Anasayfa , Dünya , Guadeloupe'dan Martinique'e, Martinique'ten Réunion'a: Direniş Büyüyor

Guadeloupe'dan Martinique'e, Martinique'ten Réunion'a: Direniş Büyüyor

guadeloupebarikatGUADELOUPE | 17 – 02 – 2009 | Guadeloupe’da haftalardır süren genel grev adayı adeta felç etmiş durumda. Okullar, benzin istasyonları ve büyük marketler kapalı; elektrik yok, tüm kamu sektörü durgun… “Şehirlerde, kasabalarda ve köylerde, işçiler, köylüler, öğretmenler ve tüm emekçiler, sokakları işgal edin” çağrısıyla biten grev bildirgesinin 146 taleple birlikte yayınlandığından bu yana Guadeloupe sokakları isyancıların sesiyle yankılanan yürüyüşlerle inledi. “Bu sorun bugünün sorunu değil, tarihsel bir sorundur” diye itiraf eden devletin yetkilileri, “tarihsel sorunların doğurabileceği sonuçları göz önünde tutarak” adaya silahlı kuvvetlerini yığmıştı. LKP kolektifi (Vurgunculara Karşı Toplanma kolektifi) sözcüsü ve bir sendika başkanı Elie Donota, 15 Şubat Pazar günü “gün gelecek Guadeloupe’lular yürümekten bıkacaklar” diyerek öfkenin düzeyine dikkat çekmişti. Bu, grevin yeni bir aşamaya geçtiğinin ilanıydı. Ertesi günün şafağı söktüğünde, direnişçiler Pointe-à-Pitre’e yakın bulunan Gosier ekonomik ve ticari merkezine giden ana yolları barikatlarla kapattılar. 

Nitekim genel grev, 27. günü olan 16 Şubat Pazartesi sabahı çevik kuvvetlerle ilk çatışmasını yaşadı. Yollarda barikat kuran grevcilere karşı, Başbakan Fillon’un “geçiş özgürlüğünü sağlamak için göreve” direktifine uyan çevik kuvvetler 8 stratejik barikat noktasına saldırdı. Saldırıda 80’in üzerinde gözaltı yaşandı ve bunlardan 15’i hala tutuklu. Grev dalgasının başlangıcından itibaren yer alan sendika temsilcisi Alex Lollia, polis şiddetinden hastanelik oldu. Akşama doğru hastaneden çıkan Alex, Vali’nin “grevcilerin taşla saldırmaları üzerine polisler kendilerini korumak durumunda kaldılar” yalanını teşhir ederken bir kez daha altını çizerek ifade etti: “kavgamız sürecek…” 

Devlet yetkililerinin “sağduyu” çağrılarına Guadeloupe halkı kulak vermiyor. Gece boıyunca araçlar yakılarak barikatlar oluşturuldu, çevik kuvvetle şiddetli çatışmalar yaşandı. Elıe Donata, yaptığı açıklamada, “devletin şiddeti bizim şiddete başvurmamızı teşvik ediyor. Devlet sorunu bu şekilde çözmez. Ancak hangi yönteme zorlanırsak zorlanalım, meşru gördüğümüz taleplerimizin karşılanması için verdiğimiz mücadelenin de bir o kadar meşru olduğu herkes tarafından bilinmelidir” diyerek kendisi devleti sağduyuya ve akıllıca hareket etmesine çağırdı. Diğer yandan, bırakalım “sağduyu”nun sağlanıp sağlanmamasını, Guadeloupe’u kasıp kavuran direniş ateşi Fransa’nın diğer sömürgelerine de yansıdı. Guadeloupe gibi Caraibler’de bulunan Martinique adası ile Afrika güney doğusundaki Réunion adasında da tepki büyüyor. 

11. felç gününe giren Martinique’deki grevciler, 85 benzin istasyonundan sadece 28’ini aktif halde tutturuyorlar. Geçtiğimiz hafta sonu açmak isteyen küçük istasyonları uyaran ve tekrar kapattıran grevciler, adadaki gelişmelere vakıf ve hakim olduklarını göstermiş oldular.martiniquedirenis Yine Fort-De-France’da (Martinique başkentinde) 27 bin kişinin (bu rakam Martinique adasındaki diğer katılımlara kıyasla oldukça büyüktür) hayat pağlılığına karşı sokaklara inmesi Denizaşırı devlet Bakanı Yves Jégo’yu tedirginleştirdi. Jégo, buna karşılık 39 maddeli bir teklifte bulundu. Sendikalar, herbir madde için bir değişikli önergesiyle karşılık verdiler. Adad en çok tepki çeken, 1978’de oluşan bağımsızlıkçı hareketin önderi Alfred Mariejeanne’iın ihanetidir. Öyleki Mariejeanne, devletin, Bakan Jégo’nun ve patronların kısmi düzeyde geri adım attıkları bir ortamda “yeni” bir çağrı yaparak çağrısında diler getirdiği talepler bölgedeki UMP’nin (hükümette olan partinin) milletvekilinin aynısıydı. Bu da devlet yetkililerinin durumunu güçlendirdi ve görüşmelerde şantaj olarak kullanıldı. 

Aynı dalganın Réunion’da sergilenmesi, bir an önce sorunun çözülmesi için hareket etmesi gerektiğini hatırlatmış oldu. Bunun üzerine, 27 günden beri sessizliğini koruyan Cumhurbaşkanı Sarkozy, 18 Şubat’ta Guadeloupe’ın grev temsilcileriyle görüşeceğini duyurdu. Yalnız 17 Şubat’ta Güyana’dan gelen haber, 18 Şubat’ta Guadeloupe’daki grev temsilcileriyle değil, doğrudan tüm Denizaşırı Devlet temsilcileriyle görüşme yapacağını duyurdu. Öyle ki Fransız Güyanası’nda, bir kolektif oluşturulduğunu ve hayat pağlılığına karşı greve gidileceğini duyuran çağrı yayınlandı. 

Emperyalist ülke karakterli Fransız Devleti’nin bu sorunlar karşısındaki kaygıları sürpriz değildir. Zira 17 Şubat’ta Denizaşırı Devlet Bakanı Yves Jégo’nun “hayal kurulacak bir durum yok. Bu sorunu çömek, kriz sorununu çözmek anlamına gelmez” cümlesi ülkenin girdiği çıkmazı ifade etmektedir. Yine aynı kabineden başka bir yetkili, aynı gün devlet radyosunda sarf ettiği şu sözler dikkati yumuşak bir dille emperyalist karakterli bir devletin çıkarlarına çekiyordu: “bunlara taviz verilse, yarın bizden bağımsızlıklarını isteyecekler. Haydi diyelim ki istediler! Bu halkın iradesini temsil etmiyor ve bu durum kimsenin yararına olmaz zaten. Birincisi bu. İkincisi, talep özgürlüğünü taşımak ve bu hakkını kullanmak devletimizi kamuoyu karşısında işgalci ilan etmeyi gerektirmez. Bu tarafımızdan hoş görülmemelidir ve hükümetimizin tedbirlerini bu temelde anlayışla karşılamak gerekir.” Şu bir gerçek ki ezen devlet bürokrasisi bunu anlar, ancak baskıya kalanlar devlet bürokratları değil, yoksul halklardır. Onlar ise bunu anlamazlar ve anlamayacaklar.