Home , Manset , ‚Kapitalizme Karşı Cesur Olmanın Adı: ROSA LÜKSEMBURG‘

‚Kapitalizme Karşı Cesur Olmanın Adı: ROSA LÜKSEMBURG‘

Yeni KADIN |12.01.2018| Yeni Kadın Almanya Ülke Kadın Komitesinin elimize ulaşan açıklamasını aynen yayınlıyoruz.

“Ceza talep ediyorum… Bugün tok olanlara, sefa sürenlere, milyonların ekmeğini hangi araçlarla kazandığını bilmeyenlere, hissetmeyenlere..” – Rosa Lüksmburg.-

Almanya Sosyal Demokrat Partisi ve daha sonra Almanya Komünist Partisi, Spartakust’ün de kurucu önderlerinden olan Rosa LÜKSEMBURG, „Emeğim, bedenim, kimliğim benimdir“ doğrusuna en çok denk düşen kadın sosyalistlerden ve önderlerden birisiydi kuşkusuz.

Polonya asıllı bir Yahudi’dir. Bir kadındır. Ve bir engellidir. Çocukluğundan itibaren bu üç noktada da ayakta kalmayı başarmış, yaşamı mücadelelerle dolu olan bir sosyalist kadın olarak, biz ardıllarına örnek, öncü ve önder olmamızın neden önemli olduğunu, siyasi- politik ve ideolojik duruşuyla da devretmiş, işçi sınıfının ve özelde de kadının özgürlük mücadelesinin de simgelerinden biri olmuştur.

Ezilen halkların yanında değil, mücadelesinde kendini var eden Rosa, kapitalizme karşı tavizsiz ve cesur tutum- duruşuyla; kendine has düşünceleri, özgün tavırlarıyla, erkek egemenliğinin hakimiyetine rağmen; yarattığı ve içinde yer aldığı örgütlenmelerin dahi kadınlara küçümseyici yaklaştığı bir süreçte, O, sosyalist düşünce ve kimliğiyle erkek şovenizmine karşı da dik duruşun adı olmuştur. Kendinde, kendisi için, sınıf savaşımında Marksist bir teorisyen, felsefeci, sosyalist ve bunların kadın kimliğinde billurlaşmasının adıdır da Rosa LÜKSEMBURG…

Düşünce ve ifade özgürlüğünün tavizsiz savunucularındandı. Bu hak özgürlüklerinin olmadığı yerde değişimin- dönüşümün olamayacağını, işleyen tek mekanizmanın bürokrasi olacağını öngörendi. Eleştireldi… Eleştirilerinde hesapsız, korkusuz ve kaygısızdı. Ve bundandır ki; ilk eleştirilerini Bernstein’e ve çok sevdiği Kautsky‘ e çevirmekten çekinmedi. Revizyonizme ilk tokadı atanlardandı.

„Sosyal demokrasi, ulusların kendi kaderini tayın hakkından öte, işçi sınıfının kendi kaderini tayin hakkını gerçekleştirmekle mümkündür…“ diyerek, Lenin’den ayrı düşünse de, „Proletarya Diktatörlüğü parti tarafından değil, bizzat işçi sınıfının kendisi tarafından yürütülmesi gerekir.“ diyerek, Proletarya Diktatörlüğü’ne farklı bir bakış açısıyla yaklaşsa da; yine bu tartışma sürecinde, „Demokrasiyi bir tarafa bırakmak değil, burjuva demokrasisinin yerine, sosyalist demokrasiyi geçirmek gerekir. Sosyalizm olmadan demokrasi, demokrasi olmadan sosyalizm olmaz“ı da ekleyerek, devrimin bir hizip ya da parti diktatörlüğü yaratmaması gerektiğini, genel seçimler, basın ve toplantı özgürlüğü, düşünce özgürlüğü olmadan, her kamu kurumundaki yaşamın öleceğini, sadece bürokrasinin kalacağı bir biçimin olacağını“ ifade edip, „Sadece hükümeti destekleyenlere, sadece bir partinin üyelerine- sayıları ne kadar çok olursa olsun- tanınan özgürlük, özgürlük değildir. Özgürlük, her zaman ve yalnızca farklı düşünenin özgürlüğüdür.“ belirlemesinde de bulunur. Bir çok noktada Lenin ve Liebknecht’le farklı düşünse de Rosa, Lenin için, „çok sevdiğim çirkin suratıyla, çok derin ve bilgili biri.“ demeyi de ihmal etmez.

Rosa’nın katledilmesinden sonra Lenin ise, „O bir kartaldı ve kartal olarak kalacaktır. Ve anısı bütün dünya komünistleri için daima değerli olmakla kalmayacak, aynı zamanda biyografisi ve bütün eserlerinin yayınlanması, dünyada pek çok komünist kuşağın eğitilmesinde son derece yararlı kılavuzlar olarak hizmet edecektir de…‘ der.

1914′ te halkı itaatsizliğe yönlendirdiği için hapse mahkum edilen Rosa, 1916′ da hapis cezasının bitiminden sadece beş ay sonra, mahkemeye çıkartılmadan, hakkında dava dahi açılmadan gözaltına alınır, hapiste tutulur. Alman emperyalizmi Rosa’yı, kendileri, işçi sınıfı ve ama emekçi kadınlar açısından tehlikeli ve sakıncalı gördüğünden, 15 Ocak 1919’da Karl Liebknecht ve Wilhelm Pieck’le birlikte tekrar gözaltına alır. Pieck kaçmayı başarır ama Karl ve Rosa, zamanın iktidarının paramiliter güçleri Freikorper

tarafından etkisiz hale getirilip, şiddete uğrarlar. Rosa aynı gün katledilip, cansız bedeni kanala atılırken, Liebknecht başına sıkılan tek kurşunla katledilir. Bedenlerini yok eden kapitalizm, onların düşüncelerini ve mücadelesini verdikleri ideallerini de yok edeceğini sandı. Oysa onlar, devrimi çok sevmişlerdi. Onların bıraktıkları mücadele mirası, tüm dünya ezilen halklarına ve sosyalistlere örnek ve cesaret olmaya devam ediyor.

Onlar, hayatlarını devrim, özgürlük ve eşitlik mücadelesine adamışlardı. Ve bugün proletaryanın önderlerinden Lenin’in de dediği gibi, onlar sadece bütün dünya komünistleri için değil, bir çok kuşağın yetiştirilmesinde de meşale olmaya devam ediyorlar.

Bu vesileyle, Berlin’de her yıl geleneksek olarak yapılan LLL yürüyüş ve etkinliklerinde yer almak, aynı zamanda kapitalizme ve her türlü gericiliğe karşı cesur olmanın adı olan Rosa, Lenin ve Karl şahsında tüm devrim şehitleri ve değerlerini de sahiplenmek anlamına gelecektir.

Başta Yeni Kadın üye ve aktivistlerimiz, emekçi kadınlarımız olmak üzere, kadınları, gençleri, LBGTİ+ları , emekçileri, “ Ya Barbarlık, Ya Sosyalizm!“ ayrımında, özgür bir dünya yaratma mücadelesinden yana yüreği çarpan herkesi, Berlin’de buluşmaya çağırıyoruz!

Ve hep birlikte Rosa’nın sözleriyle:

„VARDIK, VARIZ, VAR OLACAĞIZ!“ diye haykırmaya davet ediyoruz.

Bu davet ve çağrı bize!

Hepimize!

Yeni Kadın Almanya Ülke Kadın Komitesi (ÜKK)