Anasayfa , Köşe Yazıları , AVRUPA’DA CUMHUR BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ SİSTEMİ ÜZERİNE

AVRUPA’DA CUMHUR BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ SİSTEMİ ÜZERİNE

mucadele logoMÜCADELE OKURU | 07-07-2014 | Ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Avrupa’da yaşayan biz  göçmen emekçilerin de müdahili olacağı olma yönüyle bir ilk Avrupa’da yaşıyor olacağız. Buna karşın, gerek sınıfsal duruşumuz gerekse geldiğimiz ülke olması itibariyle bir biçimde bağdaşığı olduğumuz Cumhurbaşkanlığı seçimleri bizleri de ilgilendirmektedir. Velhasıl mevcut iktidarın seçimleri ele alış biçimi ve buna bağlı bir çok usulsüzlüğün yaşandığı seçim sistemi,özellikle son genel seçimlerde kitleler nezdinde ciddi tepkiler almışken benzer bir seçim sisteminin ülke dışındaki alanlarda uygulanacak olması manidardır…

56  Ülke ve 118 Temsilcilikte oy kullanacak olan ülke dışındaki seçmenler, toplam oy yüzdesinin 4’ünü oluşturmakta. Rakamsal dilim olarak ilk bakışta belirleyiciliği zayıf görünse de, 2. Turda epeyce dikkate değer bir dilimi oluşturduğu kesindir. Öyle ki bu durumun farkında olan Başbakan bu yüzdenin ezici bölümünü oluşturan Avrupa’daki göçmenleri, seçim mitingleri düzenleyecek denli ‘dikkate’ almaktadır.Peki ya mitingler yapılıp oy istendi..İktidar partisi bununla yetinecek mi? Elbette Hayır! Yüksek Seçim Kurulu 298 Sayılı Kanun 20/A 11. Fıkra ile belirlemiş olduğu ‘Yurtdışı Seçim Usulü’ kararı incelendiğinde, iktidarın seçimlere salt mitinglerle hazırlanmadığına ilişkin önemli veriler elde ediliyor..

Bunlardan biri sandık görevlilerinin belirlenmesi kararıdır. YSK’nın ilgili kararı gereği ‘Mecliste grubu bulunan 3 büyük parti sandık görevlisi verebilir’. Toplamda Mecliste 4 partinin bulunduğunu hatırlarsak, sayıca en az vekil bulunduran HDP’nin bilerek ve isteyerek kapsam dışında bırakıldığı alenen görülmektedir. Kararın özcesi, ‘HDP hariç tüm partiler sandık görevlisi (Edilgen kalacakları halde) verebilecek’tir! Peki ya ülke dışındaki az nüfuslu herhangi bir şehirde, AKP-MHP-CHP sandık görevlisi tayin edemeyecek olursa… Akla ilk gelen ‘Bu 3 parti dışında grubu olan partiden temsilci alınır’ gibi bir kararın olmasıdır. Hayır, böylesi bir durumda ne yazık ki 4. parti değil ilgili T.C Konsolosluğu istediği kişiyi görevli tayin edecek. Böylece Türkiye Kürdistan’nın tarihsel  savaş gerçeğine bağlı olarak Avrupa’ya göç etmiş olan nüfusun önemli bir kısmını oluşturan HDP’li Kürtlere yedek görevli hakkı bile tanınmamaktadır.

Bu karardan belki de daha da ‘önemli’ olan yeni bir uygulama ise ‘yerinde sayılması’ geleneğinin terk ediliyor olmasıdır. Bilindiği üzere mevcut seçim sisteminde mecliste grubu bulunan parti temsilcilerinin görevlisi olduğu sandık, oy kullanma işleminin tamamlanmasının ardından açılır, ilgili görevliler oyları tek tek sayar ve her parti sandıktan kendisine çıkan oy ve adetlerini tutanak haline getirir. Böylece hem ilgili sandık bağlı olduğu bir üst mevkiye taşınırken yolda yaşanacak olası usulsüzlükleri engellemeye çalışır,hem de YSK resmi sonuçlarına çıkacak parti oy adetlerinin doğruluğunu takip edebilir.Buna rağmen usulsüzlüklerin yaşandığı, ilçede sayılan ile ilde 2. Defa sayılan oylar arasında çıkan farklıları konumuz olmadığı için şimdilik belirtmekle yetiniyoruz.. ‘Yerinde Sayılması’ geleneğinin terk edilerek uygulanacak olan yöntem ise şöyle; Oy kullanma işlemi tamamlandıktan sonra, toplam seçmen miktarı ve oy adedi sayılarak sadece aralarındaki uygunluk tutanak haline getirilecek. Hangi adaya ne kadar oy verildiği isi kontrol edilmeyecek! Kontrol Türkiye’de yapılacak. Önemli bir detay karar da tam burada. Hangi adaya ne kadar oy çıktığının sayılmadığı (Dolayısıyla herhangi bir tutanağın da olmadığı) oylar çuvala konularak, Dışişleri Bakanlığının görevlendirdiği iki kişiye teslim edilerek THY aracılığı ile Türkiye’ye taşınacak! Hangi adayın ne kadar oy aldığı ise ancak bu taşınma sonrasında bilinebilecek!! Daha anlaşılır olması açısından, kullanılan oylar sayılmayacak, Davutoğlu’nun belirleyeceği görevlilere teslim edilecek, THY ise transferi sağlayacak. Bu üç durum da mevcut iktidarın seçimlere ne denli ‘iyi’ hazırlandığının göstergeleridir.

Tam da bu sebeple, Komünist ustalardan Stalin’in dediği gibi ‘Oyların kime ya da kimin verdiği değil, kimin saydığı önemlidir”  tespiti akla gelmektedir. Öyle ki bu kararlar ve uygulamaların olası bir usulsüzlüğe önemli bir zemin oluşturduğu görülmektedir. Herhangi bir usulsüzlük yaşanmasa bile, alınmış olan bu kararlarda yetkisi bulunan mevcut iktidarın niyet ve yöneliminin en olduğu/olacağı aşikardır. Cumhurbaşkanın kim olacağı tartışmaları arasında kaybedilmeye çalışılan bu kararlar/uygulamalar, Cumhurbaşkanın kim olduğundan belki de daha önemli olduğu kavranmalıdır. Öyle ki Cumhurbaşkanı  5 yıl,  Anti-Demokratik bir uygulama üzerine inşa edilmiş bu seçim sistemi ise (Şayet itirazlarımızı örgütleyemezsek) devamlıdır!

Mücadele Okuru