teslim alma politikalarına karşı, Mehmet Tunç’un Cizrede haykırdığı sözleri “bizimle gurur duyun!, Faşizm karşısında diz çökmeyeceğiz! teslim olmayacağız!” diyerek yoldaşlarıyla birlikte ölümsüzleşerek, yanan bedenleriyle Newroz ateşini harlayıp yüreklerimizi ısıttılar. Karanlıkta tıpkı katledilen ve direnen diğerleri gibi önümüzü görmemize vesile oldular.
Dersim’de 23 Kasım 2016’da sürdürülen ablukaya karşı günlerce direnerek, düşman güçlerini Aliboğazı’na sokmayıp kahramanlık destanı yaratan, kızıl karanfillerin, yiğit Partizanların yanmış bedenleri, kavga yüreğimizle birlikte ruhlarımızıda ısıtmıştır. Zulmün karşısında “ne yapmalı değil, nasıl durulmalıdır” kararlılığıyla bizlere tarihi dersler sunmuşlardır. Yine bu coğrafyada kanlarının kızıllıklarıyla bu toprakları sulayan nice kahramanların kavgalarının büyüklüğü bu ateşi harlamaya devam etmektedir. Tüm bu tarihi dersler karşısında, bizlerin omuzlarındaki tarihi sorumlulukları, görevleri anlamak, algılamak yakılan bu devrimci ateşin, can bedeli yürütülen bu kavganın büyütülmesiyle bir anlam kazanacaktır. Bunun tek yöntemi ve öğretisi ancak güneşin sofrasında ortak oturanların bizlere bıraktıkları devrimci mirasları doğru okumakla ve kavgayı büyütmekle mümkün olacaktır.
Hem geçtiğimiz süreç itibarıyla hem bırakılan miraslarla birlikte zalimlerin ablukalarını kırmak, karanlığı parçalamak, ancak nevroz ateşini dahada harlamakla mümkün olacaktır.
Bugünkü eğemenlerin “zalim Dehak’ı” aratır bir şekilde, zulümlerinin boyutunu artıracaklarını açık açık beyan etmişlerdir. Türk egemen güçlerinin “Kendi gündemleri istedikleri biçimde sonuçlanırsa” dahada pervarsızlaşarak Türkiye halkına reva gördükleri zulümlerinin boyutunu dahada artırarak sürdürecekleri söylemlerini sürekli tekrarlamaktan geri durmamaktadırlar. Şayet “siyasal gündemleri” istedikleri biçimde sonuçlanmasa da “daha faklı bir yol” izlemeyeceklerdir. Günümüzün zalimleri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada “Dehaklaşarak“ bizlerden “daha fazla kurban” talep edeceklerdir. O zaman bu zalimlere karşı sesimizi yükselterek, “sizlere daha fazla kan, daha çok kurban vermeyeceğiz. Devrimci Kawa gibi baş kaldıracagız, Aliboğazı direnişi gibi destanlaşarak ablukayı kıracağız, Mehmet Tunç’un sologanlaşan sözleri gibi gibi, “Diz çökmeyeceğiz teslim olmayacağız!” şiarıyla sokaklardan, barikatlardan haykıracağız.
Tüm bu dersler ışığında, günümüz sultanlarının saltanatına baş kaldırılacak, sarayları elbet başlarına yıkılacaktır. Halklara reva gördükleri zülümlerinin hesabı birer birer sorulacaktır.
Ortak bir duruş sergileyerek, yan-yana, omuz-omuza durarak cesaretimizi kuşanmalıyız. Ezilenlere ve susturulanlara umut olmalıyız. Oluşan tepkileri cesaretlendirmeliyiz. Yakalanan birliktelikleri yeniden tesis ederek demokratik mevzileri yeniden örmeliyiz. Zulme karşı büyük bir HAYIR! demeliyiz. Türkiye’de yürütülen can bedeli mücadelede onların Avrupa’daki sesi olmalıyız. Tutsak edilenlerin içerideki özgürlük sesleri olmalıyız. Siyasi görüşlerinden ötürü işlerinden el çektirilen devrimcilerin, demokratların, aydınların destekçileri olmalıyız. Nevrozla birlikte özellikle Kürt halkıyla olan dayanışmamızı dahada büyüterek, ortak mücadele alanlarında birlikte olmalıyız.
Newroz pîroz bê!
Kahrolsun Faşizm, Emperyalizm ve Her Türden Gericilik!
Yaşasın Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı!
Yaşasın Enternasyonal Dayanışma!
Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu – ATİF
14 Mart 2017
Bildiri (pdf)