Anasayfa , Köşe Yazıları , Bir günlük Türkiye Siyasi Tarihi – Ahmet Nesin

Bir günlük Türkiye Siyasi Tarihi – Ahmet Nesin

Bu konuşmayı Strasbourg’da Avrupa Parlamentosu’nda bugün yapacağım.

Size elimden geldiği kadar kısa bir şekilde Türkiye siyasi tarihini anlatmaya çalışacağım. Ben babam yazar Aziz Nesin’den 69 yıl sonra aynı suçtan tutuklandım. Esasında bu tümce bile Türkiye’de demokrasiyi anlatmaya yeter. Size kısaca günlük yaşantımı anlatayım. Askerde öldürülen bir Ermeni kardeşimizin ailesinin basın toplantısına gittim. Henüz sabah olduğundan polis yeteri kadar ısınmamıştı, sadece fotolarımızı çekti.

Bir arkadaşım 4 akademisyenin tutuklandığını söyledi ve beraberce protesto yürüyüşüne gittik. Polis artık ısınmıştı ve bizi renkli gazla kovaladı ve bikaç arkadaşımızı gözaltına aldı. Tam o sırada bir mesaj geldi ve adliyede gazeteci arkadaşımızın duruşması olduğunu öğrendim. Doğru adliyeye gittim, o kadar çok polis vardı ki, ben onların da duruşması var sandım. Oysa onlar gazeteci arkadaşlarımızı destekliyor diye bizi dövmeye ve yeniden gazlamaya gelmiş. Zar-zor kendimi dışarı attım. Başıboş yürüyordum, canım bişey istiyordu ama çözemiyordum. Gazdan gözlerim tam görmüyordu ama yanıma gelen arkadaşımı sesinden tanıdım.

Bir LGBTİ Q arkadaşımız gece dövülerek öldürülmüş. Sizde nasıl olur bilmiyorum ama biz cenazelere demokrasi adına gideriz. Cenazede bir toma vardı, çok iyi niyetli olduğumu söyleyebilirsiniz, ben tomayı mezara atacağımız çiçekleri sulayacak sandım ki, üzerimize gazlı ve renkli su sıkılmaya başladı. O telaşla kaçarken bir farkına vardık ki 2 arkadaş aramıza ölen arkadaşımızı da kollarına girerek almışız. Neyse gizlenip onu tekrar mezarına bıraktık. Üzgün ve ıslak bir şekilde gözlerimizden gazdan ve üzüntüden yaşlar gelerek giderken Diyarbakır Belediye Eşbaşkanlarının gözaltı haberi geldi.

Protesto yürüyüşü vardı, her zamanki gibi saklanması kolay biyere gittim ama duvar beni tanımış “Arkadaş polis seni keşfetti, başka duvara git” diyerek beni uyardı. İşte tam o sırada havada plastik olduğu söylenen mermiler uçuşmaya başladı. Ben de doğal olarak duvarla ilişkimi kesip asfaltla muhabbetimi geliştirdim. Öğlen sıcağı bastırmıştı, sürüne sürüne çay içmek için bir cafeye gittim. Çay içmeme karşın canım hala başka bişey istiyor ama ben çözemiyordum.

Televizyondan haberleri dinlerken parti il eşbaşkanı arkadaşımızın tutuklandığını öğrendim. Suçları barış istemekti ve diğer tutuklamalara karşı gelmekti. Onlar için basın açıklaması yapılacaktı, teki açık gözümle gazdan kapanan diğer gözümü de yanıma alarak alana gittim. Etrafta polis gözükmüyordu, tam sevinmişken 4 koldan 8 polis tomasının çıktığını gördüm. Kaçacak yer kalmamıştı, yaslandığım duvar sırtını bana dönmüş, asfalt da tomanın altında kalmış beni görmüyordu.

Artık ne yapabilirim diye düşünürken koluma 2 kişi girdi. Yorgunluktan yürüyemiyorum sanıyordum ama baktım ki ayaklarım bebeklerin gezdirilmesi gibi havadaydı. Kendimi biranda polis arabasının içinde buldum. Oradan mahkemeye götürüldüm. Suçum Özgür Gündem Gazetesi’nde 1 günlük destek vermek amacıyla genel yayın müdürlüğü yapmaktı. Savcı ifademi alırken yüzüme bakamıyordu çünkü bana gazetecilikten değil, terörizme destekten, propaganda yapmaktan dava açacaktı. İfademi aldıktan sonra diğer 2 arkadaşımla mahkemeyi bekledik. Yediğim gazlardan dolayı gözlerim yerine gelsin ve temiz hava alayım diye adliyenin en üst katındaki cıgara içilen balkonuna gittim. Hemen avukatım aradı, polisler kaçtım diye telaşlanmışlar. Cıgaramı içip geri döndüm, hem bizi gazlayan ve döven polisleri rahatlattım hem de tutuklanmamı bekledim. Daha sonra mahkeme hakimi de yüzüme bakamayarak tutukladı bizi ve 11 gün yattıktan sonra serbest bırakıldım.

Şimdi huzurlarınızda demokrasi adına konuşmaya çalışıyorum. Darbeyi sorarsanız, Türkiye hala 12 Eylül darbesiyle yönetildiğinden bir darbe ülkesidir. Bu darbenin üstüne yapılmaya çalışılan darbeyi yenen Erdoğan kendi darbesini yaparak bize 24 saatte 3 değişik darbe yaşatmıştır. Bu arada özlediğim gazmış, alışkanlık yapmış. (YÖP)