Home , Köşe Yazıları , "Türk Kökenli Kelaynaklar" ve Referandum

"Türk Kökenli Kelaynaklar" ve Referandum

MUSTAFA ELVEREN | 08 – 08 – 2010 | Ajanslar, gazeteler, internet siteleri ve Tv.lerde; “Emine Erdoğan Suriye’ye kelaynaklar gönderdi”, “Kelaynak diplomasisi”, “Kelaynak Açılımı”, “Kuş diplomasisi” başlıkları altında verilen haberi iki günden beri hayretle izledim.

Haber özetle şöyleydi: “… Suriye First Lady’si Esma Esad’ın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın eşine telefon ederek ricada bulunması üzerine Ankara, Şam’a 4 yetişkin ve 2 yavru kelaynak ulaştırdı. …Suriyeli yetkili Ahmed Cabir ise 2 haftada Suudi Arabistan’ın güneybatısına ulaştığı tespit edilen kolonideki bir Türk kuşunu kastederek, “Ona Türk First Lady’sinin ismini verdik”…

İktidar yanlısı ve karşıtı medya grupları haberi kendilerine göre yorumlayıp sundular. Bazıları işi o kadar sulandırdılar ki, kuşları Türk bile yaptılar. Bir Tv. kanalı ise; “Arap semahlarında Türk kökenli kelaynak kuşları” şeklinde haberi lanse etti.

Bu ırkçı kafalar Kuşları Türk yapmakla yetinmeyip, işi Türkiye–Suriye arasındaki diplomasiye hatta konuyu Sayın A. Öcalan’a kadar uzatıp, haberi tek taraflı yorumlarıyla daha da sulandırdılar.

Ülkemizin içinde bulunduğu çok önemli iç ve dış sorunlarını kuş diplomasisiyle çözen bir zihniyet hala medyaya hakimdir.

Diğer taraftan; AKParti Hükümeti halkımızı belirsiz, içi boş bir referandumla oyalamaktadır. Daha doğrusu bir yıl sonra yapılacak olan milletvekili seçimlerinde AkParti’nin oy oranlarını tespit etmek için referandumu seçim anketi olarak kullanıyor. Bu bir referandum değil, AkParti’nin seçim anketi oyunu olduğu artık çok net olarak anlaşılmaktadır.

Oyun çok açık olarak ortada oynanmakta olmasına rağmen, bazı sol, sosyalist, demokratik sol, sağ ve sol liberallerin “Yetmez ama yine de evet” sloganı altında birleşmelerini hala anlamış değilim. Yetmeyen hatta olmayan şeye evet demeleri bana pek mantıklı gelmiyor.

AKParti Hükümeti “12 Eylül Hesaplaşması” demogojisiyle sol çevrelerinin, “Taş Atan Çocuklar” ya da “TMK Mağduru Çocuklar” için çıkardığı yasayla Kürtlerin gözünü boyamaya hala devam ediyor.

“Halkımız taş atan-TMK mağduru çocuklarla ilgili AKP politikalarına da aldanmasın, takılmasın. Hükümetin çocuklarla ilgili yaptığı Nasrettin Hoca’nın fıkrasına benziyor. Önce Nasrettin Hoca’nın eşeğini kaybettiriyorlar sonra eşeğini bulup getiriyorlar, diyorlar ki “Hoca sevindin mi?” Hükümet de önce yasa çıkarıp bütün çocukları cezaevlerine atıyor sonra da yeni yasa çıkarıp yasayı değiştirip, “bak gördünüz mü demokratik düzenleme yapıyoruz, demokratik yasa çıkarıyoruz” diyorlar. Hükümetin yaptığı budur..” (Temmuz-2010 İmralı Görüşme notları)

Çok yerinde ve doğru bir tespittir. Ben bu tespite aynen katılıyorum.

Başta anlamsız referandum olmak üzere, gerek siyasi, gerek TSK ve gerekse yargı bürokrasisi alanında meydana gelen çekişmeler ve çelişkilerden şu sonuca varabiliriz. Takunyacılar ile postalcıların diğer bir ifadeyle siyah cüppeliler ile yeşil cüppelilerin iktidar kavgasıdır. Dünya siyaset konjonktürü gereğince, tıpkı kelaynak kuşları gibi bunların da soyları tükenmek üzeredirler. Devrimciler ve sosyalistler bu kavgada asla taraf olmamalıdırlar.

Komünistler için İran’daki Şah rejiminin yıkılmasını hep örnek verirler. Diyelim ki aynı örnekle karşılaştık. Ha postalla beni vurmuşsun, ha takunya ile öldürmüşsün ne fark eder? Medrese ile kışla arasına sıkışırsan, iki taraf da seni ezer. O nedenle, bizler gerçek demokrasiyi tesis edinceye kadar mutlaka demokratik yeni bir mücadele alanı yaratmak zorundayız.

Türkiye’de yaşanmakta olan kirli bir savaştan kaynaklı olarak; ülkenin bir çok yerinde linç saldırıları yayılarak devam etmektedir. Halkları birbirine boğazlatma provaları yapılmaktadır. TSK ile PKK arasında silahlı çatışmalar tüm hızıyla sürmektedir. Dolayısıyla, hem Anadolu’nun yoksul genç askerlerinin ve hem de çoğunluğu yoksul Kürt gençlerinden oluşan PKK militanlarının anaları ağlaması ne yazık ki hala devam ediyor.

Defalarca yazdık, bu kirli savaşın galibi olmadığı gibi, kaybedeni de olmaz. Sadece  halklarımıza çok zarar vermektedir. Bu savaşın bitmesi için demokrat ve yürekli bir halk iktidarı gereklidir.

Sonuç olarak; takunya ile postal arasına sıkışmadan, ülkemizdeki yangın daha da büyümeden, her kişi ve kuruluş kendinden fedakarlık yaparak, ortak paydalarda üçüncü bir siyasi alan açılmalı ve hep birlikte bu yangını söndürmeliyiz.