NÜRNBERG |20-01-2014 | 19 Ocak Pazar günü Nürnberg Villa Leon Kültür Laden de 200 civarında, Ermeni,Kürt,Türk,Alman ve diğer milliyetlerden insanların katılımıyla HRANT DİNK anması yapıldı.Hrant`ın dostları ve Nürnberg Demokratik Güçbirliği Platformunun birlikte organize ettiği anma saat 17.00 de Villa Leon bahcesinde Hrant`ın katledildiği yılda Hrant anısına 7 yıl önce dikilen barış ağacı altında yapılan Saygı duruşuyla başladı.Hrant`ı seven dostlarının Hrant anısına yönelik söylediği sözler sonrası „Yaşasın Halkların Kardeşliği“ şiarıyla salonda yapılacak olan etkinliğe geçildi.
Villa Leon Kültür Laden in büyük salonunu dolduran kalabalık kitle yerini aldığında Hrant`ın yaşamından kesitlerin sunulduğu bir sinevizyon gösterildi. Açılış konuşmasının türkçe ve almanca olarak yapılması ve „Faşizme inat Kardeşimsin Hrant“ sözlerinin ardından, Hrant`ın okul arkadaşı ve yakın dostu Garo Demirciyan`a söz bırakıldı.Etkinlikte türkçe yapılan konuşmalar simultuna olarak anında almancaya çevrildi. Demirciyan yaptığı konuşmasında Hrant`la anılarını,Hrant `ın gözüpek kararlı aydın duruşunu,duruşuyla bir Agos (çığır-iz) açtığını, Hrant`ın, Armenak (Orhan Bakır) dan etkilenerek Kaypakkayacı saflara yöneldiğini anlattı ve Ermeni halkının acılarını,mağruz kaldıkları baskı ve yok sayılmaları , yaşanmışlıkları anlattığı bölümlerde salonda bulunan insanlar duygulandı ve gözyaşlarını tutamadılar.
Demirciyan konuşmasında özetle ; „Hrant ahparigle ilgili ilk anın nedir denirse uzun boyuna yakışmış yıpranmış deri ceketli hali ve futbol maçında yaptığı cesur kavgaları gelir. Sonra çok az sayıda insanda olan kendine özgü duruşu, yürüyüşü ve insanı etkileyen ses tonu gelir.Okulda Hrant tan yaşça küçükler başta olmak arkadaşların büyük çoğunluğu Hrant a güçlü bir sempatiyle bakarlardı. Adeta hayranlık duyarlardı. Yeni yetme genç solcuların Hranta ve Armenak’a olan sempatisi büyüktü. Futbol sahalarındaki “dacik”lerle bir Ermeni delikanlısının kavga cesareti, dik ve onurlu duruşu, biz hay gençlerini oldukça etkiliyordu. Ocak ayının o soğuk zemheri gününde yere serili cansız bedeninde Hrant i en iyi şekilde insana ait olan masumiyet içinde en iyi anlatan yırtık ayakkabıları oldu. Hiçbir piyasa aydınında, gazetecisinde olmayan o yırtık ayakkabılar Hranta -halkımıza özgüydü. Sokaktaki insanlar kendilerine ait olan yoksul bir parçayı ayaklarında ki yırtık ayakkabılarında buldu. Herkes kendisine benzeyen bir yanı senin cansız bedeninde gördü. Hiç bir katil ve muktedir Hrant`i gözüne bakarak vuramazdı. Sadece arkadan korkakca, kalleşce ve haince vurabilirdi. Devlet destekli ırkçılar öylede yaptılar.
Sayısız katliamlardan, kıyım ve soykırımdan geçirilmiş acı ve çilelerin bin bir rengini ve türünü yaşamış yıllarca susturulmuş, beton altına gömülerek büyük bir ölüm sessizliğine gömülmüş mazlum ve mağrur bir halkın içinden çıkıp gelmişti. “Dacik” rakibinin karşısında korkmadan, cesaretle durmanı, diklenmeni ancak bizim gibi acının en köklüsünü en derinini yaşayan susturulmuş acılarıyla beraber sessizliğe gömülmüş halklar anlar. Suskunluğa ve sessizliğe gömülmüş halimizi ezgin duygularımızı, korku ve ürkek dolu bakışımızı, bize ait olan dünyamızı başkaları anlayamaz. Azınlıkta ve yalnız olmak ne kötü bir şeydir! Kendini sahipsiz ve kimsesiz hissetmek ne acı bir duygudur. Ürkmek, korkmak, her türlü haksızlığa, hakarete ve aşağılanmaya rağmen susmak! Kendine ait olanı yaşayamamak! Ağzın kan dolu olmasına rağmen tükürememek. En barbar, en vahşi, en insafsız ve vicdansız katliama uğramış halkların, insanların dışında bizleri kimse anlayamaz, yaşadığımız-hissettiğimiz duyguların renginin ne olduğunu bilemez. Bizleri ancak en iyi Rumlar, Süryaniler, Keldaniler, Ezidiler, Aleviler, Kürtler, kendisine ait olan cinsiyetini özgürce yaşayamayanlar, zulüm altındaki kadınlarımız anlar. Bizleri ancak biz olanlar anlar. Yani bu ülkenin onur ve vicdan sahibi sanatçılar, aydınlar, yazarlar, şairler, öğrenciler, devrimciler, özgürlükleri için mücadele edenler anlar.
Yıllar sonra mütevazi bir gazete çıkardın. Adına da AGOS dedin. Dikenler, teller, çitler içinde, patlamaya her an hazır mayınlar ve patlayıcılar üzerinde tehdit dolu bakışlar, aba altından gösterilmiş namlular altında yürüdün. Bir yol açmaya çalıştın. Agos oldun.“ dedi.
Daha sonra Metin Ayçiçek Hrant davasında gelişmeleri ve mahkeme süreclerini özetledi ve Irkçı fasist devlet sistematigine dikkat çekerek,Türkiyede hukuk ve adalet arayışının sonuçsuz kalacagını belirterek, devletin taraflı ve fasizan uygulamalarından örnekler sundu. Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında halkların 47 etnik kökenden milliyetin ve azınlıkların kardeşçe ve eşit şekilde birarada yaşamaları yönünde çağrı yaptı. Sair Habib Bektaş`ın Hrant anısına yazdığı ve yolladığı şiiri dinleyicilere okuyarak konuşmasını sonlandırdı.
Konuşmaların bitiminden sonra Mari,Hazal,Tamer ve Burak`ın Ermenice,Kürtçe ve Türkçe dillerinde seslendirdiği türküler ve ezgiler ilgi ve duyguyla dinlendi. 3 saat süren etkinlik sonrası kitle yüzleşme ve insan yüreklerle birbirlerini anlama ve birlikte mücadele etme fikriyle, Hranta sahip çıkma ve biz bitti demedikçe bu dava bitmez diyen duygularla etkinlik son buldu.