Anasayfa , Haberler , Türk Sanat Müziğinin önemli ismi Zeki Müren

Türk Sanat Müziğinin önemli ismi Zeki Müren

İZMİR | 26 – 09 – 2010 | Zeki Müren (d. 6 Aralık 1931, Bursa (incirli) – ö. 24 Eylül 1996, İzmir), müziğin rahle-i medresesinden geçti, Sanat Güneşi ilan edildi. Geçiş döneminin toplumsal gelişmelerinin ürünüydü. Son şarkılarından birinde “Hoşuma gitmiyor böyle yaşamak” dedi. Ancak resmi ideolojinin bir idolü olarak hayata veda etti. Mirasının büyük bir bölümünü de Mehmetçik Vakfı’na bıraktı.

Zeki Müren denildiğinde ilk akla gelen Sanat Güneşi kavramı olurken, gözün önünde ise manikürlü, yüzüklü eller, dar pantolon ve apartman topuk ayakkabılar canlanır. Türk sanat müziğine kattıkları bir yana onu asıl önemli kılan ise idol olmasıdır. Hayatın gerçekliği içinde Zeki Müren gibi bir insanın kendi sokağında oturmasına dahi izin vermeyen ve hatta bunun için kan bile dökebilen bir toplum, onu baş tacı yaptı, Sanat Güneşi ilan etti. Onun bu derece yıldızlaşmasında müziğin rahle-i medresesinden geçmesinin yanı sıra, geçiş dönemi Türkiyesinin ihtiyaçlarını karşılaması ve hiçbir zaman resmi ideolojiyle ayrı düşmemesinin de etkisi büyüktü.

2000 BİN ŞARKILIR REPERTUAR İLE MÜZİĞE GİRİŞ

Müzik alanında birikimliydi. 1950 yılında TRT radyosuna girmeden önce ezberinde 2 bin şarkılık bir repertuar olduğu bilinir. “Zehretme hayatı bana canânım” şarkısını bestelediğinde ise henüz 16 yaşındadır. Daha sonraki yıllarda ise kulaklarımızın aşina olduğu “Manolyam”, “Şimdi uzaklardasın” ve “Beklenen Şarkı” gibi şarkıları gelir.

GEÇİŞ DÖNEMİNE CEVAP VERİR

Onun sahne yaşamı, Türkiye’deki toplumsal yaşamın değişiminin de aynasıdır. Sesinin İstanbul Radyosu’ndan duyulmaya başladığı 1950’ler Türkiyesinde devlet eliyle kapitalizmi inşa etme süreci devam ederken, burjuvazi hala taşra halindedir.

O günler, 1946 yılında Demokrat Parti’nin kurulmasıyla birlikte tek parti diktatörlüğünden çıkışın da sürdüğü yıllardır. Devletin kurucu partisi CHP, çağdaşlaşmanın bir gereği olarak müziği sadece çok sesli müzik ile senfoni orkestrasına hapsetmiş, diğer müzik türlerini ise yasaklamıştır. 1950’li yıllar ile birlikte artık bu anlayış da iktidardan uzaklaşırken, toplumsal yaşamda da karşılığını bulmaz. Kemalist iktidar tarafından kamusal alandan kovularak evlerdeki dost muhabbetlere hapsedilen Türk Sanat Musikisi de yeniden hayata dönüş yolundadır. İşte o günlerde devlet radyosundan Zeki Müren’in sesi duyulurken, gazinolar da toplumsal yaşamın bir parçası haline gelir. Zeki Müren de bu döneme cevap veren bir radyo sanatçısı olarak parlar.

KÜÇÜK ÇİFTLİKTE BÜYÜK DÖNÜŞÜM BAŞLAR

TRT radyosunda sadece sesiyle ünlenirken, 1955 yılında Küçük Çiftlik gazinosunda sahne almaya başlamasıyla artık “görünür” olur. Daha ilk geceden itibaren farklı olduğunu gösterir. Saz heyetinin kıyafetlerini değiştirmekle işe başlarken, kendi modasını da yaratır. O yıllarda apartman topuk modadır. Bu modanın sahnedeki temsilcilerinden biri de Zeki Müren’dir. Apartman topuklu çizmeler, yakası tüylü gömlekler, minicik bir şort, şifon pelerinler ve tüm bunları tamamlayan aksesuarlar… İşin ilginci ise hemen kabul görür, Bülent Ersoy’un daha sonradan başına geldiği gibi sahneler ona yasaklanmaz.

Onun sanat serüveninde toplumsal yaşamın izlerini görmek mümkünken, söyleminde ise içinde bulunduğu siyasal koşulların izi bile yoktur. 12 Eylül darbesinden birkaç ay önce O büyük konserlerini vermeye devam eder ya da gözde yeri Kuşadası’ndaki Kalamaki Koyu’nda güneşlenir. Ancak, ölüm ilk yoklamasını Haziran 1980’de yapar. Kumsalda fenalaşınca hastaneye kaldırılır. Sonra yurtdışına giderek ameliyat olur. Türkiye’ye döndüğünde ise artık sahne yaşamından uzak kalması gereken bir dönemdedir.

BATMAYAN GÜNEŞ BATTI

Tarih 24 Eylül 1996’yı gösterdiğinde Zeki Müren, Batmayan Güneş adlı belgeselin çekimi için TRT’nin İzmir Fuarı’ndaki stüdyolarındadır. TRT’nin Zeki Müren’e bir de sürprizi vardır; sanatçının Ankara Radyosu’nda ilk şarkısını söylediği mikrofon hediye edilecektir. Çok heyecanlandığı görülen Zeki Müren, zar zor ayağa kalkar ve “Böyle bir sürprizi beklemiyordum. Hayatımın en büyük anısı. O yıllara iniyorum. Ağlayayım mı, güleyim mi?” der. Bunlar onun artık son sözleridir, hayata veda eder, Sanat Güneşi söner.

MİRASINI MEHMETÇİK VAKFI’NA BAĞIŞLADI

Müzik eleştirmeni Naim Dilmener, Zeki Müren’i “düzen insanı” olarak tanımlar ve “Zeki Müren her dönem ama her dönem kendisini bir biçimde kurulu düzene kabul ettirmesini becermiştir. Her devrin adamı diyerek mi ifade edilir, yoksa zaten kurulu düzen dışında bir adım atmamıştır da böyle oldu bilemem. Ama o tamamen düzen insanıydı” der. Düzenle olan resmi ilişkinin mührünü ise, mirasının büyük bir kısmını Mehmetçik Vakfı’na bırakarak basar. (ANF)