Anasayfa , Köşe Yazıları , İndirimler – Selma Akkaya

İndirimler – Selma Akkaya

Fransa Gündemi – Küreselleşen kapitalist dünyada patronlar kendi amaçları doğrultusunda yeniden dizayn için çeşitli projeler geliştirmeye devam ediyor. Bu projelerin başında gelen iki önemli tarih ise Ocak ve Temmuz aylarında devreye giren 5 haftalık Soldes-indirimler. Bu nedenle Fransa’da son iki haftadır -geçmiş yıllara nazaran aynı rağbeti görmese de- mağazaların kapıları açılmadan önlerinde kuyruklar görmek mümkün. Gazete, televizyon ve her türlü medya aracılığıyla patronlar; “geniş kitleler için fırsatlar”ı sıralamaya devam ederken, alış-verişin kitlesi durumunda olan insanlarla yapılan röportajları ise; “yarı yarıya bir fiyata alış-veriş yapmak mümkün. Tüm yıllık ihtiyaçlarımızı Ocak ve Temmuz aylarında gerçekleşen indirimlerde sağlıyoruz” cümleleri süslüyor. Bu haberlere bakıldığında alanda, satanda memnun!

İndirim dönemi olarak bilinen Temmuz ve Ocak ayında yüzde 30’dan başlayıp 70’e varan indirimler söz konusu oluyor. Peki bu indirimler yapılırken, patronlar kar etmiyor mu? Örneğin mağaza etiket fiyatı 100 Euro olan bir gömlek üzerinde uygulanan indirimi ele alalım. 100 Euro civarında satılan bir gömleğin işçilik, kesim, dikim, etiketleme, ulaşım, satış elemanı vb yani toplam maliyetini 10 Euroyu aşmıyor. Söz konusu gömlek en yüksek indirim oranı olan yüzde 70 oranında satılsa bile 20 Euro karla satılıyor.

İndirim dönemlerinde satışın en yüksek olduğu sektör tekstil. Yeni sezon ürünlerden çok, ihraç fazlası, elde kalan, bir önceki sezonun ürünleri mağazalara hücum eden insanların önüne yığılıyor. Yılda iki kez yapılan indirimlere kılıf ise “toplumun alım gücü”nü düşünmek oluyor. Kapitalizmde üretim insan ihtiyaçlarının karşılanması için değil kar için yapılır. Bugün teknolojinin tüm gelişimine, ürünlerin artmasına rağmen 3 milyar insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu da çok net gösteriyor ki kapitalizmde insanların ihtiyaçlarının karşılanması gibi bir kaygı asla söz konusu olamaz.

İndirimlerin hedef kitlesi ise kadınlar ve çocuklar. İnternet, televizyon, bilbordlar vb birçok araçla günlük olarak insanlara tüketin diyorlar. Yapılan reklamlar hangi yaş grubuna nasıl hitap edileceği konusunda psikologlar aracılığıyla denetleniyor.  Örneğin 8-12 yaş çocuk grubuna yönelik reklamlarda bu yaş gurubuna büyük gibi davranarak daha fazla mal pazarlayabilmektedirler. Reklamları izleyen çocuklar, ailelerine isteklerini her fırsatta sıralıyor. Aynı şekilde bu reklamlara maruz kalan yetişkin bireylerin algıları, istekleri daha baştan yönlendiriliyor. ‘Ne kadar satın alırsan o kadar mutlusunuz diyorlar’ özetle!

Diyeceksiniz ki “ihtiyaçlarımızı karşılamayalım mı?” Elbette insanın ihtiyaçlarını karşılaması gerekiyor. En son indirimlerden aldığınız her şeye bir bakın ve aldığınız her şeyin ihtiyaç mı olduğunu bir kez daha gözden geçirin derim. Aynı tişört, ayakkabının 4 rengini ya da çocuğunuza aldığınız onlarca oyuncak gerçekten bir ihtiyaç mı! Bunlar ne sizi ne de çocuklarınızı mutluluğa götürecek olan araçlardır. Belki de ne kadar az şeye sahipseniz o kadar mutlusunuzdur. İnsanların mutlu olması için kimsenin kimseyi sömürmediği, insanın bir değer olduğu, açlığın, yoksulluğun, savaşların, yıkımların olmadığı bir dünya gerekliliği belki size klişe gelebilir ama mutluluğun hakikati de burada gizli! (YÖP)