Anasayfa , Köşe Yazıları , ‘Onur’un vahşi kapitalizmdeki karşılığı! – Selma Akkaya

‘Onur’un vahşi kapitalizmdeki karşılığı! – Selma Akkaya

Savaş tanrıları, toplarını, tanklarını ezilen halkların üzerine çevirmiş, onlar adına kararlar alırken, sağ kalmayı başarıp kendini can havliyle yollara bırakanların öyküleri ölümden beter halde. Kimiler için hayaller kenti Paris özellikle havanın buza kestiği bu dönemde, savaşın gerçeğini gören için çok acı bu karede kendini gösteriyor. Daha anne kucağında çocuk, yaşlılar ve her yaşta ve ulustan göçmen, insan avına çıkmış olanların elinden kurtuldukça, başlarına naylon çadırları iliştirip yol kenarlarında uyumaya çalışıyor…

İnsanlığın bittiği yerdeyiz çünkü o naylon çadırlar bile onlara çok görülüyor. Polis, göçmenleri sınır dışı etmek için sığınma evlerinde aramaları yoğunlaştırırken, sokaklardaki çadırları parçalayarak göçmenlerin eline sınır dışı kararlarını tutuşturuyor. Söz konusu uygulama, yeni göçmen yasası hazırlığında olan hükümetin genelgesine dayanıyor. Macron, cumhuriyet tarihinde görülmeyen sert göçmen politikalarını uygulamak için her türlü yöntemi devreye sokarken, bakanlar kurulu yeni göçmen yasa tasarısını 21 Şubat günü gündemine alacağını çoktan duyurdu.

Söz konusu uygulamaların altında imzası bulunan çağın yeni Napoleon’u Macron daha birkaç ay önce “göçmenleri ağırlamak Fransa’nın onurudur” diyordu. “Onur”un vahşi kapitalizmdeki karşılığı, göçmenin sığınma talebi sürecini maksimum 4 ay ile sınırlama, bu süreci sığınmacının gözaltı merkezinde geçirmesi ve devamında sığınma talepleri reddedilen göçmenlerin hızla Fransa’dan sınır dışı edilmesini içeriyor. Yasa sadece yeni gelenleri kapsamıyor elbet.

Yıllarca Fransa’da ikamet etmiş oturum hakkı olan göçmenler için de bir dizi değişiklik planlanıyor. Dil bilmeyenlerin 10 yıllık oturum kartları iptal edilerek, geçici oturum kartı olan bir sertifika verilerek, 6 aylık kurslara tabi tutulacak. Bu süre zarfında dil sınavını geçemediğinde oturumu uzatılmayacak. Yine belli bir süre çalışmamış olan göçmenler aynı uygulamaya sonucu oturumları iptal edilmek isteniyor. Daha bütünüyle basına yansımamış yasanın sadece görünen yüzü bu.

İngiltere’ye gidebilme hayaliyle kuzey kenti Calais’deki orman içinde kamp kuran ve ağır kış koşullarına direnen Afgan, Afrikalı, Kürt ve Suriyeli yüzlerce mültecinin kurduğu çadırlar geçtiğimiz günlerde polis müdahalesiyle dağıtıldı. Yine Paris içerisinde köprü altlarında sokakta çadırlarda yaşayan 800 kadar göçmenin çadırları yırtıldı ve toplandı. Söz konusu uygulama basın tarafından da ağır eleştirilirken, Liberation gazetesi “kar kalktığında altında yüzlerce ölü bulabilirsiniz” diyerek, hükümetin kararlarını ağır bir dille eleştirirken, Fransa insanlık dışı uygulamalarda sınır tanımamaya devam ediyor.

Bütün bu uygulamaların mimarı Macron bu hafta basın karşısında, “Suriye’de rejim tarafından kimyasal kullanıldığını ispatlamamız durumunda rejim güçlerini vuracağız” diyor. Son 10 günde Paris ve Calais’de üzerine o parlak poşetleri serip “oturumsuz göçmen” dediğiniz 18 cansız bedenin, 7’sinin Suriye, 3 Kürt, 4 Afgan, 2 Bangladeş, 2 Nijerya uyruklu olduğu ifade ediliyor. Vahşette yok birbirinizden farkınız! (YÖP)