“Güzellik yoluyla, duyumsayan insan biçim ve düşünceye götürülür;
güzellik yoluyla, düşünen insan geriye özdeğe götürülür
ve yeniden duyu dünyasına kazanılır…
Güzellik iki karşıt durumu,
duygu ve düşünce durumlarını bağlar.“[1]
Doğumunun 128.yılı (25 Ekim 1881), Ölümünün ise 36.yılı (8 Nisan 1973), Guernica’yı çiziminin ise 72.yılı (1937) vesilesiyle, bir bütün olarak Picasso’yu, sanatını ve onun toplumsal olaylara karşı duyarlılığını ifade etmek gerekiyor. Ünlü tablosu Guernica ile faşizmin insanlık dışı caniliğini ve sonuçlarını tüm dünyaya göstermesi bakımından da picasso, dönemin koşulları içerisinde anti-faşist mücadeleye son derece önemli katkıda bulunmuş ve faşizmi uluslararası düzeyde de teşhir etmiştir. Keza Guernica adlı eseri yanlızca faşizmi resmedip teşhir etmekle kalmamış, aynı zamanda tarihin en etkileyici politik eserleri arasında yer almayıda başarmıştır.
Yaşadığı yüzyıl da (20.yy) sanatsal üretimlerinin hemen hepsi, toplumsal bir süreci, bir kesiti ve olguları ifade eden üretimler içerisinde bulunmuştur picasso. Halktan, toplumsal olgulardan kopuk bir ’sanat’ın yerine, insanlığın duygu ve düşüncelerini, onların sevinç ve göz yaşlarını, yaşanan bireysel ve toplumsal trajedi ve olayları işlemiştir sanatıyla. Picasso’yu, sanatını icra ederken, insanları sanatının maddi kaynağı ve hasadın üretildiği toprak olarak ele aldığını görmek mümkün. Öyle ki, sürekli üreten bir usta, toprağı kardıkça da ekini büyüten ve bereketli bir şekilde elde eden türden!..
Yaşadığı dönemin çizdiği çizgiler, gerek sanat alanında ve gerekse dünya görüşü açısından zorlanarak kırılması gereken sınırlardır adeta. Klasik resim sanatında geliştirmiş olduğu yöntem ve tarz, onu ve tarzını bir akım olarak ele almayı gerekli kıldı. Picasso ve Georges Braque tarafından yapılan çizimler ve çalışmalar, 1907 yılında Kübizm[2] denilen sanat akımının başlatılmasına ve çok geçmeden 1910 yıllarında da iyice yaygınlaşmasına vesile olurlar.
Şüphesiz ki, Kubizm’i bir akım olarak ortaya çıkarıp yaygınlaştırmakla sınırlı değildi sanata olan katkıları. Diyebiliriz ki onun derinliği, yaşadığı yüzyılda doğan bütün sanat akımlarına ilham vermiştir. Ve pek tabii ki Georges Braque ile geliştirdikleri Kübizm akımı ile de tarihe geçtiler. Bu bakımdan da sanata olan katkıları son derece zengin ve nitelikli. Kübizm akımı; sanat camiasında bir çok kişi tarafından „anlaşılması zor, karmaşık bir üslup“ şeklinde yorumlanıyor olmasına rağmen, O; 20.yüzyılın en etkin sanat akımı olarak kabul görüyor. Keza, Kubizm akımının en önemli örnekleri olarak da bir genelevdeki beş hayat kadınını ifade eden „Avignonlu Kadınlar“ isimli tablonun yanısıra (Les Demoiselles d’Avignon – 1907) İspanya İç Savaşı’nı anlatan ve faşizmin resmini sembole eden „Guernica“ (1937) adlı tabloları kabul edilir.
Yaşamı:
„Yaptığım her şeyi bugün çerçevesinde kalması dileğiyle yapıyorum…
Söylenmesi gereken bir şey olduğunu düşündüğümde
ne geçmişi ne de geleceği düşünürüm,
sadece o ânı göz önünde bulundururum.“ [3]
Gerçek adı Pablo Ruiz Picasso‚dur. 25 Ekim 1881’de İspanya’nın Málaga şehrinde dünyaya gelen Picasso, yaşamının ilk on yıllarını doğduğu kasaba Málaga’da geçirdikten sonra hayatının çoğunu Paris’te geçirir. Kübizm akımını yaratan kişiden biridir. Modern dünyanın bir parçası olan gazeteler, afişler, posterler, ve işaretler; hep Kübizm akımının esin kaynaklarıdır onun için. Sanat dünyasında çığır açan Kübizm akımının Georges Braque’la birlikte öncülüğünü yapar. Ona göre sanat; kendini ifade etmenin en özgür şeklidir. Aynı zamanda Picasso, kendi çağının en üretken ve en ünlü ressamlarından birisidir. O denli üretkendir ki; Guinness[4] Rekorlar Kitabı’na göre ardından insanlığa, toplam 13,500 resim, 100,000 baskı, 34,000 kitap resmi ve 300 heykel ve birçok seramik ve çizim üreterek bırakmıştır. Yine tüm bu eserlerinin genel dökümünün ardından 1973 yılında yapılan eserlerinin toplam fiyat değeri ise ortalama 750 milyon dolar olabileceği tahmin edilmiştir.
Mavi renk, çocukluğundan itibaren Picasso’nun en sevdiği renk olmuş ve bu renk, ilk dönem resimlerinde güçlü duyguları ve hüznü ifade edebilmek için kullanılmıştır. Bu dönem picasso’nun çizimlerine en çok ağırlık veren yön ise yaşlılık, fakirlik ve ölüm konuları üzerine eğilmesi olmuştur. Acı ve Hüzün, sevinç ve duygularını ve bir bütün olarak yaşadıklarını mavi renk tonlarıyla çizimlerine ve tablolarına yansıttığı bu döneme „Mavi Dönem“ adını veren Picasso, resimlerinde güçlü duyguları ve hüznü ifade edebilmek için çaba sarf etmiştir.
Birinci emperyalist paylaşım savaşının ardından Picasso, „savaş sonrasında toplumsal çözülmeyi ve teknolojik terörün yarattığı dehşeti resimlerine yansıtmaya başlar ve klasik çizgisine geri döner.“
„Resimlerim beni sürükler“ der Picasso. „Ne Matisse, ne Mondrian, ne de Braque gibi modern sanatın önde gelen isimleri Picasso’nun bu son sözünü onun kadar hissederek yaşayabilmişlerdir. Sanatında her şey hisler ve arzular üzerine kurulmuştur Picasso’nun. Amacı bir tutarlılık portresi çıkarmaktan ziyade his ve duyguların doruk noktasını yakalamaktır. Yarattığı şekillerle ve bu şekillerin birbirleri ile bağlantısı ile bu anlatmak istediği doruktaki duyguları ifade etmeye çalışıyordu Picasso. Matisse ve Pierre Bonnard gibi renk ustası olmadığı bir gerçek. Ancak Picasso sanatında metaforlar kullanarak adeta Vahi gibi bir ifade katmayı başarıyordu. Bu özelliği ile modern sanat akımına baş kaldırıyordu. Zira modern sanatta hikaye anlatımı yoktur. Ancak Picasso metaforlar[5] kullanarak gizlenmiş bir şekilde hikaye anlatıyordu eserlerinde.“
Yaşamından Kısa Kesitler:
1881 yılında İspanya’nın Malaga şehrinde dünyaya geldi.
1937 yılında Guernica tablosu ile İspanya İç Savaşı’nda bombalanan Bask bölgesinde ki Guernica kasabasını ölümsüzleştirdi.
1949 yılında Picasso’dan üyesi olduğu Komünist Partisi tarafından Paris’te düzenlenen Barış Kongresi için bir afiş yapması istendiğinde Picasso bugün barışın simgesi olan güvercin resmini yaptı.
1962 yılında Sovyetler Birliği’nden İkinci Lenin Barış Ödülü’nü aldı.
1973 yılının Nisan ayında Fransa’da öldü.
1980 yılında New York’un ünlü Modern Sanatlar Müzesi’nde açılan Picasso sergisine 1 milyondan fazla ziyaretçi gitti…
Ve… Guernica’nın Öyküsü!
“Hayır,
resim apartmanları süslemek için yapılmaz,
o düşmana karşı bir saldırı ve savunma silahıdır.“[6]
Picasso’nun yaşadığı dönem ve dönemin içinden geçtiği ağır süreç tamda İspanya’da ki iç savaş yıllarına rastlamaktadır. Bilindiği üzere İspanya İç Savaşı, 17 Temmuz 1936 ile 1 Nisan 1939 tarihleri arasında 3 yıllık bir dönemi kapsar. Bu iç savaş İspanya’da bulunan faşist General Francisco Franco’nun komutasındaki milliyetçiler ile cumhuriyetçiler arasıda gerçekleşmiş bir iç savaştır. Seçimle iktidara gelen Cumhuriyetçi „Halk Cephesi“ koalisyonu güçlerine faşist general franco’nun darbe yapma amaçlı başlatmış olduğu ayaklanmayla başlayan iç savaş üç yıl sürmüş ve çok ciddi kıyımlara neden olmuştur.
Almanya’da Hitler, İtalya’da ise Mussolini faşistlerinin Franco’nun bu iç savaşta zaferle çıkması için asker, uçak, ve cephane yardımlarında bulunurlar. 13,500 kişilik bir ordu gücü Fas’dan İspanya’ya taşınır, bununla da sınırlı kalınmayarak ilerleyen günlerde ise, çoğunluğu Alman ve İtalyan faşistlerinden oluşan ve Arap askerlerinin de yer aldığı 200,000’i aşkın bir ordu gücü bölgeye sevk edilir. Bunun üzerine adına sıkça rastladığımız „Enternasyonal Tugaylar“ denilen ve ütopyayı gerçeğe dönüştürenlerden oluşan ve 55 ülkeden yaklaşık 45 bin gönüllü (bazı kaynaklar 60 bin diyor) ile kurulan bu tugaylar, Franco, Hitler ve Mussolini faşizmine karşı çok ciddi çarpışmalarda yer alırlar. Bu Enternasyonal Tugayların çoğunluğu aydın, yazar, öğretmen, ressam, politikacı, doktor vb kişilerden oluşmaktadır. Enternasyonal Tugaylar savaş sonuna kadar ciddi çarpışmaları sonucu 16 binden fazla kayıp verilir. Artık umudun tükendiği ’38 ekim günlerinde, daha fazla aydının kaybını engellemek için cumhuriyetçiler enternasyonal tugayları lağvederek, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik uğruna düşünceleri, kalemleri, çekiç ve keskileri, spatulaları ve fırçalarının yetmediği yerde kanlarını da verebilecek kırmızı karanfilli, siyah atkılı dostlarını büyük bir törenle İspanyadan ayrılan enternasyonal savaşçılar halk tarafından gözyaşları, öpücükler ve çiçeklerle uğurlanırlar. „1939 nisanında savaş bittiğinde Franco’nun hapishanelerinde 124 alman, 16 amerikan, 3 Arjantinli, 1 Bulgar, 1 Çinli, 1 Kübalı, 9 Danimarkalı, 32 Fransız, 25 İtalyan, 12 Norveçli, 28 Polonyalı, 1 Romen, 1 Meksikalı, 14 İsveçli, 9 Çekoslovak ve 5 Yugoslav vardı. hepsi kurşuna dizildiler; Hitler’e teslim edilen almanlar hariç.“[7] Bu yazımız vesilesiyle Enternasyonal Tugaylar’ın 73.yıl dönümünü ve bu tugaylarda faşizme karşı çarpışan devrimci-komünistleri de anmış olalım. Onları anarken ve bu konuya (Enternasyonal Tugaylar’a) ilişkin yazımızı sonlandırırken İspanya’da iki sene savaş cephesinde hemşire olarak bulunan, sonra da kendi ülkesinde faşizme karşı savaşa katılan, şimdi 88 yaşındaki Rus kadının şu söylediklerine ne demeli?
„İspanya savaşını yitirdik. Ekim Devrimini çaldılar bizden. Büyük Lenin’e ihanet ettiler. Yeniden başlamaktan başka çare yok. Teslim olacak halimiz yok ya!..“[8] sözlerinde ki o asil ve militan sözcükleriyle sonlandıralım.
Bu savaşta Hitler „Kondor Lejyonu hava taktikleri“ni ve teorilerini denemek için oldukça ideal bir fırsat bularak bu deneylerini 27 Nisan 1937 yılında Bask alanında bulunan Guernica adlı kasabanın bombardımanı ile gerçekleştirirler. Üç yıl sonra savaş yarım milyon civarında ölü ve bir milyondan fazlada sürgünle 1 nisan 1939 yılında faşist general Franco’nun „zaferi“ ile sonuçlanır. Devamında ise tarih yaprakları 1940’ları gösterdiğinde „Çelik Pakt“ adını alacak olan Almanya-İspanya ve İtalya, yani Hitler-Franco ve Musolini üçlüsünün „dayanışma paktı“nın temelleri de atılmış olur.
İşte böylesi savaşların, alt üst oluşların ve faşizme karşı direnişlerin dört bir kıtaya yayıldığı bir dönemde, Picasso’da sanatını siyasetten uzak tutamaz. İspanyada ki faşizmin ve militarizmin bir insanlık trajedisine dönüştüğünü tüm dünya izlerken, Picasso’da bu trajediye gözlerini kapayamamış ve bu trajedinin etkisi tüm insanlarda olduğu gibi Picasso’da da ciddi etkileri olmuştur.
Faşist general Franco ve onun militarist faşist birliklerinin Cumhuriyetçilere karşı başlatmış oldukları iç savaş döneminde desteğini aldığı Nazi Almanya’sı ve İtalyan faşistlerini mükâfatlandırmak için Bask bölgesinde yer alan Guernica isimli küçük yerleşim birimi olan kasabayı Adolf Hitler’e („bombardıman“ yapması için) sunmuştur. Hitler için Guernica, „savaş oyuncakları“nın denenmesinden başka bir şey ifade etmemiştir. Nazi ordularının 26 Nisan 1937 yılında yaklaşık 4 saatlik bir saldırısı sonrası Guernica kasabasını adeta İspanyol halkının iç savaşta faşizme karşı verdiği mücadelenin intikamını alırcasına saldırmış ve bu küçük kasabada 1600 kişiden fazla insan vahşice katledilerek bir o kadarı da yaralanarak Guernica adeta cehenneme çevrilmiştir.
Bu cehenneme çevrilmiş kasaba karşısında susan insanlık, bakan ama görmeyen gözler, duyan ama algılamayan kulaklara sahip olmuştu adeta. Picasso ise bu cehenneme çevrilen kasabaya ve katledilen insanlara karşı susan insanlık yığınına dahil olmadı. Tepkisini Guernica adlı resmiyle bakan ama görmeyen gözlere faşizmin yüzünü gösterdi, duyan ama algılamayan kulaklara faşizmi ve onun gerçek yüzünü anlattı…
Picasso’nun Guernica’yı bitirmesinin ardında ilk olarak tablo 11 Temmuz 1937 Paris Fuarı’ında sergilenir. Avrupa’yı kuşatan Nazi faşizmi rüzgarının sertleşerek Avrupa kıtasını sarması sürecinde, Hitler Paris’i işgal eder ve ele geçirir. Rivayete göre Picasso da Hitler’in Paris’i işgali öncesi , Guernica resminin fotoğraflarını çoğaltarak halka dağıtmış, faşizmin anti-propagandasını yapmıştır. Ve fotoğrafları (dağıtırken yada sergi salonunda ki Nazi generali ile) şu meşhur diyalog gerçekleşir: Nazi generali Picasso’ya „Resmi siz mi yaptınız?“ diye sorduğu, Picasso’nun ise bu soruya karşılık „Hayır ben değil, bu resmi siz yaptınız!“ diye cevap verdiği de ifade edilmektedir. Rivayet midir? Yoksa gerçek mi? Bilemiyoruz ama, tuvalinde ki çalışmaya ilişkin sorulan soruya karşılık verilen cevap, son derece akılcıl, isabetli, nitelikli ve bilimseldir.
“İlk olarak 11 Temmuz 1937 Paris Fuarı’ında İspanya’nın temsil edildiği binanın girişinde, Picasso’nun bu şaheseri yaşanan vahşeti tüm çıplaklığıyla sergilerken, sanat dünyasında politik bir yankı uyandırmayı da başarmıştır. Bununla birlikte birçok tartışmayı da beraberinde getiren bu tablo, resim mi poster mi gibi anlaşılmak istenmeyen muhakemeleri başlatmıştır. Daha sonraları Picasso, katliamı tüm çıplaklığıyla ve iğrençliğiyle yansıttığı için burjuva sanatçıları tarafından eleştiri oklarına maruz kalmış, İspanyol burjuvazisinin antipatisini kazanmıştır. Çünkü burjuva yaşamının ihtişamını, güzelliğini abartarak anlatmadığı bir eserdir bu! Burjuvazi için de yüzleşmesi zor bir gerçektir doğal olarak. Öyle bir eserdir ki Guernica, salt sanat dünyasını etkilemekle kalmamış, uluslararası konjonktürde önemli bir ağırlığa sahip karar mekanizmalarını bile etkilemiştir.“[9]
Picasso’nun Guernica adlı bu çalışması, Çentik çizgilerin ve yoğun bir şekilde siyah-beyaz renklerin hâkim olduğu bir tablo. Ve bu tablonun genişliği 3.5 metre uzunluğu ise 7.82 metre ebatında üç levhadan oluşmaktadır. Uzun yıllar New-York’ta ki ‚Modern Sanatlar Müzesi’nde kalır. Picasso’ya göre İspanya’da demokrasi filan yok-turdur ve yönetim biçimi de sürekli olarak Picasso’yu rahatsız etmiştir. Bu durum Picasso’nun kendi ülkesi olan İspanya’da Guernica’nın sergilenmesini istememesi üzerine İspanyada tablo sergilenmez. Tablo ancak 1981 yılında kendi topraklarına geri döner ve „Cason del Buen Retiro“da sergilenmeye başlar. Guernica sergilendiği her ülkede beğeniyle karşılanır ve yankı uyandırır. Guernica her gittiği yerde faşizme meydan okur, faşizme karşı mücadelenin de aynı zamanda bir sembolü halini alır. Hele de Avrupa da hortlayan ve dört bir tarafı kuşatan Hitler, Franco ve Musolüni faşizmine karşı daha da bir önem kazanmıştır.
Resmin kompozisyonunu inceleyecek olursak; „özetle, resimdeki insan ve hayvan figürleri acı, hüzün ve savaşa karşı duyulan nefreti simgeler. Merkezde ölmekte olan bir at, elinde lambayla pencereden sarkan bir insan figürü, boğanın önünde elinde bebeği olan bir kadın ve ön planda yer alan bir ceset göze çarpmaktadır. At figürünün -insanın dostluğunu simgeleyen bir figür olarak söylersek- ölüyor olması da insanın dostundan yükselen feryadı göstermektedir; yani İspanya İç Savaşı’nda yaşanan katliamın, aslında bir milletin iki tarafından birinin diğerine yaptığı zulmü simgelemektedir. Aynı toplumun nasıl birbirini katlettiğini… Bilindiği üzere boğa İspanyol kültürünün bir simgesidir ve buradan yola çıkarak da ressam, vahşeti hissettirmek adına faşizmi simgelemiştir boğa ile. Boğanın önünde kucağında çocuğu ile tasvir edilen kadın ise genç ve taze yaşamı simgelemektedir. Bu kadın çığlık atarak faşizmi simgeleyen boğaya yakarmakta, yalvarmaktadır. Asıl ilginç bir nokta da ölen atın gazete kâğıtlarına dönüşmesidir. Bu ise bu kitle katliamından insanların ikinci el kaynaklar aracılığı ile haberdar olacağını, vahşetin gizli kalmayacağını anlatmaktadır.“[10]
İspanyada hüküm süren faşizmin ait olduğu yere, yani tarihin çöplüğüne gönderilmeden, faşizmin kökünün bir bütün olarak İspanya topraklarından kazınmadan Guernica’nın New York’ta kalmasını ve İspanyaya girmemesini isteyen Picasso’nun ölümünün ardından 10 Eylül 1980 yılında Guernica İspanya’da sergilenmeye başlanmıştır. Bu eser şimdi Madrid „Reina Sofia Müzesi“nde bomba geçirmez camların ardında ve çok ciddi güvenlikler altında tutulmaktadır. Keza bunca güvenlik bu tablonun ortadan kaldırılmasını engelleye bilecek midir? Çünkü bu tablo, halkların düşmanı olan ‚düşmanlar dünyasında‘ emperyalizmin ve faşizmin çirkin yüzlerinin sembolüdür. Ve bu sembol, emperyalizmi sürekli olarak rahatsız etmiştir,etmektedir de…
Bunun için çok uzağa gitmeye gerek yok, hafızalarımızı kısa geçmişe doğru götürerek anımsamamız yeterli olacaktır. Irak işgaline hazırlanan ABD, bu kararını yetkili ağızlarıyla 2003 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinde açıklarken Guernica resminin üzeri örtülmüştü. Bu tutum, akla şüphesiz ki yığınla şeyi getirir, ancak ilk düşünülmesini sağladığı şey ise şüphesiz ki, emperyalist efendilerin kendi yapacakları yeni katliamların bir başka versiyonunu görmekten çekinmekten başka bir şey değildir.
Sonuç Olarak;
Tarihin yaprakları 1944 yılını gösterdiğinde, Nazi faşizmi Avrupa kıtasında insanlık suçu işlemeye başlamış ve tarih, insanları Nazi toplama kamplarına götürerek katlettiğini tarihin sayfalarına not düştü. Nazi toplama kamplarında katledilen kişilerden Max Jacob Picasso’nun yakın arkadaşlarından biriydi. Hayatı boyunca savaşa karşı olan Picasso,ne yazık ki hep savaşla yaşamak zorunda kalır. Paris’te üyesi olduğu Komünist Partisi tarafından 1949 yılında düzenlenen „Barış Kongresi“ne bir afiş yapması istenir. Picasso bu kongreye atfen bugünde barışın ve özgürlüğün sembolü/simgesi olan beyaz güvercin resmini yapar.
Guernica katliamıyla yarattıkları Guernica resmi, 72 yıldır tarih sahnesinde yargılıyor onları. Mutlaka yapılan sayısız katliam gibi Gazze, Şili, El Salvador, Kamboçya, Guatemala, 19 Aralık hapishaneler katliamı, Panama vd katliamlarında günü gelecek tabloları çizilecektir! Guernica „tablo“su bugün, hiç şüphesiz ki insanlık tarihinde utanç sembolü olan ve kapitalist-emperyalistlerin tüm insanlık tarafından lanetlendiği sembollerden biridir. Fakat acı bir gerçek ki, günümüz dünyasında emperyalistlerin daha nice Guernica’ların çizileceği katliamlar yapacağı ve Guernica’nın etkisinin daha çok uzun yıllar süreceği gerçekliğidir!..
H.GÜRER
Nisan 2009,Cenevre
| 07 – 04 – 2009 |
Kaynaklar:
[1] Friedrich Schiller (1759-1805). İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine Mektuplar. (1795, Mektup XVIII)
[2] “Kübizm,“ 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Kübizm’de nesneler parçalanıp, ayrıştırılır ve tekrar düzenlenir. Sanatçı objeyi tek noktadan bakarak resmetmek yerine, pek çok noktadan bakarak objeyi daha geniş bir bağlamda gözler önüne serer. Genelde yüzeyler, hiçbir tutarlı derinlik duygusu gözetmeden, görünüşte rastgele köşelerde kesişir. Arka fon ve figür, kübizmin karakteristik özelliklerinden olan belirsiz, sığ alanı yaratabilmek için birbirinin içine işlemiş olarak yer alır. Kübizm, Pablo Picasso ve Georges Braque tarafından başlatılmıştır. Picasso ve Braque, fovistlerden(fovizm), Afrika heykelinden, ressam Paul Cezanne ve Georges Seurat’tan etkilenmiştir.
[3] Pablo Picasso
[4] Guinness Rekorlar Kitabı, dünyanın dört bir yanında kırılmış rekorların kayıta geçirildiği bir kitaptır. Bu kitabın ilginç yanı ise 1950’lerde bir İrlanda barında yazılmış olmasıdır. Bu rekorlar arasında dünyanın en uzun adamı, yaşayan en uzun kadın, en küçük köpek gibi rekorlar bulunur.
[5] Metafor: bir şeyi başka şey ile benzetmeye, kıyaslamaya, anlatmaya yarayan mecazlardır.
[6] Pablo Picasso. „Bir Silah Olarak Sanat Üzerine.“ 24 Mart 1945.
[7] Evrensel Gazetesi. 23 Aralık 2001.
[8] Evrensel Gazetesi. 23 Aralık 2001.
[9] Melike Karagül
[10] Melike Karagül