Home , Köşe Yazıları , AVRUPA’DA EKONOMİK DURGUNLUK VE DEFLASYON RİSKİ

AVRUPA’DA EKONOMİK DURGUNLUK VE DEFLASYON RİSKİ

volkan-yarasir-100x1001VOLKAN YARAŞIR |17-02-2014 | AB, yapısal krizin odak coğrafyası olmayı sürdürüyor. Kriz, Avrupa’da borç krizi ve bankacılık krizi olarak kendini dışa vurmuştu. Özellikle Güney Avrupa’yı – Avrupa’nın Akdeniz havzasını şiddetle saran kriz dalgası İtalya ve Fransa’yı etkileyecek boyutlara ulaştı. Başta Yunanistan, Portekiz ve İspanya’da ekonomik kriz farklı sikluslar oluşturarak derinleşiyor. Kamu borç krizi AB ve Avro bölgesinin temel problemi olmaya devam ediyor.

2013 yılında AB’de %0,4 daralma görüldü. Ekonomik büyüme %0,8 olarak gerçekleşti. Bu durum bile finans çevrelerinde abartılı açıklamalara yol açtı. “Suni iyimserlik” olarak değerlendirilen bu yorumlar, AB ve Avro bölgesinde yıkıcı sonuçları perdeleyemiyor.

AB’de işsizlik oranı kronik bir seyir izliyor. Üye ülkelerin genelinde milli gelirin kişi başına düşen oranında İngiltere, İtalya, Fransa dahil, özellikle Yunanistan, Portekiz ve İspanya’da hızlı düşüşler yaşandı. Yeni istihdam alanlarının yaratılmasında ciddi problemler yaşanıyor. Yoksulluk, AB’nin çekirdek ülkeleri dahil, birinci periferide önemli oranda yükseldi ve kitleselleşti. AB’nin içine girdiği durgunluk süreci yaşanılan sorunları daha da yoğunlaştırdı.

AB’DE YOKSULLUK VE İŞSİZLİK KİTLESELLEŞİYOR

IMF ve OECD, AB’de deflasyon riskine vurgu yaptı. Uzun süreli düşük enflasyonun, deflasyonu tetikleyeceği açıklandı. Deflasyonun somut yansıması mal ve hizmet seviyesinin düşmesi, tırnak içinde “ucuzlamasıdır”. İlk başta bu durum kitleler açısından olumlu bir tablo gibi görünse de, AB çapında işsizliğin, yoksulluğun kitleselleşmesi, reel ücretlerin hızla düşmesi kitlelerin alım gücünün azalmasına ve tüketimin daralmasına yol açıyor.

Bu gelişmelere karşın, Avrupa Merkez Bankası faizleri sabitleme kararı aldı. OECD yaşanan deflasyonist gelişmelerin AB’de ciddi sorunlar yaratacağını vurgulayarak, Avrupa Merkez Bankası’nın ekonominin zayıflığı, işsizliğin yüksekliği ve deflasyonist etkilerden dolayı tahvil alımları yapmasını istedi ve uzun vadeli finansal operasyonlar gerçekleştirmesinin zorunluluğu üzerinde durdu.

Bu arada Güney Avrupa’daki ekonomik durum vahimliğini koruyor. Yunanistan’da kriz bütün ağırlığıyla devam ediyor. Son 5 yıl içinde kitlesel yoksulluk arttı. Milli gelirden kişi başına düşen payda %25 gibi şiddetli bir gerileme yaşandı.

İspanya, kısmi ve göreceli bir ekonomik büyüme tablosu gösterse de, ülke ekonomik krizin anaforu içinde. İspanya’da özellikle kobilerde, yoğun şirket iflasları yaşanıyor. Ayrıca rüşvet ve yolsuzluk skandalları ülkeyi sardı. İktidardaki sağ popülist Halk Partisi, bu çürümüşlüğün ve bataklığın ortasında yer alıyor. Yolsuzluk, rüşvet, kara para, hortumlama, özellikle kentsel dönüşüm politikalarıyla iç içe gelişiyor. Bu süreç İspanya’da yeni bir emlak krizinin önünü açabilir. Yaşananlar, birçok yönüyle Türkiye’deki gelişmelerle benzerlik gösteriyor. Kara para aklama, Off-shore operasyonlarında devlet bankalarının kullanılması, hükümet içinde yer alanların iştirak ettiği rüşvet ve yolsuzluk skandalları ülkeyi sarstı. Kitlelerin öfke ve reaksiyonunu tetikledi. İspanya’da son yaşanan kitle hareketi kentsel dönüşüm operasyonuna karşı gerçekleşmesi, eylemin Taksim ayaklanmasına yol açan ve tetikleyen saiklerle başlaması dikkat çekicidir.

Portekiz’de kriz sürüyor. Kamu borç krizinin yüksekliği, zombi bankacılık krizinin yıkıcı sonuçları geniş kitle hareketlerine yol açıyor.

Avrupa Birliği  ekonomik durgunluk içinde ve kıtada deflasyon riski artıyor. Kriz her ülkede farklı biçimler alarak, kendini dışa vuruyor ve farklı sikluslar gösteriyor. Özellikle kıtanın Akdeniz havzası sınıfsal öfke ve kinin kristalize olduğu coğrafya olarak öne çıkıyor.