Home , Köşe Yazıları , İKİ PİYANONUN GEZİ PARKI GÜNCESİ

İKİ PİYANONUN GEZİ PARKI GÜNCESİ

özdenÖZDEN ÇİÇEK |27-10-2013 | ‘’Üç beş ağaç’’ meselesiyle başlayan Gezi Parkı eylemleri Türkiye ve dünya kamuoyunda geniş yer bulduğuna hepimiz tanığız. Aydınlar, sanatçılar ve  akademisyenlerin de gösterilere katıldıkları gibi, aktif tavır aldıklarını biliyoruz. Bu bağlamda sürece ilişkin, sanatın çeşitli alanlarında üretilen eserler yavaş yavaş kendisini duyurmaya başladı. Fazıl Say, Gezi Parkı eylemlerinin Türkiye`de giderek yayıldığı günlerde, verdiği bir röportajda konuya ilişkin bir eser yazmaya başladığını bildirdi. Sözünü ettiği ‘’Gezi Parkı 1’’ adlı eser 24-25 Ekim 2013 tarihlerinde Almanya`nın Hannover şehrinde dünya prömiyeri ile duyuldu.

Konser programında yer alan ‘‘Gezi Parkı 1’’ iki piyano ve orkestra için op. 48 ve Richard  Wagner`in  ‘’Der Ring(Yüzük)’’adlı eserler,  şef Avro Volmer eşliğinde dinleyicilerle buluştu. Hannover`de bilinen ve beğeniyle takip edilen NDR Radiophilharmoni orkestrası bu iki güzel esere eşlik etti.   Yazıda sözü edilmek istenen Fazıl Say`ın değerli ‘’Gezi Parkı 1’’ adlı eserdir. Eserde  yer alan iki piyano, piyano virtüözleri  Ferzan ve Ferhan Önder kardeşler tarafından  seslendirildi. Konsere geçmeden önce, almanca yazılmış program kataloğunun oldukça iyi hazırlandığını ve hatta Gezi Parkı eylemleri sürecine ilişkin  oldukça objektif bilgilendirmelerin de yer aldığını belirtmekte fayda var. Konsere katılanların profilinden söz etmek gerekirse; üst yaş kesimi yer alırken,  tahmin edileceği üzere Türkiyeli dinliyicilerin fazla talep göstermemesi de dikkat çekicidir. Avrupa`da yaşayan Türkiyelilerin  klasik müzik, opera ve bale gibi etkinliklere ilgi duymaması sanırız bizler için sürpriz olmasa gerek. Ancak özellikle ‘’Gezi Parkı 1’’ adlı eser ‘herhangi’ bir klasik müzik  konseri olmayıp, aksine ‘ezber bozan’ bir eser olma iddiası taşıdığını söyleyebiliriz, üstelik daha 25 dakikalık birinci bölümüne rağmen!  Fazıl Say sözü edilen röportajda ‘’Gezi Parkı’’ adlı eserin birinci bölümünde 30-31 Mayıs`ı, ikinci bölümünde 1-2 Haziran`ı ve üçüncü bölüm de ise 3 Haziran ve sonrasını anlatacağından söz ediyor.

Eser, sessizliğin içinden süzülen ve  sonrasında oldukça etkileyici bir motifle başlıyor. Duyulan bu etkileyici motif,  Gezi Parkı`nda bekleyen insanlar ve bu bekleyişe eşlik eden görkemli, güzelim ağaçları bize düşündürüyor. Ve bildiğimiz üzere bu bekleyişin nereye evrileceğini hiç ama hiç tahmin etmeksizin motif giderek büyüyor, Büyüyen ve genişleyen ezgiye önce yaylılar  ve sonrasında hemen hemen tüm orkestra sazları eşlik ediyor. Müzik cümlesi genişleyerek devam ederken, bu kez ezgi Gezi Parkı`da bekleyen sayıları ilkin yüzleri bulan barışçıl eylemcilerin devinimleri ve sözlerini bize duyuruyor. Bilindiği gibi  iki piyano, iki insandan bahsediyor. İki insan, hayata dair bir kaç sözü olan. Barış, özgürlük, eşitlik ve daha yeşil bir dünya…söylemleriyle hayata tutunan iki insan… Eserin etkileyici melodileri  içimizi ısıtıyor, tıpkı Gezi Parkı eylemcileriyle yan yana olamasak da içimizi ısıttıkları gibi.  Artık orkestranın dahil olduğu yerlerde, barışçıl eylemcilerin sesini daha belirgin duymaya başlıyorsunuz. Ancak ana ezgi ara ara kendisini hatırlatarak, orkestranın içine sızarcasına devam ediyor. Kontbaslar pizzicato(teli parmakla çekmek)  çalma tekniğiyle, artık çatışmaların başlayacağının sinyalini bizlere duyuruyor. Barışçıl eylemciler,  polisin ‘‘orantılı’’  şiddetiyle buluştu buluşacak der gibi.

Orkestrada dikkati çeken bir enstrüman dinleyiciye sunuluyor. Elle çevrilmek  suretiyle kullanılan bir ritm enstrümanı. Sanırız Toma`ların ya da akreplerin sesi yansıtılmak isteniyor. Anlaşılacağı üzere artık Gezi Parkı`na sabahın saat beşinde polis güçleri tarafından girilmiş ve barışın, yeşilin ve özgürlüğün nöbetçileri yaka paça götürülüyor, çadırlar tarumar ediliyor. Bundan sonrası dalga dalga yayılan bir ateş topunu andırıcasına tüm Türkiye`yi sarıp sarmalıyor. Gezi Parkı`nda çadırların yakılması sonrasındaki an`ı anlatmak adına orkestra susuyor.  İki piyano, derin derin çaldıkları ezgi sayesinde  yalnızlığı, hüznü ve öfkeyi ancak umudu da bize duyumsatıyor. Ve neredeyse sessizliğe evrilen  ezgi  31 Mayıs`dan sonrasına, o görkemli direnişlerin habercisi gibi susuyor. Artık  ‘üç beş çapulcu’ milyonlara varan, sabahlara dek ve günlerce süren eylemlere yerini bırakıyor.

Anlatılmaya çalışıldığı gibi eserin 25 dakikalık birinci bölümü, tüm Gezi Parkı eylemleri ve sürecinin yalın bir özetiydi. Ancak eserin daha sonra dinleyeceğimiz bölümleri sanırız çok daha başka tema ve an`ları bize duyuracak. Tabii ki  Gezi Parkı eylemleri ‘üç beş ağaç’ meselesi olmaktan çıkmış ve ‘boyun eğme’ söylemleriyle halkın özgürleşme ve özgüven mücadelesine evrilmiştir. Ve artık bir haysiyet mücadelesine de çoktan dönüşmüştür. ‘’Gezi Parkı 1’’ adlı eser bize bunca şeyi hatırlatıp düşündürdükten sonra, ikinci ve üçüncü bölümleri merakla ve istekle beklediğimizi belirtmeye sanırız gerek yoktur. Orkestra şefi Avro Volmer için söylenecek en iyi cümle ise,  Gezi Parkı sürecinin ağırlığını tamamen üzerinde taşıyarak orkestrayı yönetti. Ferzan ve Ferhan Önder kardeşler ise hem performanslarıyla hem de eseri duyarak çaldıklarını,  dinleyicilere fazlasıyla hissettirdiler. İyi ki sanatı toplumsal koşullardan bağımsız ele almayan sanatçılar var. Ve iyi ki sanatı yüksek seviyede icra eden sanatçılar var. Yoksa bunca sıkıntılara, olumsuzluklarına rağmen hayat nasıl güzelleşirdi? Teşekkürler Fazıl Say, Ferzan ve Ferhan Önder.

26 Ekim 2013 /Hannover