Anasayfa , Çeviri , Konuşun, Bağırın, Var olun!

Konuşun, Bağırın, Var olun!

Kitap tanıtımı ve Çeviri|29.06.2017|Sara Ahmed`in “Living a Feminist Life”( Feminist bir yaşam yaşamak)

Sara Ahmed’e göre feminizm: Sadece eylemlere ve toplantılara katılmak ya da akademide teori yazmaktan ibaret değil. Diğer taraftan uygun zamanlarda yükselip alçalacak bir sorumluk olarak da anlaşılmaması gerekiyor. Feminizm, bunların hepsinin ötesinde nasıl yaşayacağımızı ilgilendiriyor.

Ahmed, son derece adaletsiz ve şiddetli bugünü parçalara ayırdıkça açığa çıkan geleceğin feminist görüşüne yaklaşırken başından sonuna kadar yumruklarımızı havada tutmamızı sağlıyor. Bu kitapla bize politik direnişimizde cesur ve inatçı olmayı hatırlatıyor. Aktüel adalet ve özgürlük yolumuzda mirası, tarihi ve deneyimleri dağlanan beyaz olmayan savaşçı kadınların bilgeliği ve bilgisinden öğrenmeyi. Yine sosyal dünyamızın günlük boyutlarında feminist politikamızı, yaşamın radikal ahlakı olarak dahil etmeye, tüm alanları politikleştirmeye ve hareketlerimizi kuşatan ve zapteden duvarları stratejik olarak yerle bir etmeye davet ediyor. Kısacası, ‘Living a Feminist Life’ hepimizin içindeki oyunbozan feministi uyandırmayı ve özgürleştirmeyi hedefliyor.

Soru: Kitabın ana teması üzerinde durarak başlayalım! Feminizmi günlük hayatın pratiğine dönüştürmek.

Sara Ahmed: Feminizmi hayati bir mesele olarak görüyorum; dönüştürmek istediğimiz yapılar devam ederken hayatımızı nasıl yaşadığımız meselesi. Dönüştürmek istediğimiz şeylerle birlikte yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Yine de akademide çalışan bir feminist olarak, öğrettiğim ve “feminist teori” olarak bilinen şeyin hayatımızı nasıl yaşadığımız sorusundan bir şekilde koptuğunu ve modası geçmiş feminizm tarzından gelen sorulara dönüştüğünü hissediyorum. Feminist teoriyi tekrar hayata döndürmek istedim. Feminist teorinin özgün fıtratıyla arasındaki bağları güçlendirerek ve bunu sürdüren bir hayat yaşayarak.

Feminist olmak, her yerde feminist olmaktır. Feminizm, uygunsuz durumlarda askıya alınabilen bir bağlılık değildir. Ancak bu demek değildir ki feministler aynı türden bağlılıklara sahiptir ya da bu bağlılığın kendini nasıl ifade edeceği her zaman kesin ve nettir. İş, gündelik yaşamın bir parçasıdır. Feminist bir yaşam sürdüğümüzde, iş başında birer feminist oluruz. Feminizm evde ve iş yerindeki iktidar ilişkilerine karşı tetikte olmak, gücün kötüye kullanılmasına karşı çıkmaya istekli olmak, gücün kötüye kullanılmasına meydan okuyanlara arka çıkmak için istekli olmak demektir. Feminizm, işi, özellikle de ev işini (kurumlarda ev işine idarecilik denir) kimin yaptığının bilincinde olmak; iş yükünün eşitlenmesi için mücadele vermek (nasıl eşit olamadığıyla da ilgilenmek dahil olmak üzere), kimlerin belirli bir yere sırf o yerin düzenlenme ve iskan edilme biçimleri nedeniyle erişebildiğini (ve kimlerin erişemediğini) anlayabilir hale gelmek demektir. Feminizm, paylaştığımız toplumsal dünya hakkındaki her şeyi sorgulamakla ilgilidir. Bu bir külfet değil. Bu işe yarayacakken kapatılan kapıların tekrar açılması için bir fırsat.

Soru: Feminist yaşamı şekillendirirken nesiller arası bilginin rolüne yaptığın vurguyu seviyorum. Senin bir feminist olarak gelişimini kim etkiledi?

Teyzeciğim Gulzar Bano benim için çok önemliydi. Kendini feminist olarak tanımlıyordu; Pakistan’da kadın hareketinin içindeydi. Özellikle kızların okur yazarlığıyla ilgileniyordu. Hayatını nasıl yaşadığı konusunda da ilham kaynağıydı. Evlenmediği ve çocuk yapmadığı için her türlü feminist proje için zamanı ve enerjisi vardı. Feminist şiirler yazıyordu: yayımladığı kitapları kadar şiirlerinin yer aldığı derlemelere de bayılıyorum. Sözleri her zaman şiddet ve adaletsizlik konusuna olan ilgisiyle şekillendi. Bence politikamızı yazmanın önemini ondan öğrendim. Geniş ailedeki kadınlar için de (kız kardeşleri ve yeğenleri) güçlü bir destek ağı kurdu. Bazen beni kızım diye çağırır; bence yolum kendininkini takip ediyormuş gibi bir hisle bizi son derece birbirine bağlı görüyor. Öyle umuyorum. Tam anlamıyla benim feminist teyzem oldu. Hepimizin feminist teyzelere ihtiyacı var!

Soru: Seni şimdi bu kitabı yazmaya iten şey neydi?

Kitabı büyük ölçüde şekillendiren deneyim, İngiltere’de çalıştığım üniversitedeki cinsel taciz ve suistimal olaylarına ilişkin çok sayıda soruşturma yapan öğrencileri destekleme deneyimimdi. Bu deneyim bana çok fazla kapı açtı; travmatik olanı ifade etmek ne kadar travmatik olabilir, bir örgüt içindeki konumlarından dolayı daha fazla güce sahip olan birini veya bir grup insanı şikayet etmek ne kadar zordur, feministler bile kendi örgütlerinde güç suistimalleri hakkında nasıl sessizleşir, kuruluşlar itibarlarını korumak için nasıl her şeyi yapar. Kitaptaki gibi bu, “duvardan duvara çarpmak” deneyimiydi. Ve bir kez daha bir sorunu tespit etmenin, sorunun yeri haline geldiğini öğretti (bunu tekrar öğreneceğime eminim). Kurumsal şiddeti (kurumların şiddetin üstünü nasıl örttüğü de dahil olmak üzere) açığa çıkarmanın maliyeti olarak feminist sığınaklar ve gidecek yerler inşa etmemiz gerekiyor.

Soru: Gençler, sömürü şiddetiyle savaşan toplumsal hareketler için çok önemli. Genç feministler için önemli bir önerin var mı?

Oyunbozan feminist figürü: O bir bilgi ve bilgili. O, feministlerin kalıplaşmış versiyonundan başlar – feministler şeylerden sevinci alırlar. Fakat ona sahip çıktığımız zaman bize enerji, hatta bazen sevinç verirler. Feminizmin tehlikeleri hakkında o kadar çok uyarıldık ki: Feminizm sizi mutsuz, yalnız ve daha az başarılı kılacaktır. Feminist olurken hayatınızı nasıl yaşamak istediğinizi yeniden gözden geçirmeye tekabül edebilir; başarı ve mutlulukların size uygun olan, kabul ettiğiniz versiyonları olup olmadığını sorgulayabilirsiniz. Ancak ne olursa olsun: vazgeçmeyin. Güç genellikle uyarılara maruz kalır. Bunu taciz şikayetinin diğerlerine olduğu kadar kendilerine de zarar vereceği konusunda öğrencilerin nasıl uyarıldığını görünce öğrendim. Uyarı genelde tek seçeneğin buna alışmak olduğu anlamına gelir. Genç feministlerin buna alışmaması o kadar önemli ki. Normalleştirmeyin. Feminizmin risklerle geldiğini kabul edebiliriz. Karşılaşmak zorunda olacağımız sonuçlar vardır; içinde yaşadığımız dünya anti-feminist. Feminist olmanın bir parçası da, sizi destekleyecek olanları bulmaktır. Hatırlayın, bir feminist olmak size şu bilgiyi verir: Karşılaştığımız sorunlar ve deneyimlerimizden çok şey öğrendik. Bu, feminist olarak her zaman haklı olduğumuz anlamına gelmez! Bir feminist olmak, hayatınızda neler olabileceğini açığa çıkarmaktır; daha önce gelen feministlerle bağlantılı bir açılım.

Soru: Kitap Feminist bir yaşam kiti (Killjoy Survival Kit) ve feminist yaşama rehberlik etmek ve demir atmaya yardımcı olacak bir dizi ilke (Killjoy Manifestosu) ile sonuçlanıyor. Bunlar, Trump döneminde siyasi direnişin somut stratejilerini hazırlamaya nasıl bir yol çizebilir?

Bu soruya çok uzun bir cevap vereceğim! Ama önce bir kaç şeyi işaret edeyim. Oyunbozan hayatta kalma kitim için, Audré Lorde’nin çalışmasından çok etkilendim. Audre Lorde, kendini önemsemenin kendisinin bir politik harekete dönüşebileceğini güçlü bir şekilde yazdı. Meme kanseri geçiren siyah lezbiyen bir anne savaşçı kadın olarak yazıyordu. Derin bir siyasi ve bedensel kırılganlık deneyiminden yazıyordu. Lorde hayatta kalmanın nasıl bir direniş stratejisi olabileceğini gösteriyor; yaptığımız iş direniş stratejisi olabilir. Ve direniş birçok biçimde olabilir; yürüyüş yalnızca bir yürüyüşün parçası olmakla kalmıyor, yürüyüş çok önemli olsa bile. Direniş, bir aile masasında sunulan ırkçı görüşlere meydan okumanın sonuçları olabilir. Parladığınız an olabilir ve katlandığınız şiddetle baş etmeyin. Kullandığınız sözcükler aracılığıyla ya da anlaşmazlığınızı bildirmek için bedeninizi nasıl kullandığınızla, belki çarpıcı, belki de alanları işgal ederek ve normaldeki kullanım biçimini bozarak bir sistemdeki bir sistemle ilgili öfkenizi nasıl ilettiğiniz olabilir.

Göç karşıtı şiddet, İslamofobi, Siyahi karşıtı ırkçılığı ve Yerli topluluklara karşı sürekli sömürge şiddeti hakkında haksızlık öyküleriyle devletin hikayesine karşı koymak için mesaj verirken farklı yöntemler kullanmak zorunda kalabiliriz. Yaptığımız işe devam etmemiz gerek. Neredeyseniz orada çalışın. Sorunun yalnızca “orada” görünmesine izin vermeyin, burada da var. Bulunduğunuz yerden konuşun. Kendi kaynaklarınızı ve kapasitenizi göz önüne alarak elinizden gelen her şeyi yapın. Yanınızda olan insanlarla çalışın. Konuşun. Bağırın. Var olun.

Soru: “Feminist bir yaşam” konusundaki planın “kurumsal çeşitlilik” ile nasıl farklılaşıyor?

Kurumsal çeşitlilik genellikle kuruluşların hiçbir şey yapmadan çeşitliliği talep etmeleridir. Çoğunlukla beyaz olmayanları çeşitliliğin kanıtı olarak kullanmakla ilgilidir. Kurumsal çeşitlilik, ırkçılığın daha mutlu bir biçimde temsil edilmesidir. Renkli feministler için, “kurumsal çeşitlilik” başka bir duvar. Araştırmamdan bir örnek: Bir organizasyonun araştırma projesine verdiği yanıt, organizasyonun beyaz olarak algılandığını gösteren şey daha renkli yüzleri olan yeni bir prospektüs olarak üretmekti. Bir şeyi saklamak için görüntüyü değiştirebilirsiniz. Çeşitlilik [o zaman] bir organizasyonun beyaz kalması anlamına gelir. Çalışmalarımız, yapıların çoğaltılmasını sağlayan mekanizmaları ortaya çıkarmak ve çeşitlilik bu mekanizmalardan biri olabilir.

Soru: Bir noktada şunları söylüyorsun: “Çok fazla politik iş, çözülme anları ile başlıyor.” Öğretimi politik bir eylem olarak gören bir eğitimci olarak, bu gerçekten yankı uyandırıyor. Daha da genişletebilir misin?

Kitabın bu kısmı, Queer Fenomenolojisi: Yönelimler, Nesneler, Diğerleri (2006)’nde ilk sunduğum bazı fikirlerin geliştirilmesi. Dünyada evde olduğumuzda ya da bizi barındıracak bir dünya inşa edildiğinde, geri çekilme, arka planda olma eğilimi gösterir. Nerede olduğumuzu biliyoruz; aradığımızı nasıl bulacağımızı biliyoruz. Yönelimler genellikle yönelim konusunda bir kriz yaşanmamış deneyimlerdir! Ancak işler karıştığında ya da size uyacak şekilde inşa edilmemiş bir dünyaya girdiğinizde, tuhaf, çarpışık, queer olur. Bir dünyayı sorgulamak için ya da dünya sizin sorduğunuz bir şey haline geldiğinde, dışarıda bırakılmış olma duygusundan ilerleyebilirsiniz. İşler karıştığında, neler olabileceğini kim bilebilir.

Soru: Adalet ve özgürlük için feminist görüşünüz nedir?

Zamanımın çoğunu dünyanın nasıl olduğunu açıklamaya harcadım; adaletsizlikler genellikle her zaman somut olmayan yollarla nasıl işler, bazıları nasıl aşılabilir ve var olması gereken şeyle nasıl yer değiştirebilir. Benim için feminist bir özgürlük vizyonu herkese özgürlükle ilgili olmalı; bir insanın yorgunluğunu başkasına geçirmeyle ilgili değil. Şiddetin bireyler, örgütler, polis veya devlet tarafından gerçekleştirilmesi fark etmeksizin, şiddetten kurtulmakla ilgili olmalıdır. Bir hayatın nasıl örgütleneceğine karar verme özgürlüğü; başkaları ile mekanlara erişim ve yaşama özgürlüğü; kişinin kendi kimliğini cinsiyet açısında kendi laflarıyla ifade etme özgürlüğü; koşullarını yarattığımız özgürlükle ile ilgili olmalıdır. Bu yüzden birbirimizin özgürlüğüne katılabiliriz. Aslında feminist bir özgürlük ve adalet görüşü, zemine yakın kalmakla ilgili olmalıdır: Vizyonumuz var olma mücadelelerinden çıkar.

Adaleti ve özgürlüğü imkansız kılan koşullardan bahsediyoruz: beyazların üstünlüğü, ırkçılık, engelli ayrımcılığı, cinsiyetçilik, homofobi, transfobi (ç.n. bifobi); geç kapitalizmin merkezinde yer alan kişilerin değeri ve yaşam şansını ayrıştırma yolları. Koşulların adlandırılması kelimeleri kullanma ile ilgilidir. Adlandırmak fark etmektir. Çok fazla şiddet fark edilmeden üretilir. Genellikle, fark edilmeyenleri isimlendirdiğinizde negatif olarak değerlendirilirsiniz. Üniversitelerde bu koşulların değiştirilmesi için çalışırken bazen olumlu olma, bir çözüm sunma, pratik veya kullanışlı olma şartı koşulların görünmez hale getirilebileceği başka bir araç olabileceğini gözlemledim. Bu koşulların isimlendirilmesi, ve tekrar isimlendirilmesi, bunların bilinir hale gelmesi; etkilerinin araştırılması: bu bir yaşam projesidir. Vizyonlarımız, neyin peşinde olduğumuz, karşı karşıya olduğumuz şeylerin yıpranması ve yorgunluğundan ileri gelebilir.

Soru: Beyaz feministlerin bu kitaptan ne öğrenmesini umut ediyorsun?

Bu kitap beyaz feministlere hitap etmiyor. Herhangi bir feminist gruba hitap ediyorsa, çoğunlukla beyaz kadınlarla başlayan bir konuşmayı bölen olarak görülen beyaz olmayan feministlere hitap ediyor. Müdahale, kopma ve kırılmadan gelir. Benim için, beyaz olmayanların feminizmi konuşmaya nasıl başlayacağım anlamına geliyor. Ancak bu, beyaz feministlerin bir şeyler öğrenmesini ummadığım anlamına gelmez! (Feministlik)

(Röportajın orijinali 21 Mayıs 2017’de Truthout`ta paylaşıldı.)

Söyleşi ve Çeviri Jaskiran Dhillon ve H. Gizem Taş tarafından yapılmıştır.