A. AYDIN | 12 – 06 – 2011 | Öncelikle ATİK gibi devrimci ve demokratik bir kurumun internet sitesinde Proleterya Partisinin çizgisinin tartışılmasının bizlere sağlayacağı yarar nedir? Bu türden yazılar neye hizmet etmektedir ve kamuoyuna açık olan bir sitede kimler bu yazıdan üzerine ne almalıdır? Bunlar öncelikle yazıyı yazan ve yayınlayan arkadaşların cevaplandırılması gereken sorulardır.
Dostlarımızın yaptığı eleştiriler bizler açısından her zaman değerlendirilmesi gereken, önemsediğimiz ve dikkate aldığımız eleştirilerdir. Ne yazıkki bizdeki bu hoş görü ve mütevaziliği her zaman karşıdaki dostlarımızda eleştirilerini yöneltirken bulamamaktayız.
Revizyonizmin ve reformizmin MLM ye saldırırken en çok kullandığı ve en tehlikeli olan maske, bunu yaparken MLM yi savunuyor gibi görünmesidir. Bu türde yazılara karşı zihnimizi her zaman açık tutmalı, içindeki zehirli özlerden kendimizi korumasını bilmeliyiz. Sınıf savaşımında saldırılar her zaman düşmandan gelmez, bazen dostlarımızdan da gelir.
Ne acıdırki aynı içerikli yazılardan biride 24.05.2011 tarihinde ATİK in internet sayfasında Yusuf Köse tarafından kaleme alındı. Esas olarak yazının içeriğini ele alırsak tarihsel ve diyalektik materyalizmin, devrimci örgütlenme ve parti konularının işlendiği temel teorik kitapların en temel ve can alıcı konuları Amerikanın keşfi edasıyla önümüze serilmiştir. Yaşamı, mücadelesi ve Türkiye devrimci hareketine katkılarıyla bizlere ışık tutan Kaypakkaya yı anmak bahanesiyle, bu konuya aslında hiç dokunmadan oturduğu yerden Türkiye devrimci örgütlerine verdiği ‘derslerden‘ dolayı kendisine teşekkür ederiz.
Evet ders çıkarmak, ama hangi çizgide ve ne amaçla?
Sovyetler Birliği yıkıldı, dostumuzun dediğigini, pratiğe kabaca bakrsak ne diyeceğiz, Sosyalizm öldümü diyeceğiz?
Sosyalizm tek ülkede uygulanır diyen Lenin hatamı yapmış?
MLM bu konuda yanılmış mı?
Sosyalizim uygulanır birşey değil mi?
Büyük Proleter Kültür Devrimi anlamsız mı?
Bu soruların tek tek cevaplarını vermek diye bir arzum yok. Ama şunuda görmek gerekir, pratikteki her yenilgi çizginin zaafı değildir. Bu şekilde düşünmek pratiği herşeyin üzerinde görmektir. Bizler çok iyi biliyoruzki teoriniz ne kadar iyi olursa olsun onu aynı oranda uygulayan kadrolarınız yoksa yenilgi kaçınılmazdır. Bunu yazıyı ele alan dostumuzda en az bizim kadar biliyordur.
Bu girişten sonra yazının içeriğine yönelik kendi eleştirilerimi sıralamak istiyorum. Ama bunu yaparken tek tek cümlelere cevap vermektense yazıdaki genel mantığa cevap vermeyi daha doğru görüyorum.
Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra emperyalistlerce yayılmaya çalışılan ‘idolojiler öldü‘ savsatasından etkilenen birçok kendilerince ML veya MLM olan insan, özelde MLM nin ülkemizdeki idolojik yorumlanmasına yönelik olmakla birlikte, MLM nin genel yasaları da olmak üzere çok ciddi saldırıları oldu ve olmaktadır.
Doğallığında kendisine öncü diyen tüm yapıların dönemsel olarak kendi çizgilerini gözden geçirmeleri, başarı ve başarısızlıklarından ders çıkarmaları gerekir. Ama bunu yaparken revizyonizme-reformizme düşmeden yapmalıdırlar. Yenilgi ve gerileme veya istenilen hızda gelişmelerin sağlanamadığı zamanlarda en kolay şey idolojiye saldırmaktır. Baba söz de ‘ders çıkarmak‘ olmaktadır.
Sevgili dostumuz bizlere yenilgilerimizden ders çıkarmamızı önermektedir. Bu konuda kendisinin çıkardığı derslerin diğer devrimci ve demokratlara örnek olmaması dileği ile nelerden nasıl dersler çıkaramamız gerekiyor, bu konuya dönmek istiyorum. Bizler dostlarımızdan gelen her eleştiriyi değerlendirerek gelişeceğimizi biliriz.
Ülke gerçekliğini objektif olarak değerlendirme derdinde olan birçok yapı bizi sevgili dostumuz Yusuf Köse gibi dogmatizm ve subjektivizimle suçlarken, 90 lı yılların başında bir çoğunun çizgisinde dahi olmamasına rağmen Ulusal Hareketin ve Proleterya Partisinin geliştirdiği gerilla mücadelesi sonucu çeşitli adlar altında gerilla birlikleri kurdular. Gerilla savaşına başlarken popülist olanlar doğaldırki yenileceklerdir. Ülkede gerilla savaşının verilmesinin başarısızlıkla sonuçlandığını söyleyenler ya Ulusal Hareketin verdiği savaşı görmezden geliyorlar ya da onların gerilla savaşı dedikleri bizim bildiğimiz gerilla savaşından başka birşey. Unutmamak gerekir; gerilla savaşının içeriği ister ulusal olsun isterse sınıfsal, gerillanın dağda varlığını sürdürmesi, sınıfsal veya ulusal olsun savaşı geliştirmesi için gerekli olan şartlar aynıdır. Hedefler farklıdır ve bunu hafife almamak gerekir. Ama bunu yaparken ‘ben yaptım olmadı, o zaman çizgi hatalı‘ gibi ben merkezli bir bakıştansa MLM nin bilimselliği ile hareket etmek gerekir. Eğer bir başarısızlık varsa dostumuzun da dediği gibi MLM nın klavuzluğunu kullanarak ama revizyonizme-reformizme ve oportunizme düşmeden özeleştiri silahıyla kendi hatalarımızdan ders çıkararak başarısızlıklarımızı başarıya çevirmesini bilmeliğiz. Yoksa her düşmede, tökezlemede çizgiye saldırırsak bunun bizi götüreceği yer zannedersem tarihin tozlu rafları olacaktır.
Gelelim legalleşmeye, ülkemizde bir dönem sonra legalleşme salgını başladı, bu kez ağır adımlarla (yaklaşık 10 yıllık bir süreç içinde) birçok yapı legalleşti. Aynı dostarımız çizgimize halan saldırıyorlar ve bunu yaparkende bizi yine dogmatizm ve subjektivizimle suçluyorlar, çizgilerini geliştirdiklerini, günün gerçekliğini kavradıklarını yazıp-çiziyorlar. Evet bize özeleştiri silahını kullanmamızı önerenler, bu silahı kendi üzerlerinde öldürücü dozda kullandıklarının keşke görebilseler. Bunların özeleştiriden anladıkları her rüzgarda ordan oraya savrulmak, ilerlemenin olmadığı veya yenilgelerde kendi hatalarını aramak yerine çizgiye saldırmak, bunu yaparkende MLM nin ‘‘bilimsel‘‘ gölgesine sığınmaktadırlar. Hayata buradan bakılınca tabiki proleteryanın önderi onlara göre özeleştiri yapmayan, günün koşullarına kendini uyduramayan dogmatik-subjektif bir yapı olarak kalmaktadır. Ama dostlarımız bilmelidirki hayatın içinde olanlar yaşamlarını devam ettirmek, savaşı geliştirmek ve düşüncelerini egemen hale getirmek için gerekeni yapmışlardır ve yapacaktırlar.
Makaleleri, yazıları önemli kılan bilimsel içeriği bir yana hangi dönemde ve hangi ihtiyaca yönelik olarak kaleme alındığıdır. Açıkçası bu yazıda böyle bir ihtiyaç karşılama misyonu bulamadım. Gönül isterdiki sevgili dostumuz bize bu konuda ders vermek için harcadığı zamanını şu an yaşadığı ülkedeki ilerici devrimcilerin örgütlenme sorunlarına harcayıp, onlara bu konularda somut önerilerde bulunsa, somut koşulların somut tahlilini yaparak onların önünü açsaydı.