Home , Köşe Yazıları , … bundan güzel ne bir ahlak, bundan güzel ne bir gelecek…

… bundan güzel ne bir ahlak, bundan güzel ne bir gelecek…

YUSUF KÖSE | 27 – 12 – 2010 | “Gelecek geçmişten bellidir” derler. Ne derece doğrudur bilinmez ama, bunun gerçek bir yanıda vardır elbet.. Karanlık bir geçmişi olanların geleceğinin de karanlık olduğu tartışma götürmez.  Özel mülkiyetçi toplumlar, insanlığın üstünde bir asalak olarak yaşaya gelmiştir. Ne var ki, insanlık, bunları yaşamadan da ileriyi yakalayamaz olmuştur. Tarih, bunu bize öğretmiştir.

Bir zamanlar, eski toplumu yıkarak yeniyi kuran ilerici kapitalizm, artık ilerici olmaktan çıkıp, insanlığın bugününü ve yarınını karartan bir hale gelmiştir. Eskimiştir. İnsanlığın yaşamından sökülüp atılması bir zorunluluktur. Sadece insanlığın gününü ve geleceğini karartmakla kalmıyor, inasanın üzerinde yaşadığı doğayı da karanlığa gömmektedir. Kirlilik tek yönlü değil çok yönlüdür. Bu anlamda, kapitalist sistem tarihi miadını çoktan doldurmuş olmasına karşın, bir kabus gibi yaşayanların üzerinde bütün çürümüşlüğüyle, bütün yozlaşmışlığıyla ve bütün çirkefliğiyle varlığını sürdürmeye devam ediyor. O, yaşayan bütün canlılığın üzerinde bir ur, kanserli bir hücre haline dönüşmüştür.

Tarih, her zaman olması gerektiği gibi oluyor görünse de, beklendiği gibi de olmuyor. Tarihin diyalektiğinin yavaş ilerlediği yerlerde oluyor. Toplumsal ilerlemelerde böyle. Bazı toplumların tarihi düşünülenden fazlada ileriye sarkarak, gereksiz yere tarihi işgal ederek, tarihin üzerinde bir yük oluyor. Kapitalist toplumda bunlardan birisi. Her ne kadar kendinden önceki toplumsal sistemlerin tarihi ile kıyaslandığında, kapitalizm onlara göre daha “genç” gözüksede, kapitalist toplumun içinde oluşan gelecek toplumun nüveleri, yeni toplumun sancılarını erkene almakta haklı olarak sabırsız davranıyor.Çünkü insanlık, bilimsel bilgilere dünden daha fazla sahip.

2010 yılını geride bırakıp yeni bir yıla girerken, işçi sınıfı ve emekçilerin sabırsızlığıda sokaklara taşıyor. Bujuvazi, daha 2008 krizini atlatamadan yeni krizlerle karşı karşıya kalmamak için, daha ağır sömürü koşullarını işçi ve emekçilere dayatırken, kendi ömrünü kısaltmanın da kaçınılmaz diyalektiğini hazırlıyor.

Bir 30 yıl öncesinde kitlelerin sosyalizmden beklentisi bugün aynı düzeyde olmasada, kitleler de bu beklentinin, yeniden yaratılmasının kaçınılmazlığı ve olmazsa olmazları da devrimcilerin önünde bir görev olarak durmaktadır. Sokaklar sessiz değil. Sokaklar, yavaş yavaş umudun sesleriyle doluyor. Bu, kitlelerin ayak seslerinin gümbürtüsünden başkası değildir.  Onlar, umutlarını kaybetmediler ve onlar, bir arayış içinde, hem ilerliyorlar hem de doğru yolu bulmaya çalışıyorlar. Sokaklarda arayışa çıkan bu insanlara verilmesi gereken, sosyalizmin bitmediğini yeniden ve yeniden onlara umut olarak aşılamak.

Burjuvazi ne denli manipüle ederse etsin, sosyalizm hala yaşıyor ve yaşıyacaktır. O, yine her geçen gün katlanarak artan sokak gösterilerinde işçi ve emekçilerin umudu olacaktır. Bir o denli de burjuvazinin üzerinden asla atamayacağı ölüm korkusu olacaktır. O, her gün “aman teröristler var sakın sokaklara çıkmayın” diye, kitlelere, “terör korkusu” vermeye çalışırken, kendi ölüm korkusunu yenmeye çalışan, mezarlıktan geçen yalnız bir kişinin üzerinden atamadığı, içindeki ölüm kokusudur, bu. Onların “terör” dedikleri, işçi ve emkeçilerin haklı mücadeleleridir.

Gelinen aşamada, tekelci burjuvazi, birer ölüm tacirleri haline gelmiştir. Irak, Afganistan ve daha bir çok ülkede, kitleleri kitlesel katliamlarla yok etmeye çalıştılar ve daha bir çok yerde de bunun tezgahını hazırlıyorlar. Haiti’yi insansız bırakmak üzereler. Ama, artık kitleler de onlara rahat yüzü vermeyecektir. Yunanistan’da sokak çatışmaları şeklinde devam ederken, Hindistan’da sosyalizm mücadelesiyle kitleler, güne, merhaba demeye devam diyerek, emperyalist burjuvazinin boynuna asılı ipi daha da daraltarak, yollarında emin adımlarla yürümeye devam edeceklerdir. Yine dolacaktır ülkemizin sokakları, Türkü, Kürdü, Lazı, Ermenisi, Rum ve daha nicesiyle. Salına salına gezeceklerdir kokusuzca, direniş meydanlarında, kol kola, işçisi, ögrencisi ve tüm emekçileri …

Bugün sokakları dolduranlar da eksik olan sosyalizm ruhudur. Kitlelere bu bilinç, bu motivasyon ve sosyalizm ruhu yeniden kazandırılmalıdır.

Sosyalizm yolu; belirsizliklerle dolu değildir. O, net ve yalındır. Bu bilinç, usanmadan, bıkmadan ve kararlı bir şekilde kitlelere götürülmelidir. “Diyalektiğin deneme tezgahı doğa”ysa, devrimlerin deneme tahtası ise kitleler için sokaklardır. Kitlelerin sokaklara dökülmesini, sokakalara hakim olmasını sağlamalıyız. ‘Zor’dur, yeninin ebesi.

Sömürüsüz, sınıfsız, sınırsız bir dünya için mücadele edenler, bu özlemi taşıyanlar insanlığın birer onur abideleridir. Çünkü, bundan güzel ne bir ahlak, bundan güzel ne bir gelecek vardır. Bu, bugün için insan düşüncesinin en üst doruk noktasıdır.

Yeni yılda umutlarımızı daha gür yeşertmek dileğiyle…!