Home , Köşe Yazıları , Devrim çocuklarını yer, ya karşıdevrim?

Devrim çocuklarını yer, ya karşıdevrim?

SELİM M. IŞIK | 28 – 02 – 2010 | “Azımsanamayacak kadar ölmüşüm/ Azımsanamayacak denli ölüyüm… Geliyorlar, bu evde doğan yeni bir ölümü görmeye; koşarak, düşe kalka yuvarlanarak, sürünerek… Nasıl olursa olsun; görmek için bu eski dostlarının yeni cesetlerini ve göstermek için kendi dirimlerinin kıvılcımlarını geliyorlar. Ölüm sessizliği, toz ve küf kokan evden ayrıldıktan sonra seviniyorlar canlıyız diye.”

Şu günlerde atılması gereken slogan nedir denilse en mantıklı karşılığı Türkiye’deki fiili durumu yani “ikili iktidar”ı özetlemesi anlamında “tüm iktidar AKP’ye” olurdu. Yazının başlığındaki “karşıdevrim” AKP iktidarını anlatmak için kullanılmadı. Karşıdevrim 12 Eylül faşist darbesidir ve AKP bu süreçte “Babanın Yasası”nın yerleştiği düzenin adıdır. Freud, yasakçı ve bütün kadınlara sahip “baba” ile oğullar arasındaki mitik mücadelenin, “baba”nın öldürülmesi ile son bulduğunu, ancak babanın ölümünden sonra doğan kaos ortamının “Baba’nın Yasası’nın” yerleştirilmesine yol açtığını savlar. Oniki Eylül sadece Kenan Evren ve 5 faşist generalden ibaret değildir. Üniversite, hukuk ve adelet sistemi, ordu düzeniyle bir sistemi tanımlar. 1980’de faşist generaller bu topraklara giydirilecek deli gömleğinin ölçülerini aldılar. AKP şimdi bu gömleği giydiriyor. Peki bunun  Freud’la ilişkisi ne ola ki? Yukardaki Freud alıntısı bugünü, yani üniversite rektörlerinin, yüksek rütbeli ordu mensuplarının, Cumhuriyet Başsavcılarının ne amaçla tutuklandığının anlaşılmasını sağlamak amacıyla seçildi.

12 Eylül, bu ülkeye Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulamak amacıyla ikame edilmeye çalışılsa da, ideolojik argümanını Ulus Devletin temelini oluşturan Kemalist ideolojiden almaktaydı. Yani yapısal dönüşümün siyasi hedefi siyasi İslamken bunun ideolojik üstyapısını belirleyen Cumhuriyet ve Ulus Devlet yapılarıydı. Bir nevi Cumhuriyet Baloları’nda toplanan devlet erkanı. Ergenekon davaları, YÖK atamaları şimdi de Başsavcı tutuklamaları bu balolara toplanan devlet erkanına “vakit tamam seni öldürüyorum” demenin diğer adıdır.

Toplumsal bütünün yapısını oluşturan birbirinden ayrı mevkilerin görece özerkliği, aynı şekilde üst üste binen belirlemelerin çok nedenliliği de bir yandan özel olarak duruma ve konjonktüre bağlı çelişkilerin varlığını içerir, ama öte yandan da politik çatışmaların sivil ve hukuki kurumların ve ideolojilerin yani üstyapının da özerkliğini gösterir. Ama bu mevkilerle üstyapı kurumları arasında bir süreklilik-bağlaşıklık ilişkiside mevcutur. Türkiye kapitalizmi siyasi proje olarak ılımlı İslamı kabul ettikten sonra, üstyapının kurumlarını oluşturan ordu ve yargı gibi organların da yeniden düzenlenmesi gerektiğinin farkındadır. Oniki Eylül’de Türkiye Cumhuriyetinin laik-demokratik düzenini iç ve dış düşmanlara karşı korumak ve kollamak gerekçesiyle bu ülkeyi cehenneme çeviren general ve ardılları, bu ülkenin mahkeme salonlarında işkenceden ayakta bile duramayan devrimcilerine ceza yağdıran  hakim-savcı ve ardılları sürecin kendilerine dönmesinin şaşkınlığı içindeler. Evet baylar, AKP Cumhuriyet ideolojisi ve onun kurumları ile olan ilişkilerini Amerikan Emperyalizmi ile birlikte yeniden tanımlıyor. Bu tepişmede demokrasi-hukuk-adelet gibi burjuva düzenin temel kavramlarına sarılmanın anlamsızlığını ve bu ikili iktidar mücadelesinde üçüncü iktidar odağının ne olması gerektiğini TEKEL direnişi gösteriyor.

TEKEL işçileri, ellerinde “bağlılığın” tek taşı olanların ceplerindeki çok taşı göstermiştir. AKP’nin üstyapı kurumlarından Cumhuriyet’in ardıllarını temizleme projesine, Marks’ın Komünist Partisi Manifestosu’ndaki bütün insan topluluklarının tarihinin “Sınıf Savaşlarının Tarihi” olduğu tezi ile yanıt veren TEKEL direnişidir.