Home , Köşe Yazıları , Türkiye ve Kürdistan’daki Gelişmeler Üzerine Kısa Bir Değerlendirme..

Türkiye ve Kürdistan’daki Gelişmeler Üzerine Kısa Bir Değerlendirme..

köse yazisiHasan Aksu |18-07-2013 | Zaman o kadar hızlı akıyor ki; yetişmek, müdahale etmek, ayak uydurmak anında tavır takınmak mümkün olmuyor. Bu anlamda kolektife büyük görevler düşüyor. Yalnızca ülkemizde değil, bölgemizde ve de daha önemlisi dünyada ekonomik, politik, siyasal gelişmeler çok hızlı gelişiyor, gündeme- gündemimize oturuyor.

Bugün emperyalist devletler ve onların işbirlikçi- burjuva yönetimleri politik gündemi belirliyor, yön veriyorlar. Dünya İşçi sınıfı hareketi, ezilen halk ve uluslar ciddi adımlar atmalarına karşın politik gündeme yön veremiyor, yönlendiremiyorlar. Adına yaraşır müdahalede bulunamıyorlar. Bu durum ciddi bir eksiklik, örgütsüzlük olarak karşımızda duruyor.

Bölgemize gelince Kürt ulusal hareketi bu değerlendirmenin dışında tutulabilir. Çünkü PKK stratejisini genişleterek dört parçada oluşan Kürdistan üzerinden siyasal, politika belirliyor. Bölgedeki gelişmelere göre daralıyor, genişliyor, ilerliyor veya geri çekiliyor. PKK’nin ana gövdesini ise Türkiye -Kürdistanı oluşturuyor. Iraktaki gelişmeler, Suriye’deki gelişmeler, Iran in bölgedeki yapılanması PKK için avantajlar oluşturdu, oluşturuyor. Bu gelişmeler genelinde Kürtler, özelinde ise PKK için geleceği bağımsızlıkla sonuçlanacak imkânlar sunmaktadır. Bu olanağı PKK nasıl kullanır? Şu an net bir şey demek mümkün değil. Sürekli oynak yalpalar tavırlar almakta, bugün A dediğine, yarın B demektedir. Dün faşizm olan sistem, yarın demokrat oluveriyor! Onlar bu oynak git-gelleri „politik esneklik“ olarak değerlendiriyor, ‚doğru‘ buluyorlar Çıkarına uygun faydacı ilişkiler kuruyor, kurduğu ilişkiler çerçevesinde sistemlere ad takıyorlar. Erdoğan ve hükümeti bir bakıyorsun; şerlikten ehveni şer oluveriyor, hatta ‚demokrat görülmeye başlanıyor, aradan zaman geçmeden yeniden eski tespitlere geri dönülerek faşist oluveriyor. Bir gün uzlaşmacı tavır, ikinci gün savaş naraları atılıyor. Benim açımdan bu anlaşılır durumdur. PKK’nin bu tavrında yadırganacak bir şey yoktur. Stratejisi, çizgisi -politik manevralarına uygunluk gösteriyor.

Başta Amerikan emperyalizmi, Israil ve Avrupa emperyalizmi bu gelişmeleri kendi katarına aktarmak istemektedir. PKK ile faşist Türk devleti arasındaki görüşmeler, sürdürülen diplomasi geleceğe yönelik planların bir parçasını oluşturuyor. O sebeple „kazın geldiği yerde tavuk esirgenmez“ oluyor. PKK’nin ve Kürtlerin sınıfsal karakterleri pragmatik, faydacı-uzlaşmacı görülebilir öyledir de. Ancak ister kabul edelim, ister etmeyelim Kürtler Ortadoğu’nun en ilerici, ulusal kurtuluş gücü durumundadır. Suriye’de ortaya çıkan ‚Bağımsız Kürdistan‘ gerçeği de Ortadoğu’da yeniden şekillenmelerin motoru konumundadır. Güçler dengesi netleşmese de, git-geller olsa da… Gerçek durum bu. Ortaya çıkan bu durum komünistler, sosyalistler ve de devrimciler için olumlu görülmelidir. Devrimin müttefiklerinin gelişip güçlenmesi, örgütlenmesi geleceğimiz için mevzi kazanımıdır. Objektif gerçeklik bu. Maoistler objektif durumu olduğu gibi tahlil eder. Döneme uygun strateji ve taktiklerini belirler, ona uygun siyasi ve politik tavırlar alır.

Peki; Maoist güç bütün bu gerçekleri görmeden, analiz etmeden doğru adımlar atabilir mi? Asla! Bölgemizdeki gelişmelere doğru politik tahlil ve tavır koymalıyız ki; doğru örgütlenmeler yaratılabilinsin. Geleneğin yaptığı siyasal, politik tahliller eksikler taşısa da doğru rotada. Ama güne müdahale etme ve politik, siyasi, pratik tavırlar almada günceli yakalayamıyor.

Şu an Ortadoğu bir şeytan üçgeni görülebilir. Emperyalist tekeller stratejik (soğuk-sıcak )savaşlarını, hâkimiyet sağlama projelerini her gün yeniliyor, geliştiriyor, değiştiriyorlar. Nasıl hâkimiyet sağlarım, egemenliğimi nasıl korurum veya yeni tarzda sömürü sistemimi nasıl oluştururum hesapları yapmakta, dengelere oynamakta taşları yerinden oynatacak güçlere el atmaktadırlar.

Bu güçler içinde Kürtler de, PKK de var. Asya’da Rusya, Çin ve İran da bu şeytan üçgeni içinde aktör ve belirleyici taraflardan biri olarak yer almaktadırlar. Kısa bir süre önce PKK yönetiminin Suriye’deki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklama yabana atılır gibi değil. ‚Rusya’nın da Suriye’deki çözüm sürecine katılması‘ istenmektedir. Anlaşılıyor ki; Kürtler Ortadoğu ekseninde ve Türkiye-Kürdistanı ekseninde ciddi projelerde yer almak istiyor bunun için; diplomasi ağını çok yoğun şekilde (Amerika, Rusya, Avrupa, İran ve Türkiye rejimleri ile) yürütmektedir.

Çok zaman gizli, bazen aleni yapılan görüşmelerde Emperyalist devletler kendi aralarındaki rekabette egemenlik kozlarını oynamaktalar. Ezilen ulusları, halkları kullanmak için her yolu mubah görüyorlar. Hatta satrançta piyon misali savaşta kimleri kullanacaklarının hesabını yapmaktadırlar. Son zamanlarda emperyalist güçler bölge üzerinde yeni plan-projeler çıkarmakta; planlarına-projelerine uygun toplantılar yapmakta satranç üzerinde yürütülen savaşta kimleri nasıl kullanacaklarını karar altına almaktadırlar. Kürtlerde bu oyunun içinde yer almaktadır.

PKK’nin gerçekleştirdiği son kongre ve yapılan değişiklikler bize çok yönlü oyunların oynandığı gerçeğini gösteriyor. Bir kere; Türk devleti ve onun idari yönetimi ‚demokrasi’ bir yana, açık faşist diktatörlüğü tüm toplum üzerinde uyguluyor, kendine muhalif kesimleri susturmaya ezmeyi, zindanlara tıkmayı, hatta katletmeyi esas almaktadır. Son Taksim ve Gezi olayları ve de Türkiye’nin dört bir yanında alevlenen halk ayaklanmalarına karşı faşizmin uyguladığı terör, şiddet ve toplu kanlı katliam planı her şeyi açığa çıkardı. Faşizm halkın demokrasi ve bağımsızlık mücadelesini kanla zulümle bastırmak istedi. Türkiye halkının faşizme başkaldırı isyanı bir ayı geçti, hâlâ devam ediyor. Kısmen duraksadı, hafifsedi ama kararlıca örgütleniyor yeni barikat savaşlarına kendini hazırlıyor. Faşist Türk devletinin ayağının altındaki toprak oynadı, yer altındaki öküz kafasını bir kere salladı. Erdoğan ve onun idari faşizmi erkini kaybetme korkusunu yaşadı. Artık sağlam yere basmasına imkân yok. Her zaman bu korkuyu yasayacak, uykuları kaçacak. Türkiye halkının diktatörlük üzerinde yarattığı bu korku tarihimizde yerini çoktan aldı. Çeliği suladı.

Böylesine açık ve net olan hiçbir kuşku ve de kaygı taşımayan halk hareketine Kürtler açıkça destek vermeli, demokrasi mücadelesinin içinde yer almalıdır. Kendiliğinden de gelişse, içerisinde işbirlikçi burjuva kanatlarda bulunsa, demokrasi mücadelesinin yanında yer almalı. Almalıdır. Erdoğan faşizmi PKK’yi kullanmayı, etkisizleştirmeyi, diktatörlüğünü bu vesile ile daha da pekiştirmek istiyor. PKK’yi ve Kürtleri katliam, zulüm, işkence, zindana tıkıp esir alma, sürgün ve yakıp yıkmakla bitiremeyince; efendileriyle birlikte Osmanlı oyunları oynamaya başladılar. Sözde Kürtlere ‚ulusal haklarını‘ verme,‘ demokrasi getirerek Kürt sorununu çözeceğini, ‚İslami kardeşliği, Müslümanlığı temel aldıklarını, çözümün İslam kardeşliğinde olduğu ’sahtekârlığıyla Kürtleri en hassas noktasında yakalayarak etkisizleştirmeyi, kendine tabi kılmayı, köleleştirmeyi amaçlamaktadır. PKK’nin bu oyunu bilmemesi mümkün değil.

Kürtler tarihinde yakalayamadığı fırsatları yakaladı. Tüm şart ve koşullar Kürdistan’da bağımsızlık diyor. Kürtlerin eline böyle bir fırsat bir daha geçmez. Bağımsız Kürdistan’ın motoru Suriye’de atıldı, tüm Kürdistan’ı sarıp sarmalamalı, emperyalizme, faşist diktatörlüklere darbeler indirmeli, proleter devrimlerin yanında yerini almalıdır. 
Hasan Aksu 17.7.2013