MÜCADELE | 24- 06-2014 | Latin-Amerika’nın hem toprak ölçümü hem 200 milyon nüfusu ile en büyük ülkesi olan Brezilya’yı, 2013 yılından itibaren süren demokratik hak talepleri doğrultusunda kitlelerin milyonlarca sokaklara döküldüğü direnişlerle dünya halkları tanıdı. Bunun akabinde dünya kupası karşıtı protestolarında eklenmesiyle Brezilya halklarının hangi boyutta baskı ve sömürüye maruz kaldıkları ile tanıştı.
Futbol tutkusu ile tanınan Brezilyalılar, neden milyonlarca sokaklara dökülüp Dünya Kupasına karşı protesto ettiklerini irdeleyelim. BRICS ülkelerinden birisi olan Brezilya ithal sanayisine dayanan sözde ekonomik gelişme sağladığı yıllarda bu gelişimi ülkedeki adaletsizlikleri gizleme maskesi olarak kullanmış ve bir ölçüde başarılı olmuştu. Fakat gelinen aşamada kamusal yaşam, sağlık, eğitim için kullanılmayan kaynaklardan dünya kupası için milyarlarca doların kullanılması, ülkedeki derin adaletsizliği ve sömürü boyutunu ortaya çıkarmıştır. Bu süreçte girişimcilere verilen onarım kaynaklarının ‘neden yoksullara, topraksız köylülüğe, emekliliğe ve eğitime kullanılmıyor’ sorusu bu protestoların can alıcı noktası olmuş ve kitleleri harekete geçirme dinamizminin yakalanmasını sağlamıştır.
Dünya kupasının 2007 FIFA seçimlerinden sonraki süreçte Brezilya devletinin başlatmış olduğu hazırlık sürecinde çarpıcı veriler ortaya çıkmakta. Futbol sağalarının yapımının ve kupa hazırlık sürecinin maliyeti 11.6 milyar dolara kadar çıkmışken, bu miktarın Eğitim bütçesinin %61’i olması tablonun vahimiyetini gözler önüne sermekte. FIFA standartlarına uygun olması için yapılan 3 yeni futbol sağası ve toplam onarımı yapılan diğer 9 sağanın olduğu metropollerden 13 milyon nüfusu olan Rio de Janeiro de 3 milyon dan fazla insanın Favela olarak adlandırılan 800 den fazla ‘varoş’ yada gecekondu semtinde yaşamakta. Aynı şekilde Sao Paolo 22 milyon nüfusun 4 milyonu ciddi yoksulluk koşullarında Favela’larda yaşamakta.
Kupa sürecinde kadınlar üzerindeki cinsel sömürünün katmerleştiğini, kupa maçlarının olduğu kentlerde ‘sex-işci’lerinin taşınmasından ve bunun Adidas gibi şirketler ‘Brezilya sexy’ bir ülke reklamlarıyla propagandası yapılması bu sömürünün kapitalist sistemin kar oranı yüksek gördüğü, kadın sömürüsünü her fırsatta boyutlandırdığının altının ne kadar çizsek azdır.
Bunun yanısıra Brezilya, protestoların yarattığı uluslar arası teşhiriyle beraber devlet bu teşhiri ‘kozmetik onarma’ hırsıyla Favela’larda sokak çocuklarını ‘imaja uymadığı’ düşüncesiyle katliam yapmış ve yüzlerce sokak çocuğunu vahşice katletmiştir. Resmi kayıtları olmayan ve devlet kolluk güçleri için çok kolay hedef olan sokak çocuklarının tam sayısı bilinmemekte. Bu konula ilgili BM temsilcisi Manoel Torquato’nun Cenevre de Fortaleza’daki sokak çocuklarına yönelik yapılan operasyonun gerçeği yansıttığını vurgulayan bir rapor açıklamıştır. Yüzlerce sokak çocuğunun birden bire yok olması vahşetin derinliğini anlatmaya yetmekte.
Brezilyadaki gelişmeler ve beraberinde oluşan direniş devlet tarafından salt “marjinallerin” kupa karşıtı protestoları olarak yansıtma çabaları, yaşamın bütün alanlarında gerçekleşen protesto, direniş ve grevler pratiği tarafından yalanlanmış ve politik durumun çok daha derin boyutlarını açığa çıkarmıştır. Grev, işgaller ve gösteriler düzenleyen işçiler ve gençler insanca yaşam koşulları için daha iyi ücret, sağlık, barınma, toplu ulaşım, emeklilik hakkı ve toprak reformu gibi taleplerini berraklaştırmıştır. Bunu yaparken kupa boyutu bu politik arenanın bir parçası olduğu ve dolayısıyla FIFA, çokuluslu şirketlere, girişimcilere, bankalara ayrılmış kamusal kaynakları protesto ettikleri gibi, Dilma hükümetinin sömürü ve baskı politikalarının protesto ederken eyalet ve belediye yönetimlerini de protesto etmekteler. Aynı zamanda Ekim 2014 de yapılacak olan genel seçimler için Dilma tekrardan aday gösterilmesi beklenirken devletin protestoları polis vahşeti ile bastırılmasının da etkisinin olduğu düşünülmekte. Bu nedenle yapılan kupa karşıtı protestoları ve sitemi sorgulayan işçi, emekçi ve genel kitlelerin mücadelelerinin aralarındaki organik bağ yokmuşçasına politik içerinden soyutlayıp içini boşaltma çabaları, hala sürmekte olan grev ve direnişler bunun aksini kanıtlamıştır.
Devlet tarafından kriminalize edilmeye çalışılan bu direnişler devlet kolluk güçleri tarafından vahşice bastırılmaya çalışılırken, ülke çapında yüzlerce farklı iş alanında grevler örgütlenip bu protestoların politik içeriği ile ortaklaştırılmıştır. Örneklendirirsek; San Pablo kentinde Metalürji Emekçileri Sendikası tarafından örgütlenen ve bir düzineden fazla metalürji fabrikasında grevler sürmekte. Aynı zamanda eğitimciler tarafından örgütlenen ve üniversite gençliği tarafından desteklenen protesto, yürüyüş ve grevler “Kupa değil daha iyi Eğitim istiyoruz” şiarıyla hala sürmekte. Toplu taşıma sektöründe metro işçilerinin grevi hizmet sektörünü felç edebilecek gücünü göstermiştir. Belo Horizonte şehrinde farklı sektörlerde çalışan işçiler daha iyi iş koşulları için işgal ve grevler örgütlemişlerdir. Keza Rio de Janeiro’a şehri felç eden otobüs şoförleri grevi şehir merkezinde grevde olan belediye ve eyalet öğretmenler ağının büyük bir gösterisi ve birçok kesimden oluşan işçi, emekçi ve öğrencilerle birleştirilmiş ve ortaklaştırılmıştır.
Haziran 2013 den şuana kadar kitlelerin milyonlarla hükümete ve yaşanan sömürü düzenine karşı demokratik hak talepleri için sokaklara dökülmesi Brezilya kitlelerinde farklı ve yeni bir siyasi bilinçlenme yaratmış durumdadır. Hem toplu direnişlerin hala sürmesi ve bununla beraber ülkenin her köşesinde grevlerin başlaması ve devam etmesi bu kanıyı güçlendirmekte. Aynı zamanda işçi ve emekçiler, devlet yanlısı sendika yöneticilerini saf dışı bırakarak grevleri daha berrak politik çizgi ve net bir direniş ruhu ile ilerletmekteler. Ortaya çıkan tablo ise örgütlü işçi sınıfının rolünün arttığıdır ve bununla beraber kitlelerin ileriye doğru bir sıçrama yaşadıklarıdır.
Burjuvazinin kitleleri pasifize etmek için kullandığı futbol uzun yıllardır etkisini göstermişken, peyderpey kötüleşen yaşam koşullarının artık taşınamayacak hale gelmesi ve dünya çapında kitlesel ayaklanmalar ve protestolar yaratmasının etkisi aynı şekilde Brezilya işçi ve emekçilerinin mücadele çeperini artırmıştır. Kapitalizm kar amaçlı, yaşamın hiçbir alanından elini çekmeyeceği anlaşılmış ve sporun masumane bir araç olmadığını tekrar Dilma hükümetinin milyarlarca doları stadyumlara harcayıp kitlelerin temel demokratik taleplerini hiçe saymasıyla tekrardan ortaya çıkmıştır.
Yadsınamayacak bu gerçeklik mücadelenin sosyolojik olarak kategorilere ayrılmayan evrenselliğinin altını çizerken Brezilya halklarının bu mücadelesi tüm dünya işçi ve emekçilerine bir enternasyonal direniş çağrısı olmuştur. (Mücadele Gazetesi 237. Sayısından alınmıştır)