Home , Avrupa , “Çifte vatandaşlıktan kim korkuyor?”

“Çifte vatandaşlıktan kim korkuyor?”

DW’den Zoran Arbutina, çifte vatandaşlık karşıtlarının ajitasyon yaptığı ve gerçeklikten kopuk tartışmaların sadece Türkleri hedef aldığı görüşünde.

Çifte vatandaşlık konusu Almanya’da hararetle tartışılıyor. Tuhaf bir şekilde modası geçmiş tezler öne sürülüyor. İnsanın iki devlete de tabi olamayacağı, çifte vatandaşlık sahiplerinin sadakat ikilemi içine gireceği söyleniyor. OIumsuz hava oluşturuluyor, korkular depreştiriliyor. ‘Despotlar ve otokratların beşinci kolu’ yakıştırmaları yapılıyor, çifte vatandaşlık sahiplerinin demokrasi inancına ve demokrasiye yatkınlığına şüpheyle yaklaşılıyor. Mesaj basit: Tehlike geliyor!

Ama kastedilen, Amerikan asıllı Almanlar arasındaki Trump taraftarları, Fransız asıllılar arasındaki Le Pen yandaşları, 690 bin Polonya kökenli Alman arasındaki Kaçinski hayranları ya da yaklaşık 570 bin Rusya Almanı içindeki Putin sempatizanları değil. Hayır, konu sadece çifte vatandaşlığa sahip 530 bin Türk arasındaki Recep Tayyip Erdoğan taraftarları.

 

Erdoğan ve ‘beşinci kolu’

Erdoğan şu an Almanların en gözde düşmanı. Erdoğan kendisinden korkulması gereken, demokratik Avrupa’yı tehdit eden adam. Beşinci kolu dedikleri Almanyalı Türkler de Erdoğan’ın bir işaretini bekliyor. Bu tezin sonucu olarak mantıken, buna karşı korunulması gerekiyor. Harekete geçin! Derhal! Ve kararlı bir şekilde!

Peki nasıl? En iyisi çifte vatandaşlığa sahip tüm Türkleri karar vermeye zorlamak. Ya Türk ya Alman pasaportu! Bu talep oldukça cazip. Karmaşık gerçekliğe basit bir çözüm sunuyormuş gibi geliyor kulağa. Tek sorun, çifte vatandaşlığı kaldırmak, karşıtlarının dile getirdiği gerçek ya da sözde sorunların hiçbirini çözemez.

 

Demokrasi düşmanları

Çifte vatandaşlık, yürürlükteki AB hukukunun bir parçası. Yani AB vatandaşlarının elinden bu hakkı alamazsınız. Yani Almanya’nın Macar asıllı Almanlar arasındaki Orban yandaşlarına da Hırvat asıllılar arasındaki aşırı sağcı Ustaşacılara da katlanması gerekiyor.

Sonuçta açıkça görülüyor ki, konu sadece Türkler. Bu nedenle birkaç gerçeği hatırlatmakta fayda var. 2011 yılındaki nüfus sayımına göre  Almanya’da Alman pasaportunun dışında başka bir vatandaşlığa daha sahip olanların sayısı yaklaşık 4 milyon 300 bin. Aralarından yaklaşık 500 bini Türk asıllı. Karşılaştırmak gerekirse, Almanya’da Alman pasaportuna sahip olmayan 1,5 milyon Türk yaşıyor. Sadece Alman pasaportuna sahip Türk kökenlilerin sayısı ise yaklaşık 800 bin. Yani toplamda Almanya’da yaşayan Türklerin yüzde 20’sinden de azı çifte vatandaşlığa sahip. Alman demokrasisine yönelik tehdit nerede?

Çifte vatandaşlıkla ilgili tartışmalar Köln’de düzenlenen Erdoğan yanlısı miting sonrasında alevlendi. Mitinge 30 bin ila 40 bin kişi katıldı. Yani Almanya’da yaşayan çifte vatandaşlık sahibi Türklerin en fazla yüzde 6 ila 7’si ya da toplam Türk kökenlilerin yüzde 1,5’u. Köln’deki mitinge katılanların hepsi toptan demokrasi düşmanı bile olsa aynı orana göçmen kökenli olmayan Almanlar arasında da rastlamak mümkün. Anketlere ya da seçim sonuçlarına bakmak yeterli. Başka bir deyişle demokrasi, sistemin içinde yaşayanlarca da tehdit edilebilir. Kaç pasaporta sahip olduklarının önemi yoktur.

 

Tehlike değil, zenginlik

Çifte vatandaşlık karşıtlarının en sevdikleri tez, şu denklem: Çifte pasaport = Çifte sadakat = Olmaz öyle şey! Bunun gerçeklerle pek bir alakası yok. Almanya’da göçmen kökenli milyonlarca insan için çok kimliklilik çok doğal ve normal bir durum. Farklı diller, farklı kültürler ve sorulara verilen farklı yanıtlar: Kendimi nerede daha iyi hissediyorum? Nererde yerleşik hissediyorum? Çifte vatandaşlık, yanıt verebilme imkanı ve aynı anda farklı dünyalara aidiyetin, dolayısıyla entegrasyonun işaretidir. Pasaportlardan birinden vazgeçmeye zorlanan kişinin aidiyetinden de vazgeçeceğine inanmak büyük bir yanılgı. Bu sadece insanların küsmesine, sırtını dönmesine ve ikiyüzlülüğe yol açar. Çünkü sadakat aşk gibidir. Sekse zorlayabilirsiniz ama aşka asla!

Tabii ki demokrasinin kendini koruyabilmesi, düşmanlarına karşı mücadele imkanına sahip olması gerek. Ancak modern bir demokrasi sadece açık bir toplum şeklinde işleyebilir ve kendini geliştirebilir. Bu açıklığın bir ifadesi de vatandaşlarına kimliklerini hissettikleri gibi yaşayabilmeleri imkanı tanımaktır. Bu, iki pasaport anlamına gelse bile.

Kaynak: DW