FEHİM IŞIK | 23 – 01 – 2013 | Kürtlerin Serêkaniyê olarak adlandırdığı kasabaya Türkiye’nin verdiği ad Ceylanpınar, Suriye’nin verdiği ad ise Resulayn… Kürtlerin sadece coğrafyasını bölmediler; böldükleri coğrafyaya kendi diledikleri adı da verdiler.
Birkaç aydır bu kasabaya Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı radikal İslamcı çetelerin Türkiye’nin izni ve desteğiyle geçerek saldırdığını biliyoruz.
Türkiye’nin on yıllardır özenle koruduğu, her yüz metreye bir nöbetçi kulübesi diktiği, canı istemedikçe tek bir kişinin bile geçemediği bir bölgeden, her gün onlarca çetenin geçmesi, çatışmalarda yaralanan çetelerin geri getirilerek Türkiye hastanelerinde tedavi altına alınması, Serêkaniyê saldırısının Türkiye’nin desteği ile yürütüldüğünün açık göstergesi.
Gazeteci Amed Dicle, “Batı Kürdistan’ın Kerkük’ü: Rimêlan” başlıklı yazısında, “Şu an Rojava’da kod adı Serêkaniyê olan ‚Rimêlan‘ savaşı yürütülüyor. Rimêlan, Batı Kürdistan’ın ‚en zengin‘ bölgesi… Yeraltı zenginliğiyle tüm Kürdistan bölgesi ve Suriye’ye yetebilecek potansiyelde olan stratejik bir bölge…” diyor.
Bu sözler bile tek başına Serêkaniyê’ye niçin bunca yoğun bir saldırı yapıldığını açıklamaya yeter artar bile.
Suriye rejiminin son 18 aydır süren yoğun iç savaşa rağmen elinden çıkarmak istemediği petrol bölgesi Rimêlan, stratejik bir bölge ve Suriye’nin geleceği üzerinde etkili olmak isteyen tüm güçler bu bölgeyi ele geçirmeye, Suriye rejimi ise bu bölgeyi elde tutmaya çabalıyor.
Rimêlan, geçmişte Suriye rejiminin “Arap Kemeri” adı verilen politika ile Kürtleri hem kimliksizleştirip hem de mülksüzleştirdiği dönemden sonra rejime bağlı Arap aşiretlerinin denetimine teslim ettiği bir yerleşim alanı. Rejim, iç savaşın yoğun yaşandığı dönemde Batı Kürdistan’daki askerlerinin önemli bir bölümünü çekmesine rağmen bu bölgede askerlerini tutmaya devam etti. Rejim tarafından bölgeye yerleştirilen silahlı Arap aşiretleri ile Suriye İstihbarat Örgütü Muhaberat’a bağlı ‘sivil’ güçler de bölgedeki varlıklarını son birkaç güne kadar sürdürdüler.
YPG’nin bölgeyi denetime aldığı bildiriliyor. Ama rejimin tüm Batı Kürdistan’ı gözden çıkarsa bile bu bölgeyi gözden çıkarmayacağını bildiğimizden, YPG ileriki günlerde hem rejim güçlerinin, hem de bu Rimêlan üzerinde emelleri olan ÖSO’nun yoğun saldırılarına maruz kalabilir.
Rejime bağlı güçler ile ÖSO ve dolaylı olarak Türkiye açısından Serêkaniyê savaşı, önce Rimêlan’ı akabinde Batı Kürdistan’ın tümünü ele geçirmenin ilk ve en önemli aşamasıdır.
YPG’nin yoğun bir direniş sergileyerek Serêkaniyê’yi korumasının bir nedeni de aslında bir bütün olarak Batı Kürdistan’ı korumasıdır.
Serêkaniyê denetimden çıkar ise Batı Kürdistan’ın diğer bölgelerini denetimde tutmak mümkün olmayabilir.
Serêkaniyê’de ve Rimêlan’da denetimin YPG’de olduğunu yazdık. Ağırlıkla PYD’ye bağlı militanların oluşturduğu YPG’ye, Yüksek Kürt Konseyi içinde yer alan ENKS’deki (Suriye Kürt Ulusal Konseyi) bazı gruplar ile bağımsız gençlerin oluşturduğu farklı gruplardan militanların da katıldığı yönünde bazı bilgiler geliyor.
Bu katılımlar önemli elbet.
Ama esas olması gereken bir türlü olmadı. Serêkaniyê direnişi neredeyse yalnızca Serêkaniyê’de direnen militanların işi gibi görüldü. Eğer nedeni Kürtlerin ciddi aymazlığı gibi değerlendirebileceğimiz “Bize bir şey olmaz” anlayışının bir sonucu değil ise ne Kuzey’de ne de Güney’de bu direnişi destekleyecek hiçbir ciddi adım atılmadı. Sadece basın metinleri, açıklamalar, sosyal medya tepkileri ile yetinildi.
Serêkaniyê’de hem Türkiye destekli ÖSO’ya, hem Suriye rejiminin hava saldırılarına karşı direnen Kürtler, bir varlık yokluk savaşı içindeler.
Bu direniş, daha ciddi ve onurlu desteklere muhtaçtır…