MUSTAFA ELVEREN | 22 – 02 – 2010 | Elazığ İHD Şube Başkanı Av.Metin Can ve İHD üyesi Dr.Hasan Kaya 21 Şubat 1993 yılında bilinen devlet destekli kontralar tarafından kaçırılarak, Jandarma karakolunun birkaç metre ötesinde bulunan Tunceli’nin çok yakınındaki Dinar Köprüsü’nün altında işkence yapılarak, acımasızca katlettiler.
Resmi ideoloji yıllardır halkları birbirine boğazlatarak varlığını sürdürmeye çalışıyor. 90’lı yılların başında Elazığ Eğitimsen Şube Sekreterliği görevinde bulunduğum dönemde çok badireler atlattık.
Sevgili Avukat Metin Can ve can dostu Doktor Hasan Kaya’nın kaçırılarak katledilmelerinin 17. yıl dönümleri nedeniyle, O yıllardaki bir anımı buraya aktarmak istiyorum.
Emniyet-MİT-JİTEM destekli kontralar tarafından „ZAZA GENÇLİK“ başlığıyla hazırlanan bildirileri Alevi ve Şafii arkadaşlarımızın evlerinin kapısının altından içeriye bırakırlardı. Bu bildirilerin giriş bölümünde önce nasihatler sıralanıyor, sonuç bölümünde ise, bizi tehdit edip, küfür ediyorlardı. Sonra öğrendim ki, Dersim ve Diyarbakır bölgelerinde de benzer bildirilerle halka aynı yöntemle şu propagandayı yapıyorlarmış:
Palu-Diyarbakır bölgesinde; „Siz müslüman ve beş vakit namazınızda-niyazında olan insanlarsınız. PKK.lilerin hepsi dinsiz-Alevi-komünisttirler. Bu dinsiz-komünistlerin içinde ne işiniz var? Bunlar yarın ilk önce sizl keser…“, Dersim Bölgesin’de ise; „Siz Aleviler Atatürkçü ve vatanseversiniz. Bu PKK’lilerin hepsi dinci-yobazdırlar. Bu dincilerin içinde ne işiniz var? Bunlar yarın ilkin sizi keser…“ içerikli konuşmalar yapıp, halka bildiriler dağıtıyorlarmış.
Elazığ’daki duyarlı Alevi ve Şafii öğretmenler sayesinde resmi ideolojinin bu oyununu bozduk. Tabiki bedelini de çok ağır ödedik. Alevi bir Avukat ve Şafi bir Doktor arkadaşımızı katlettiler. Bununla yetinmeyip, 40 öğretmen (ben de dahil) arkadaşımızı „Yıkıcı ve bölücü Terör örgütlerine sempati duyabilirler“ gerekçesiyle çeşitli illere sürgün ettiler.
Diyarbakır Belediye Başkanı Sayın Osman Baydemir o tarihlerde İHD yöneticilerindendi. Geçenlerde Sayın Baydemir’in “Yeşil’in elinden kıl payı kurtulduk” dediğini basından okudum. Ben ve benim gibi bir çok arkadaşımız da aynen Baydemir’in dediği gibi Yeşil’in elinden kıl payı kurtulduk. Ne yazık ki, Avukat Metin Can ile Doktor Hasan Kaya bizim kadar şanslı değildiler. Bu iki canımız kurtulamadı.
Nasıl bir rejimle yönetildiğimizi daha iyi anlayabilmek için Sayın Menderes İnanç isimli bir okuyucunun bana e-posta ile gönderdiği anısını da sizlerle paylaşarak, yararlı olacağını düşünüyorum.
“Merhaba, küçük bir anı; ben Sivasli bir arkadaşımın cenazesinden dolayı yakalanmıştım. Gözaltındayken ilk sorulan soru şu olmuştu! ‘sen suni ve müslüman bir çocuksun, senin CEM evinde bu kızılbaşlarla ne işın var?’ öyle ya ne işim vardi orada! Onlara göre suni ve müslüman bir ailenin çocuğuydum. Yani sağcı ve faşist olmalıydım, belki de tetikçi, işkenceci, köy korucusu, şehir korucusu ve yamyamlar gibi insanları linç etmede görev almalıydım. Ki, o zaman gerçek bir vatan sever olmuş olurdum.”
Ne acıdır ki, bu olayları yaşadık. Bunun gibi yüzlerce yaşadığımız olaylar var. Ne yazık ki, resmi ideoloji hala bunu yapmaya devam ediyor. Aslında böyle davranmakla Türkiye’ye çok kötülük yapıyorlar.
Bu öyle bir güç ki, her yerde ve her partinin içine kendini yerleştirmiştir. Eğer Ak Parti “Milli Birlik Ve Beraberlik Projesi”ni gerçekleştirmek istiyorsa, önce içindeki “Yeşil”leri temizlemelidir. “Açılım”larla, “Çalıştay”larla bizi oyalamasın. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.”
Sevgili Avukat Metin Can ve can dostu Doktor Hasan Kaya’nın kaçırılarak katledilmelerinin 17. yıl dönümlerinde bir kez daha anıları önünde saygıyla eğiliyorum.