Anasayfa , Dünya , Dünyanın görmediği bir katliam, 'Yeşil Av Operasyonu'

Dünyanın görmediği bir katliam, 'Yeşil Av Operasyonu'

HİNDİSTAN | 31 – 03 – 2010 | Hindistan Maoistlerin geniş bir şekilde destek gördüğü ülkenin en yoksul bölgelerinde ‘Yeşil Av Operasyonu’ adı altında bir imha saldırısı başlattı. Yerli Adivasi azınlığın yaşadığı Dantewada bölgesinde 2009’dan beri 644 köy boşaltıldı. Halk hareketinin güçlü olduğu bu bölgelerde yakın bir zamanda zengin kaynaklar bulunmuştu. Hindistan hükümeti bu kaynakları çok uluslu şirketlere anlaşma yoluyla satmak istiyor.

Hindistan’da yoksul halka karşı hükümetin açtığı bu savaşa karşı kısa bir süre önce Hindistan Halkına Yönelik Savaşa Karşı Uluslararası Kampanya (ICAWPI) bir çağrı yaptı. Yeşil Av yada “Green Hunt” operasyonu ülkenin en yoksul bölgelerinde başlatıldı, uluslararası güçlerin sessizliği altında katliamlar gerçekleşti. Operasyonun başlatıldığı bölgelerde ezilen halklar tarafından desteklenen Maoistlerin, ya da diğer adıyla Naksalistlerin öncülüğünde bir halk kurtuluş mücadelesi yürütülüyor.

Hindistan devletinin azınlıklara karşı baskıcı politikaları bu devletinin kuruluşundan beri var olagelmiştir. Bu nedenle yaşanan güncel durumu anlamak için öncelikle Hindistan tarihine ve sınıf mücadelelerine göz atmak gerekiyor:

GÜNEY DOĞU ASYA’NIN ARKA BAHÇE KAYNAĞI, HİNDİSTAN

Dünyada sınıf çelişkilerinin en yoğun yaşandığı ve en keskin olduğu ülkelerden biri Hindistan Aynı zamanda ABD, Rusya, Brezilya gibi ülkelerden sonra coğrafik olarak dünyanın en büyük yedinci ülkesidir.

Güney-Doğu Asya kıtasındaki emperyalizminin en önemli ‘arka bahçe kaynağı’ durumundaki Hindistan’ın bölgedeki varlığı sadece iktisadi ve siyasi olarak değil aynı zamanda askeri olarak da hissedilmektedir. Bu durum sadece kendi sınırları çevresindeki değil diğer ülkelerinin sınırlarını da ihlal ederek müdahale ettiği durumlar yaşandı/yaşanıyor. ‘Yayılmacılık’ olarak adlandırılan bu politika emperyalizmin direktifleri ve çıkarları doğrultusunda uygulanmaktadır.

HİNDİSTAN YA DA BAHRAT

Fakat Hindistan devletinin bu politikaları istediği şekilde uygulayabilmesi için önünde büyük bir engel var: Ülkedeki ulusal ve sosyal kurtuluş hareketi. Çok eski bir geleneğe dayanan ve 60’lı yıllardan beri ülkede önemli derecede etki sağlayan sosyal kurtuluş hareketine esas olarak Hindistan Komünist Partisi (Maoist) tarafından önderlik edilmektedir.

BİR DİLDEN 29 DİL TÜREDİ

Hindistan’ın nüfusu 1 milyar 166 milyon 79 bin 217 civarınadır. Bu nüfusun yüzde 80,5’i Hinduist, yüzde 13.5’i Müslüman, yüzde 2.3’ü Hıristiyan ve yüzde 0.8’i Budist’tir. Hindu dili, bölgede 29 dile ayrılıyor. Ülkenin yüzde 41.3’ü Bangali ve Telagu dili konuşuyor, Müslüman kesim ise daha çok Uduca konuşmaktadır.

Bu arada Hindu dilinden gelen 29 dil aynı zamanda resmi dillerdir. Bunun dışında sayısız diller vardır. Hindistan’ın en eski halkı ya da gerçek yerli halkı Dravidianlılardır. Ülke Aryanlılar tarafından işgale uğradığında bu halk sürgün edilmiştir. Sonuç olarak da bugün en azınlıkta olan yine onlardır. Mesela, Aryanlar nüfusun yüzde 70’ini oluştururken Dravidianlar ise sadece yüzde 25’i teşkil etmektedir ve bunlar dışında nüfusun yüzde 3’ü ise Mongolitlerden oluşmaktadır. Tarihsel olarak işgalci Aryanlılar aynı zamanda İngilizlerle ilk işbirliğini gerçekleştirenler olarak biliniyor.

DEĞİŞMEYEN KAST SİSTEMİ

Hindistan nam-ı diğer Bahrat bir yarım adadır. Kuzeyinde Çin, Nepal ve Butan, doğusunda Myanmar ve Bangladeş, batısında Afganistan ve Pakistan ve güneyinde Sri Lanka vardır. Bugün ülkedeki en gerici ve etkili sistem Varga Kast sistemidir. Bu sistem resmi olarak kaldırılmıştır ama pratikte hiçbir zaman ortadan kalkmadı. En genel tanımıyla kast sistemi demek toplum ve toplulukları tabakalar doğrultusunda belirlemek demektir.

Hinduizm’in gelişmesiyle birlikte kabileler arası savaş sistematik hale gelme başladı ve kast sistemi olarak oturmaya başladı. Kast sistemi Budizm’de hemen hemen yok iken Hinduizm’de ise yaygındır.

Kast sisteminde en üstteki üç tabakanın desteğini almadan iktidar olmak mümkün değildir. Bu tabakalar şunlardır:

1-En üst tabakası Brahmanlar

2-Kshartiyas

3-Vaishya

Kast sisteminde en ezilen ve “dokunulmaz” olarak adlandırılan kast ise Dalitlerdir. Yani buradaki “dokunulmaz” denilen olgu bir parlamento milletvekillininki gibi bir dokunulmazlık değildir, bu dokunulmazlık kötü, kirli anlamında kullanılır. Onlar ülkede sokakta mendil, meyve vb. satarak yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar, çünkü başka bir yerde çalışamıyorlar. Mesela kast sistemi içerisinde yer almayan ama yoksul olan biri “fırsat yakalarsa” zengin olabilir, ya da en azından iyi bir iş yerinde çalışabilir, fakat bir Dalit’e hiçbir zaman öyle bir fırsat tanınmaz. Bugün de şehirlerde polis ve büyük şirketlerin adamlarının en çok tecavüzüne uğrayan kesim yine Dalit kadınlar ve çocuklarıdır.

SINIF MÜCADELESİNİN TARİHİ

Hindistan’ı anlamak oldukça zordur; çelişkileri, kültürleri, azınlıkları, siyasi yönelimleri ve ulusal ve sosyal kurtuluş mücadeleleri çok karmaşık ancak aynı zamanda bir o kadar da etkilidir. Muhakkak bugüne kadar Bahrat hakkında birçok kitap ve yazı yazıldı. Ancak yine de sınıf mücadelesi, ulusal ve kurtuluş mücadelelerinin tarihine kısaca göz atmakta yarar var. Partizan Dergisi’nde çıkan “Lal Salam Comrades” (Kızıl Selamlar) isimli bir yazıda ulusal ve sınıfsal mücadelelere ilişkin fikir edinmek mümkün.

Kısaca ülke eski bir İngiliz sömürgesidir. İlk silahlı ayaklanma 1857’de Bengal Indiga İsyanı olarak bilinmektedir. Ayaklanmanın ardından daha birçok bölgede benzeri isyanlar yaşanmıştır. Ülkede gelişen sınıf hareketi Rusya’daki Büyük Ekim Devriminden etkilenir ve 1925 yılında Kanpur Konferansında Komünist Partisi (HKP) kurulur. Partinin ilk kongresi ise 1943 yılında gerçekleştirilir.

Ancak bu parti, uzlaşmacı-işbirlikçi-revizyonist çizgi ve önderliğinden dolayı, sömürgeciliğe karşı, ulusal bağımsızlık mücadelesinin önderliğini, komprador burjuva ve büyük toprak ağaları sınıflarının temsilcisi olan “Hindistan Ulusal Kongre Partisi”ne bırakır.

HKP, 2. Dünya savaşı süreci ve hemen sonrasındaki devrimci durumu değerlendiremez. Bu devrimci durumun devrim lehine değerlendirilmesi bakımından 3. Enternasyonal tarafından sunulan önerileri de dikkate almaz. HKP önderliği, 1946-51 yılları arası Telangana’daki (Andra Pradesh) komünistler önderliğinde İngiliz emperyalizmine ve feodal Nizam Krallığına karşı, kabile ağırlıklı köylü kitlelerinin verdiği kahramanca silahlı mücadeleye de ihanet eder.

Bu ayaklanmayı vahşice bastıran Nehru iktidarı binlerce köylüyü katlederken, komünistleri de köy ağaçlarına astırır. HKP’nin bu çizgisine karşı 1964’te HKP (Marksist) kurulur. Fakat bu da, eski partiden nitelik olarak pek de farklı olmaz. “Büyük Polemikler” karşısında sessizdir. HKP(M) içinde büyük mücadeleler yaşanır. Uluslararası alanda SBKP ve ÇKP arasında yaşanan polemiklerde ÇKP’den yana tavır belirleyen komünistler olur. Bu gruplardan en önemlisi, sekreterinin Çaru Mazumdar olduğu“Siliguri Komitesi”dir.

ÇARU MAZUMDAR

Çaru Mazumdar 1965 yılında bazı yazılar yazar. Burada köylü hareketinin rolünü, silahlı mücadeleye hazırlık, parlamenter çizgi sorunu gibi konularda görüşlerini açıklığa kavuşturur. Haziran 1967’de Naksalbari Silahlı Köylü Ayaklanması, ÇKP tarafından resmen tanınır. Temmuz ayında para-militer güçler bölgeye gönderilir, ayaklanma hunharca bastırılır. Binlerce militan yakalanır, yüzlercesi yaralanır, onlarcası öldürülür.

Bu olaylardan sonra gelişen birçok hareket bu ayaklanmadan etkilenir ve benimser; ve doğal olarak Mazumdar’ı inceler. Ülkedeki silahlı hareketler bu konuda özellikle ilgi gösterir çünkü Naxalbari ayaklanması aynı zamanda bu tür bölgelerin konjonktürünü de göstermiştir. O dönemden bu yana sürekli olarak kendisini var eden ve tüm baskılara rağmen Hindistan Komünist Partisi (Maoist) mücadelesini sürdürür. Hindistan Komünist Partisi (Maoist) 21 Eylül 2004 tarihinde düzenlenen kongrede iki Maoist gücün [Maoist Komünist Merkez ve Hindistan Komünist Partisi/Marksist Leninist (Halk Savaşı)] birleşmesiyle oluşmuştur.

SON SÜREÇTEKİ OPERASYONLAR VE ULUSLAR ARASI KAMPANYA

Son yıllarda Hindistan Komünist Partisi (Maoist)’e yönelik çeşitli operasyonlar düzenlenmektedir. Bugüne kadar bu operasyonlarda binlerce insan işkenceden geçirildi ve katledildi. Özelikle kırsal alanında yaşayan Adivasisler gibi yerli halk ve azınlıklar bu konuda büyük bir baskıyla karşı karşıyadır. Yerinden edilme politikalarıyla yerli halkları, gerillalardan kopartmak amacıyla “güvenlik kamplarına” götürüldüler ve orada tutuklular gibi yaşamaktadırlar.

Devletin son hamlesi ise “Yeşil Av Operasyonu”dur. “Green Hunt” (Yeşil Av) operasyonuyla, Hindistan hükümeti halka karşı geniş çaplı “imha saldırısı” başlattı. Ülkenin en yoksul bölgelerinde, halk tarafından güçlü bir şekilde desteklenen Maoistlerin, yani Naksalistlerin önderliğinde halk kurtuluş mücadelesi yürütülmektedir. Ezilen azınlıklar tarafından desteklenen bu halk isyanı tüm dünya çapında artık daha çok sempati kazanmaktadır.

644 KÖY BOŞALTILDI

Bu da “Yeşil Av” operasyonunun yelpazesinin genişliğini gösteriyor zaten. Salwa Judum (Kasım 2009) operasyonundan itibaren Dantewada bölgesinde 644 köy boşaltıldı. Bu bölgede yerli Adivasi azınlığı yaşamaktadır. Hindistan devletinin azınlıklara karşı baskıcı politikaları bu devletinin kuruluşundan beri var olagelmiştir.

ASKERİ SALDIRILARIN GERÇEK NEDENİ VE ETKİLERİ

Halk hareketinin en güçlü olduğu bölgelerde yakın zamanda zengin kaynaklar bulunmuştur. Hindistan hükümeti de bu kaynakları Çok Uluslu Şirketlere anlaşmalar yoluyla satmak istiyor. Bu anlaşmalar karşılığında alacakları büyük paraların ellerine geçmesine engel olan yoksul ve dışlanmış kabileler ve devrimci “Naksalistler” var. Onlar bu duruma karşı başarılı, örgütlü bir isyan yürütmekteler. Hindistan’ın ilerici yazarı Arundhati Roy’un dediği gibi “hükümet halka şiddet ve saygısızlığın dışında hiçbir şey vermiyor. Ve şimdi halkın elinde bulunan tek şeyi de almak istiyor, topraklarını”.

Egemen sınıflar, önümüzdeki beş yıl içinde bu baskı stratejisini yaymak istiyor. Bunun için, insanlar köylerinden zorla göç ettirilmekte ve adına “güvenlik kampları” denilen tehcir kamplarına götürülmekteler. Bu bölgelerdeki “güvenlik” önlemleri çerçevesinde konuşlanmış sayıları yüz bini bulan güvenlik güçleri bölge halkı tarafından kabul edilemez olarak görülüyor. Chattisgharh, Orissa ve Maharastra bölgelerinde İndo-Tibet polis güçleri ve sınır güvenlik güçleri yerleştirilerek Hindistan devletinin kanlı bir stratejik saldırı gerçekleştirmek istediğine dikkat çekiliyor.

“Zengin doğal hammadde kaynaklarının bulunduğu bölgelerde sol radikalizm gelişiyorsa, bu durum ülkemizdeki yabancı yatırımları olumsuz etkileyecektir”. (Başbakan Singh, 9 Haziran 2009)

Bu açıklamayla Hindistan Başbakanı kendi halkına karşı giriştiği baskıcı devlet politikalarını meşrulaştırmaya çalışıyor.

HKP (M)’NİN TALEPLERİ

HKP (M)’nin de bu konuda çok net talepleri var ki bu talepler Parti’nin Genel Sekreteri Ganapathy tarafından en son yapılan bir röportajda dile getirildi. ‘Parti, herhangi bir görüşme için Hindistan Devleti’nin önüne öz olarak, şu temel talepleri koymuştur.

1) Savaş durdurulmalıdır;

2) Herhangi bir demokratik çalışmanın, Parti ve Kitle Örgütleri’nin yasaklanması ortadan kaldırılmalıdır;

3) Yoldaşlarımızın illegal bir şekilde tutuklanmaları, işkenceye maruz kalmaları durdurulmalı ve derhal serbest bırakılmalıdırlar. Eğer bu talepler karşılanırsa, zindanlardan bırakılan bu liderler, Devlet ile görüşme işine öncülük edecek ve Parti’yi bu görüşmelerde temsil edeceklerdir.

SALDIRILAR YAYILACAK

Devletin önümüzdeki beş yıl içinde askeri-siyasi uygulamalar yoğunlaştırılmak istediği kaydediliyor. Outlook dergisinde 26 Ekim 2009’da yer alan şu bilgiler, yaşanan tehlikeye kısmen de olsa ışık tutuyor:

-Özel kuvvet okulu, özel kuvvet birliği ve HQ (Yüksek Kalite) ordu ekibi Bilasur yakınlarına yerleştirilecektir. Ayrıca HQ ekipleri yakın gelecekte anti-Maoist Birimlere katılacaktır. Ordu altyapıyı kurmak için 1800 dönümlük alanlar aramaktadır.

-IAF üssü için 300 dönümlük arazi aranmaktadır.

-Bakanlık Rashtriya Rifles’i yeniden düzenlemek için plan yapmaktadır (Kashmir’den Naxal’dan etkilenmiş alanlar]. RR ve BSF’de diğer yarı-askeri güçlerin aksine, orta menzilli makineli tüfekler, havanlar ve roket atarlar gibi, ağır silahlar mevcuttur.

-Şuan için, Sınır Güvenlik Güçleri ve Indo-Tibetli Sınır Polisinin 27 taburu Chhattisgarh, Orissa ve Maharashtra’ya hareket ettirilecekler.

-Yarı-askeri güçler altı MI-17 IAF helikopter tarafından desteklenecek.

-Helikopterlerde IAF’ın özel gücü bulunacaktır, GARUDS’lar, helikopteri güvende sağlamak, çatışma araştırmasını yönlendirmek ve operasyonları kurtarmak için.

Saldırı yedi aşamadan oluşacaktır. Her aşama, işletme bölgeleri (OAs) gibi bölgesel olarak işaretlenmiştir.

-OA-1 kuzey-güney ekseninde Axis Kanker’den, Chhattisgarh’a, ve doğu-batı ekseninde Gadchiroli’dan Maharashtra’a ve Maoistler tarafından eğitim merkezi ve lojistik üs olarak kullanılan Abuj Marh ormanlarını kuşatmayı kapsamaktadır.

*Haziran 2009’da Hindistan’ın Bugün gazetesinde yalnızca Maharashtra’da, Rs 100 crore stratejisi taslağının ‘Naxal’lara’ karşı operasyonları yoğunlaştırmak için çizildiğine dikkat çekiliyordu.

-Vanwasi Chetana Ashram, Ghandi’nin düşünceleri ve prensipleri temelinde oluşturulmuş gönüllü bir kurum, Mayıs 2009 tarihinde güvenlik güçleri tarafından, Maoistlere karşı mücadele adı altında, imha edilmiştir.

-Salwa Judum tipi bölükler, yerel yönetimin aktif suç ortaklığıyla, Maoistlere karşı mücadele adı altında, kabile halkına yönelik operasyonlarını aktif biçimde sürdürmektedirler. (‘Salwa Judum Narayanpatna’da: Araştırma Raporu: (http://radicalnotes.com/journal/2009/11/25/a-fact-finding-report-on-narayanpatna/)

Operasyon Yeşil Av’ın ilk aşaması Gadchiroli bölgesinde başlamıştır bile, Maharashtra (Times of India, 2 Kasım 2009).

Mevcut saldırının Ocak 2010’a kadar kısmi olarak sürüncemede tutulması ihtimali var, ancak bunun, diyaloglara olanak tanımak için değil, yarı-askeri güçlerin Jharkhand’da gerçekleşecek olan seçimlerde oya ihtiyacı olduğu için izlenen bir strateji olduğu belirtiliyor (IANS raporu, 24 Kasım 2009, online).

ULUSLAR ARASI KAMPANYA

Dünya çapında birçok ilerici, devrimci anti-emperyalist ve demokratik kurum bir araya gelerek uluslararası bir kampanya başlatma girişimde bulunmuş durumda. Şimdiye kadar çeşitli ülkelerde eylemler, seminerler ve etkinlikler düzenlendi. Ayrıca kampanya için bir çağrı da yayınlandı. Bu çağrı Hindistan devletinin kendi vatandaşlarına karşı düzenlediği askeri saldırılar konusunda bazı bilgiler sunuyor.

Hindistan Halkına Yönelik Savaşa Karşı Uluslararası Kampanya (ICAWPI) tarafından yapılan çağrı:

“Hindistan Halkına Yönelik Savaşa Karşı Uluslararası Kampanya (ICAWPI), Hindistan devletinin kendi vatandaşlarına karşı yürüttüğü tüm askeri saldırılara karşı Hindistan halkının sergilediği direnişe uluslararası alanda destek arayan bir koordinasyon merkezi şeklinde çalışmasına başlamak üzeredir.

ICAWP, Hindistan burçlarında kabile halklarının kahramanca direnişini bastırmayı ve madeni ve hammadde açıdan zengin olan bu toprakları Vedanta, Rio, Tınto, Posco gibi uluslararası şirketlere devretmeyi amaçlayan zora dayalı bu soykırımsal savaşa karşı yaygın muhalefet ve girişimlerin uluslararası uzantısıdır.

YEŞİL AV OPERASYONU

Muazzam kârlar uğruna Hintli ve uluslararası şirketler tarafından bu toprakların ve kaynakların yağmalanmasını ve bununla birlikte Hindistan yoksulları arasında önemli bir kısmının yaşam olanaklarının ortadan kaldırılmasını kolaylaştırmaya hizmet eden bu aleni savaş “Yeşil Av Operasyonu” şeklinde adlandırılmıştır. Her ne kadar ülkenin değişik bölgelerinde aynı operasyon farklı isim taşısa da, Hindistan devleti halka karşı bu haydutluğu ve emperyalizme olan açık itaatini, bu saldırıyı “Naksalistlere karşı savaş” şeklinde adlandırarak utanmadan gizlemeye çalışmaktadır – ilericiler, demokratik güç ve bireyler üzerinde sert baskı ve terör saltanatını tüm ülkeye dayatarak.

Çok sayıda aydın, yazar, film yapımcısı, öğretim görevlisi ve Hindistan devletini ve sivil ve insan haklarının hor görülmesini tamamen kınayan avukat ve doktor gibi diğer profesyoneller, devlete karşı çıkmak ve ezilen Hindistan kabile halkının haklı davasını savunmak adına seslerini yükseltmek ve güçlerini birleştirmek için kitle toplantılarında, gösterilerde ve çeşitli forumlarda bir araya geldiler.

Bu gösterilerde sayısız kişi gözaltına alındı ve tutuklandı. Halk tarifsiz acı ve kısıtlamalara maruz kaldı. Ne var ki, uluslararası kamuoyu bu konu hakkında açıkça bilgisiz bırakılırken, egemen medya kurumları, Hindistan devletinin “Hindistan dünyanın en büyük demokrasisidir” ve bu “demokrasi” için “en büyük güvenlik tehdidi oluşturan Maoistler maliyeti ne olursa olsun ortadan kaldırılmalıdırlar” iddiasını izlemeyi ve tekrarlamayı sürdürmekteler. Böylece suskunluklarını aklayarak Hindistan devletinin “terörizme karşı savaş” adı altında işlediği suçları kutsuyorlar.

Şimdiye kadar “Yeşil Avı” operasyonu diye adlandırılan bu vahşi savaş kapsamında yüzlerce kabile insanı Chhattisgarh, Orissa, Batı Bengal ve Jharkhand’da katledildi. Binlerce kabileli işkence gördü, sakat bırakıldı ve köylerini terk etmek zorunda bırakıldı; kadınlar tecavüze uğradı, evler yakıldı ve köyler küle çevrildi. Hükümetin ölüm sahasıyla ilgili raporlar yayınlamak isteyen medyaya dayattığı resmi sansüre rağmen, demokrat gazeteciler ve çeşitli sivil hak kurumları bu savaşın gelişmelerini kamuoyunun ilgisine sunmak için çaba sarf ettiler.

ICAWPI, dünya çapında Hindistan halkının durumundan endişelenen özgürlük yanlısı tüm demokratik halklara ulaşmayı, birleşmeyi ve uluslararası alanda var olan bu sessizliği kırmak için girişimde bulunmayı ve Hindistan halkının haklı mücadelelerine gerekli destek ve dayanışmayı toparlamayı hedeflemektedir.” (ANF-Aliyah Elizabeth Brunner)