Home , Diğer Köşe Yazıları , Birimize Bakan Hepimizi Görür

Birimize Bakan Hepimizi Görür

S. SÜREYYA ÖNDER | 21 – 02 – 2011 | “İsmail Beşikçi, Türkiye’nin ve dünyanın 20. yüzyılda yetiştirdiği en önemli entelektüellerden biri. Buradaki entelektüel kavramı bilgi üreten ve yayan insandan ziyade, kendi devletine ve egemenlere karşı hakikati söyleyen, tabuları yıkan, yasak konulara değinen, yalanları deşifre eden, horlanan ve dışlananların yanında, onların sesi olan, gösterdiği bu cesaret ve ahlak nedeniyle de çeşitli bedelleri ödemeyi göze alan kişiyi anlatıyor.”

Her cümlesine gönülden katıldığım yukarıdaki değerlendirme, İletişim Yayınları’ndan bu günlerde çıkacak olan İsmail Beşikçi kitabının ilk cümleleri. 
Tanıl Bora’nın editörlüğünde, Barış Ünlü ve Ozan Değer’in derlemele-riyle oluşturulan kitapta, birçok bilim ve fikir insanının ‘Hoca’ya dair değerlendirmeleri yer almakta. 
‘Vefasızlık’ ve ‘yok sayma’ bahsinde bir hayli yüzsüz ve arsız olan bu topraklarda, İletişim’in bu çalışması, diğer çalışmaları gibi, koca bir teşekkür ve minnet duygusunu hak ediyor. 
Emek veren herkesi, bu minnet duygusuyla şimdiden kutluyorum.

Allah’ın Çorumlusu!

7 Ocak 1939’da Çorum İskilip’te Türk bir ailenin çocuğu olarak evreni bereketlendiren Beşikçi, Kürt’ün ve Kürtçenin varolduğunu ve sadece varoldukları için zulüm gördüklerini 1960’larda söyledi. Türk resmi ideolojisinin yalanlarını ve bundan daha vahim olan suskunluklarını dile getirdiği yıllar 70’li yıllardı. 
Kürt hareketinin, Kürt halkını dönüştürdüğünü ve kişilikli bir halk haline getirdiğini söylediği 80’li yıllarda, aydın ya da bilim insanı olduğunu vehmedenlerin birçoğu devletin inkârcı yaklaşımlarını parlatmak için ellerinde toz bezleri, esas duruşta bekliyorlardı. 
Devlet de boş durmamış, bütün bunların karşılığında, bedel olarak Beşikçi’yi üniversiteden tasfiye etmiş, 17 yıldan fazla cezaevlerinde tutmuş, kitaplarının tamamını yasaklamı

ştır. Bu kitaba emek verenlerin tümü, telif haklarını, İsmail Beşikçi adına kurulan vakfa bağışlayarak ‘Hoca’nın muazzam arşivini ihya etmek anlamında önemli bir katkı sunmuşlar.

Yalanın bekçisi üniversiteler

Kitap yayımlandığında, bilim insanı müsveddesi olarak arz-ı endam edenlerin müthiş ve utanç verici sefaletini göreceksiniz. 
Kemal Karpat’ın ne kadar büyük(!) bir tarihçi olduğunu, Ozankaya, Timur, Kongar ve benzerlerinin ne menem sosyologlar olduğunu da bilmekle kalmayacaksınız, onlar adına bir parça utanacaksınız. 
Geçen günlerde, Ankara’da Beşikçi Hoca’yı ziyaret etmiştim. Memleket ahvali üzerine hasbihal ederken en çok üniversiteler ve yargı üzerine yaptığı değerlendirmelerden etkilendim. Daha eski bir tarihten başlamak üzere ama 50 yıldan beri kronik olarak üniversitelerin yalan söylediklerini ve bunun bilim adına ne kadar utanç veric

i olduğunu anlattı Hoca… 
Birçok marazın, Kürt bahsindeki yalanlardan başlayıp, ondan beslendiğini ve artık bu kadar yalana bulaşan bir kurumla bilimin yan yana anılamayacağını detaylarıyla anlattı. 
Yüksek yargının siyasal tercih-leri ve suça iştirak bahsine dair dediklerini kendime saklıyorum. Bunu ‘Hoca’ya da söyledim. “Yeniden yargılanmanıza vesile olmak istemiyorum” dediğimde, hiç solmamasını dilediğim kahkahalarıyla izin verdi.

Kadın ve insanlık düşmanı akademisyenler

Profesör unvanlı bir ilahiyatçının kadına tacizi meşrulaştıran görüşlerini okumuş olmalısınız. İlahi olanın hesabını mahşere bırakabiliriz ama insani olana dair bir çift laf etmek gerekirse altı çizilecek olan şudur: Bu tarla, Yunanistan’a savaş ilan eden rektörler ve onların hempaları tarafından yıllardır sürülmektedir. Gördükleriniz bu tarlanın mahsulleridir. 
Bir büyük yalana icazet vermeyenlerin hepsi gadre uğramış, üniversitelerden sürülmüşlerdir. Onlar gittikten sonra elimizde kalan bakiye budur. 
Cahillik ve ötekileştirme bahsinde birbirlerinden farkları olmadığı gibi birbirlerinin varlık sebebi haline dönüşmüşlerdir Nasıl bu kadar cahilleşildiğini merak edenler, İsmail Beşikçi’nin uğradığı haksızlıklardan başlamalıdırlar düşünmeye. 
Kitapta göreceksiniz, ‘Hoca’yı vaktiyle ihbar ederek uzaklaştırılmasına sebep olan profesör kendisine ‘Allah yolunda hidayet’ dilemiştir. İşe tekrar almayan akademisyenler de Kemalizm değnekçiliği imanıyla davranmıştır. 
İsterseniz hangisinin daha vahim olduğunu düşünebilirsiniz. İsterseniz de başlığı biraz daha değiştirerek söyleyebilirsiniz. 
Birinize bakan, hepinizi görür!