Anasayfa , Haberler , ‘Çıplak arama Türkiye cezaevlerinin realitesidir’

‘Çıplak arama Türkiye cezaevlerinin realitesidir’

İki kez çıplak aramaya maruz kalan Şehriban Zuğurli, çıplak aramanın Türkiye cezaevlerinin realitesi olduğunu belirtirken, Avukat Berivan Turan ise yönetmeliğin iptaline ilişkin Danıştay’da dava açılması gerektiğini söyledi.
AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in “Türkiye’de çıplak arama yok” sözleriyle başlayan tartışmanın ardından birçok kişi cezaevinde yaşadıklarını sosyal medya aracılığıyla kamuoyuna duyurdu. Çıplak aramaya maruz kalanlardan biri de Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Şehriban Zuğurli.  Zuğurli, ilk çıplak aramaya Ekim 2017’de Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde, ikincisine ise 2019’da Diyarbakır T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde maruz kaldı.
Sincan Cezaevindeyken gardiyanların giysilerini çıkarmasını istemesi üzerine bunu kabul etmeyen Zuğurli, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Prosedür olduğunu ve çıplak arama yapmadan koğuşa almayacaklarını dile getirdiler. Direndiğim, karşı durduğum takdirde zorla beni soyacaklarını söylediler. Ve dediklerini de yaptılar. Üç dört gardiyan birden üzerime doğru gelip beni soymaya çalıştı. Ben direndikçe karşılığında şiddet uyguladılar. Adres ne kadar farklı olsa da Diyarbakır’da da aynısını yaşadım. Çıplak arama Türkiye cezaevlerinin realitesi.”
ERİL ZİHNİYETİN ÜRÜNÜ
AKP Milletvekili Özlem Zengin’in söylemlerine tepki gösteren Zuğurli, “Buradan seslenmek istiyorum, hangi kadın başına böyle bir durum gelmişse, kalkıp ‘yaşadım’ desin. ‘Türkiye’de çıplak arama yoktur’ diyerek, gerçekleri terörize edemezsiniz. Bugün yoksulluk yok, işsizlik yok diyenlerden bir farkı yoktur bu söylemin. Biz biliyoruz ki yoksulluk da, işsizlik de, çıplak arama da var bu ülkede. Çıplak arama insanlık onurunu zedeleyen ayaklar altına alan eril zihniyetin ürünüdür. Bu tür uygulamaları asla kabul etmeyeceğiz ve her zaman karşısında olacağız” diye belirtti.
TUZ KOKTU
4 yıl önce iç çamaşırlarıyla otur kalk işkencesine maruz bırakılan Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktvisti Bahar Karakaş Uluğ ise, AKP’li Zengin’in sözlerini hatırlatarak, “Türkiye’de her şey oluyor, kimse oturduğu yerden ahkam kesmesin. Ancak kendi tabanlarını kandırabilirler. Uluslararası kamuoyunda itibarlarını korumak için bunları söyleyebilirler ama artık tuz koktu. Bir kadına yapılmış bu harekete karşı tüm kadınlar ortak mücadele etmeli” ifadelerini kullandı.
UTANÇ VERİCİ GERÇEKLİK
Uygulaması olmayan bir olgunun mevzuata getirilmesinin bir açıklaması olamayacağına işaret eden Diyarbakır Barosu Avukatı Berivan Turan da, çıplak arama uygulamasının varlığını reddetmenin abesle iştigal olacağını söyledi. Turan, “ Çıplak aramanın ülkenin utanç verici gerçeği” dedi.
Türkiye’nin pek çok cezaevinde özellikle siyasi tutuklular başta olmak üzere çıplak aramanın yıllardır uygulandığını kaydeden Turan, yakın zamanda Diyarbakır’da D Tipi Cezaevi’nden Yüksek Güvenlikli 1 ve 2 Nolu cezaevlerine yapılan sevkler sırasında tutukluların çıplak aramaya maruz bırakılmasını örnek verdi. Turan, özellikle cezaevlerine ilk girişlerde, koğuş değişiklikleri yapıldığı esnada veya başka cezaevlerine sürgünler sırasında bu haksız uygulamanın sıklıkla yaşandığını aktardı.
HUKUKİ DEĞİL
“Detaylı arama” adı altında yapılan çıplak aramanın, tüzük ve yönetmelikler esas alınarak uygulandığını belirten Turan, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin 34’üncü maddesi, yalnızca hükümlüleri kapsayan bir düzenleme olmasına rağmen uygulamada tüm tutuklulara karşı çıplak arama yapıldığını belirtti. Turan, şunları söyledi: “Yine yönetmelik maddesine göre; çıplak arama için cezaevi güvenliğinin tehlikeye sokulabileceğine ilişkin makul şüphe ve ciddi emarelerin olması ve bu uygulamaya varana kadar aşamalı olarak diğer arama yöntemlerinin tüketilmesi gerektiğini biliyoruz. Ancak ne yazık ki bu esasların hiçbirine riayet edilmeksizin, çıplak aramanın keyfi bir biçimde Türkiye’nin pek çok yerinde uygulandığı aşikârdır.”
‘İŞKENCEDİR’
Çıplak arama uygulamasının bir insan hakkı ihlali olduğuna değinen Turan, “Bu uygulama, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameledir. Vücut dokunulmazlığını ihlaldir. Eğer bu uygulamanın mağduru kadın ise o zaman bir de kadına yönelik şiddettir, mağdur çocuk ise istismardır. Özcesi pek çok hak ihlalini beraberinde barındıran bu uygulamanın en kapsamlı haliyle adı hukuken ‘işkence’dir” ifadelerini kullandı.
Anayasa Mahkemesi’ne bu kapsamda yapılan bireysel başvurularda, “kanuni dayanaktan yoksundur” denilerek, ispat edilemediğinden bahisle reddedildiğini aktaran Turan, “Hukukçular bu uygulamaya karşı her türlü hukuki yolu tüketene değin mücadele etmeli. Zira savunmanın timsali olarak avukatların temel ödevi budur. AYM ihlal kararı vermiyor ise AİHS’ye başvurulmalıdır. İç hukukta başvurularımıza bir karşılık alamasak dahi her türlü yöntemi sonuna kadar denenmeliyiz. Avukat, hak olanı almak için meşru her türlü yola başvurmalıdır” diyerek yapılması gerekenleri vurguladı.
Turan, en elzem olan yolun denenmesini ve bu uygulamanın mevzuattaki karşılığı olan yönetmeliğin iptaline ilişkin Danıştay’da dava açılması gerektiğin söyledi. (MA)