Home , Haberler , Pınar Sağ: "Özür beklemesinler. Kaypakkaya'nın tırnağını bile kimseye degişmem"

Pınar Sağ: "Özür beklemesinler. Kaypakkaya'nın tırnağını bile kimseye degişmem"

RÖPORTAJ | 09 – 06 – 2011 | İbrahim Kaypakkaya’yı övdüğü gerekçesiyle 10 ay hapis cezasına çarptırılan Pınar Sağ son aylarda çeşitli anma etkinliklerinde yer aldı. Kaypakkaya’yı övmenin suç olmadığını, çünkü Kaypakkaya’nın suçlu olmadığını birçok televizyon ve gazete açıklayan bu değerli halk sanatçısı Pınar Sağ ile bir söyleşi yaptık.

AHM: Merhaba. Bizler sizi uzun süredir yürüttüğünüz sanat çalışmalarınızla tanıyoruz. Sizi kendi dilinizden dinlemek istiyoruz. Kısaca bize Pınar Sağ`ı anlatırmısınız?

Pınar Sağ: Benim asıl kökenim Erzurum-Aşkaledir. Alevi, devrimci bir ailenin çocuğuyum. Kendimi en çok tanıtmak istediğim nokta, varoluşumun ve fikirlerimin dimdik ayakta kaldığı bir süreçten geçmekte. Çok zor bir süreçteyiz. Zor bir yoldayız ama, bizler varolan değerlerimizi her zaman sahiplenen ve bu uğurda gereken bedelleri her zaman göze alanlarız. Her insan düşündüğü kadar,yaptığı kadardır. Ben de yaptıklarım kadarım. Her şeyden önce Türkiye`de  yaşayıp,o topraklarda direnişin çok zor olduğunun ve çok ciddi bedeller verildiğinin farkındayım ama, her zaman gönlümü,yüreğimi ezilenden yana koydum. Her zaman elimden geldiğince direnişin olduğu yerde olmaya çalıştım. Bunu yaparken de kimseden her hangi bir davet beklemedim. Sanatçı Yılmaz Güney`in  şiarıyla beslenip (ki kendisi hep benim idolüm oldu), halkın savaşçısı olarak isyanda, öfkede hep ezilenlerle yanyana durmalı. Yeri gelir sokakta sloganlarımızı yanyana atarız, yeri gelir can cana halay çekeriz. Onun için ben halkımı çok seviyorum. Halk büyük bir derya ve ben bu deryanın içinde bulunmaktan onur duyuyorum. Kimin kime hizmet ettiği, kimin nerede durduğu, herşey çok ortada. Ama ben ağayla patronla yanyana durmaktansa her zaman halkın yanında durmaktan onur duyarım.

AHM: Kaypakkayı övmek ve savunmak suçundan yargılanıyorsunuz.Suçunuzu kabul ediyormusunuz?

Pınar Sağ: Öncelikle şunu söyliyeyim, İbrahim Kaypakkaya`yı savunmak suç değildir, çünkü İbrahim Kaypakkaya suçlu değildir. İbrahim Kaypakkaya 1973`de Diyarbakır`da işkencede bedel vermiştir. Devletten alacaklı olan İbrahim Kaypakkayadır,devlet değildir. Devlet zaten alacağını almadı mı? Bakın yaşadığımız coğrafya içerisinde, cezaevlerinde nice katliamlar yaşatıldı. Devlet daha alacağını almadı mı? İbrahim Kaypakkaya tespitlerinin geçerliliğini koruduğunu ve tezlerinin araştırılması gerektiğini düşüdüğüm bir liderdir. O`nun için dediğim hiçbirşeyi geri almıyorum, almıyacağım da. Söylediğim her sözümün de arkasındayım. Dün yeni bir açıklama yapıldı. Heyet raporunu açıkladı, temize başvurmuştuk. “İbrahim Yoldaş” ezgisini okumam ve konserime gençlerin katılmasından dolayı temiz davasından red almış durumdayız. Bizden geri adım atmamız, özür dilememiz bekleniyor belki de. Ben onu demedim diyenlere o kadar çok alıştık ki. Ama ben o noktada değilim, çünkü bir Pir Sultan Abdal torunu olarak her zaman şah da derim, inandığım değerleri, devrimcileri de savunurum tabii ki. Aynı şekilde İbraim Kaypakkaya`yı savunduğum gibi, Mahir Çayan`ın verdiği mücadeleden de her noktada onurla bahsederim, çünkü ülkemin devrimcilerine her zaman sahip çıkan biriyim.

AHM: Halkın değerlerine sahip çıkanların bu kadar ağır bedeller ödediği bir ülkede halkın sanatçısı olmak ne demek?

Pınar Sağ: Bunu biraz da zaman gösteriyor. Düşünsenize 38 yıl sonra ilk defa İbrahim Kaypakkaya Taksim`de anılabildi. Meselenin dik olmakta ve dik durabilmekte olduğuna inanıyorum. Kapitalizm size çok büyük nimetler sunabilir ama mesele bunları reddetmekten geçiyor. Bu mahkeme sürecinde siyasi partilerden teklifler aldım, sıcak diyaloglar kurmaya çalıştılar benimle. Ama benim her zaman söylediğim bir gerçek var, benim derdim meclis değil. Ben halkın iktidarına inanan, halkın siyasetini yapan bir birey olarak her zaman halkımla, yoldaşlarımla yanyana durmayı tercih ettim. Asla Kaypakkaya`nın tek bir tırnağını değişmem hiç kimseye.

AHM: Çok yoğun bir süreçten geçiyorsunuz. Bu zorlu sürecinizde Demokratik Kitle Örgütleri ve devrimciler, Kaypakkayaya olan saldırıları geri püskürtme adına O`nu ve sizi meydanlarda, alanlarda savundular. Bu süreç size ve yaşamınıza ne kattı?

Pınar Sağ: Ben birkere şunu farkettim: Hiç yalnız değilim. Arkamda kocaman bir halk var, inanan dostlarım var, yoldaşlarım var. Avrupa`nın ve Anadolu coğrafyasının hangi noktası olursa olsun, yalnız olmadığımı gördüm. Halk kocaman bir deryadır. Ben halkla her daim yanyana oldum. Direnişte, öfkede, isyanda, işçiyle, öğrenciyle  her zaman yanyana durdum, çünkü durulması gerektiğine inandım. Bakın herkes egemenden ve güçlüden yana saf tutmuş. Çünkü arkalarına aldıkları maddi/kapital değerler onlara belki rahat bir yaşam komforu sağlıycak. Ama ben, zor fakat hiç bir zaman ödün vermeyen bir değeri savunuyorum. Ben Anadolu`da dostlarımla, yoldaşlarımla kuru bir ekmeği de bölüşürüm, çünkü benim derdim eşitliğin ve özgürlüğün yaşandığı bir dünya kurabilmek. Yani sosyalizmin yaşıyacağı bir dünya kurabilmek. Tabii ki bu uğurda bir sürü isim bedel verdi, can verdi. Ben de bir hapis cezası aldım. İki çocuk annesiyim. Zor değil mi? Tabii ki zor, tabii ki düşünüyorum ama, yaptığım ve söylediğim hiçbir şeyden de pişmanlık duymuyorum. Çünkü bu bir direniştir. Yaşamak direnmektir, direnmek de yaşamaktır bunu çok iyi biliyorum. Bu gelenekten gelen biri olarak ben sadece Turna ve Toprak`ın annesi değilim (bunu her röportajda söylüyorum), dünyanın tüm çocuklarını sahipleniyorum. Bugün baktığınızda Küba`daki çocukları, Irak`taki çocuklar, Filistin`deki çocukar, savaşın ortasına ve kucağına düşmüş, kapitalizmin kendi çıkarları uğruna iktidarların yönettiği ve ölümlerle sonuçlanan savaşlardaki çocukların hepsi benim çocukarım. Ben kardeşliğin, barışın ve özgürlüğün olduğu bir dünya istiyorum, ama ülkemde cezaevlerinde 100 bin den fazla düşünce suçlusu var. Düşünebiliyomusunuz ben sürekli olarak F-Tiplerin`den destek mektupları alıyorum. Onlar bana cezaevlerinden destek oluyorlar. Bundan daha büyük bir inanç ve manevi destek inanın ki olamaz. Sokakta yürürken yaşlı insanlar durduruyor “Kurban olurum sana kızım, dikkat et, ama bunlar da söylenmeliydi” diyerek. Benim söylediklerim söylenmesi gerekenlerdi ve dediğim gibi hepsinin arkasındayım. AKP iktidarını rahatsız eden de bu zaten. Çünkü saray sofralarındaki sanatçı profiline o kadar çok alışılmış ki, bu kız deli mi acaba tek başına direniyor sanılıyor. Ama ben tek başıma değilim. Bu çok ciddi bir ayrıntı. Ben hep kendimi şöyle anlatıyorum: Dünya dönüyor. Herkes dünyanın döndüğü yere dönebilir. Ben dünyanın tersine dönmek istiyorum. Dünyayı da tersine döndermek istiyorum. Deliyim. Dünyayı da delilerin değiştireceğine inanıyorum. Bunu tek başıma yapamam, koca bir güç lazım bunu başarabilmek için. Yeni bir dünya, yeni bir düzen, yeni bir anlayış için. Sosyalizme giden yolun burdan geçtiğine inanıyorum. Egemen ve kapitalist güçler çok az görebilir bizi. çünkü sermayenin olduğu yerde çok daha fazla güç olabilir ama, şunu çok iyi biliyorum: bazen sayınız çok az olabilir ama büyük bir direniş gösterirsiniz. Mesela Klara Yetkin, Roza Luxemburg. Devrimci kadınları özellikle belirtmek istiyorum, çünkü burda kadın meselesi de önemli. Türkiye`de kadın olmak zorken, direnişçi kadın olmak daha büyük bir baskı getriyor üzerinize. Ama ben dediğim gibi, elimden geldiğince ezilenlerin yanındayım ve olmaya da devam edeceğim. Bu bir süreç. yaşam bize neler gösterecek göreceğiz. Önemli olan bütün olabilmek, yalnız kalmamak.

AHM: Sizi halk müziğine olan yakınlığınızla tanıyoruz. Çalışmalarınız da zaten bu alanda. Türkülerin yanısıra devrimci marşlar da repertuarınızda yer ediniyor. Halk müziği ile devrimci marşlar arasında ne gibi bir bağlantı görüyorsunuz?

Pınar Sağ: Halk müziğinin çıkış noktası zaten sanat sanat için değil, sanat toplum içindir mantığıdır. Halk ozanları da, Yedi Ulu Ozan`dan, Pir Sultan`dan bu güne kadar, padişahlara, paşalara karşı bir yalakalık değil, içinde ülkenin sorunlarını, yaşadığı toplumun sorunlarını dile getiren bir anlayış biçimidir. Bugün halk türküleri ve hatta Alevi haklarının aranmasında bile en büyük payın devrimclere ait olduğunu unutmamamız gerek. Biz bugün bunları rahat ifade ediyorsak, devrimcilerin ödediği bedeller sayesindedir. Hani bize 1 Mayıs`ı verdiler, lütfettiler diye bir anlayış varya, kimse kimseyi kandırmasın.1 Mayıs`ın her metrekaresi dökülen devrimci kanıyla, tırnaklarıyla kazanılmış bir alandır. Kimse bize birşey vermedi, orası devrimcilerin hakkıyla kazanılmıştır.

AHM: Yeni albümünüzü büyük bir beğeni kazandı.Tarz olarak diğer albümlerinizden biraz daha farklı.Mavi Bir Düş albümü özgün müzik ve halk müziği karışımı bir çalışma olmuş diyebilirmiyiz?

Pınar Sağ: Evet, bu çok istediğim birşeydi. Mavi Bir Düş benim 3.çalışmam. Bakın dün gazetelerde çıktı, Heyet tarafından tutulan raporla gerekçeli kararım açıklandı. Dersim bölgesinde okuduğum ezgilerden dolayı, iktidar ve yasalar tarafından yasağım artık perçinleşiyor. Ben Mavi Bir Düş`ü özgürlüğe kanat çırpanlara adadım. Mavi Bir Düş`ü toprakları elinden alınan köylülere, ölümlerine kader denilen işçi arkadaşlarıma, sürgün edilen öğretmenlere, dayak yiyen öğrencilere ve cezaevlerinde sevdiklerini beklerken çığlık çığlığa kalan o annelere, babala, yarlara adadım. Mavi Bir Düş`ün benim rengimi olabildiğince ele verdiğinin farkındayım. Ben kızılı ve maviyi hiçbirşeye değişmem. Çünkü kızıl savaştır, mavi özgürlüktür. Özgürlüğe giden yolun savaştan geçtiğini biliyorum. Ama bu savaşın, birilerinin barış söylemleri altında kan dökme zihniyetini her zaman reddeden, her zaman bu ülkede eşitliği koynunda barındıran bir anlayış olduğunu hep dile getirdim. Mavi Bir Düş başta Tutsak Aileleri, Partizan Tutsakları, TAYAD, Yüz Çiçek Kültür Merkezi olmak üzere,tüm siyasi kurumlara adanmış bir çalışmadır. Bunun içinde tabii ki Pir Sultan Abdal Derneği var, demokrat Alevi kurumları var ve devrimci diğer kurumlarımız var. Ben Mavi Bir Düş`ün tüm maddi gelirini siyasi tutsaklara adadım. Bir tane CD dahi satıldığında avukatlarım aracılığıyla gelirini cezaevlerine gödermek istiyorum. İlk gelir de kadın tutsaklara gitti ve çok da mutluyum bu anlamda. Tabii ki bu yol zor bir yol. Ne hedeflediğimizi, ne yaptığımızı, ne için yaptığımızı biliyoruz. En azından ben yalnız olmadığımı biliyorum. Halk denen o koca deryanın içinde bulunduğumu biliyorum. Bu yolun direnmekten geçtiğini biliyorum. Mavi Bir Düş çok sıkıntılı ve sancılı bir süreçte gündemde. Ama katillerin, tecavüzcülerin övüldüğü, el üstünde tutulduğu ve kardeş halklara yapılan saldırılarda katillerin artık markalaşğı bir süreçte ülkemizin devrimcileriyle onur duyuyorum. Bir değil bin defa dile getireceğim bunu, kimse de bir özür beklemeyecek benden.