Anasayfa , ATİK , ATİK Yeni Yıl Mesajı 2010’dan 2011’e

ATİK Yeni Yıl Mesajı 2010’dan 2011’e

ATİK | 29 – 12 – 2010 | Sevgili yoldaşlar ve dostlar;

Her yıl olduğu gibi bugün de bir yılı daha geride bırakıyoruz. Bizler; ATİK olarak; elbette yeni yılı karşılarken geçen bir yılı değerlendirerek yolumuza devam edeceğiz, tarihin bilgeliğini yeni yıla yeni deneyim ve politikalar olarak taşıyacağız.

Dostlar;

Yaşadığımız Avrupa’da bu yıl içerisinde bir çok gelişme gördük. Yunanistan’ı batma seviyesine getiren ve Yunanistan’daki işçi eylemlerinin doruğa çıkmasına sebep olan, bir çok sosyal hakkın gaspedilmesinin asıl sebebi olan kriz; bu yıl İrlanda, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi bir çok ülkede de güçlü şekilde hissedilir hale geldi. Bunlarla beraber Avrupa çapında bir çok ülke yeni tasarruf paketlerini devreye soktu. Tüm bu paketler emeklilik yaşından tutunda çalışma koşullarına kadar bir çok başlıkta geçmişe oranla daha geniş bir saldırıyı içermekteydi. Gene bunlara karşı bir çok ülkede eylemler yapıldı. İngiltere’de sadece havayolu işçilerinin grevi ile bile tüm hayat 3 gün durdu.

Keza gençlik safında da benzer gelişmeler söz konusudur. Gelişen muhalefetten tutunda sürecin bunlara hazır olmaması da dahil olmak üzere 54 ülkenin imzasını taşıyan Bologna süreci devreye sokulamadı. Süreç 2010 yılında bitirilmesi kararına rağmen 2018 yılına kadar uzatıldı. Bunda özellikle Fransa’da başlayan öğrenci eylemleri ve bu eylemlerin Fransa’daki işçi eylemleri ile bütünleşmesinin önemli etkisi oldu.

Diğer yandan Avrupa’daki göçmenlerin halen iki kimlikli yaşamları devam etmektedir. Sosyal yaşamlarında burjuvaziye, özel yaşamlarında feodal kültüre bağlı yaşamanın bir sonucu olarak halen göçmenler içerisinde kadın hakları önemli bir başlık halindedir. Özellikle Almanya’da daha fazla görülen kadına karşı şiddet, Fransa’da kadınların aşağılanması ve insanlık dışı mesleklere sevk edilmesine kadar uzamakta, haliyle kadın mücadelesinde daha geniş bakış açısını ve örgütlü mücadeleyi dayatmaktadır.

Ayrıca ele alınması gereken farklı olaylarda vardır. Son bir yıllık süre içerisinde bir çok Avrupa ülkesinde ırkçı partilerin önemli bir yükselişi söz konusudur. Bu yükseliş hem egemenlerin bu partileri özellikle desteklemesinden, hem de Avrupa’daki işçi sınıfından sorunun sistemden kaynaklandığını gizlemeye yönelik çalışmalardan ötürü olmuştur. Farklı kökenleri olan ancak aynı sınıf mensubu insanlar sınıfsal olan sorunlar karşısında parçalanmak ve birbirine düşürülmek istenmektedir.

Son yıllarda çıkartılan Yabancılar Yasalarından tutunda, anti-terör yasalarında göçmenlere ayrıca madde madde değinilmesinin zaten böyle bir sürecide izleyeceği kesindi. Artan krizle birlikte bir yandan fatura emekçi kesimlere kesilirken diğer yandan da bu emekçi kesimlerin kendi içlerinde birbirine düşmesi istenmektedir.

Avrupa’da bile göçmen işçilerin temsilcilik hakkını çalmaya çalışan ve bir taraftan da AB’ye girme gayreti içinde olan Türkiye’de de durumlar bundan farksızdır. Artan kriz etkileri yeni tip politikaları devreye sokmuştur. Türkiye Kürdistanı’nı yağmaya yönelik olarak yatırımlar hazırlanırken egemen ulus politikasını temel alan TC gene Kürt ulusunun tüm demokratik haklarını reddetmekte, söz de açılımlarla ise göz boyamaya çalışmaktadır. Diğer yandan Alevi açılımı ve Alevi çalıştayları Türkiye devletinin hesaplarına uymamış, yapılan hesap çarşıdan dönmüştür. Devletin Alevi insanları kendine yedekleme politikası tutmadığından kaynaklı bugün faili görünen provakosyonlarla Kürtler ve Aleviler birbirine düşürülmek istenmektedir. Son günlerde yükselişe geçen öğrenci eylemleri ve en demokratik hak olan akademik taleplerin bile şiddetle bastırılması ve bunların artık burjuva medyada bile gündem haline gelmesi ülkedeki demokrasi sorununun halen devam ettiğini ve bunun hükümetlerden değil devletin temel politikalarından kaynaklı olduğunu bir yıllık labratuvarda gayet açık bir şekilde ortaya koymuştur.

Tüm bunlar önümüzdeki yeni yılda bize farklı görevleri işaret etmektedir. Bu yeni süreci ATİK ve göçmen mücadelesinin dostları olarak en geniş katılımla karşılamalıyız. Özellikle eylem birlikteliklerinde en geniş katılımı sağlayarak en geniş kitlelerle birliktelik sağlamak can alıcı bir gündem olarak karşımızdadır. Pasif ve genel değil, aktif ve gündelik politikalarla hem iç gündemimize hem de bizi bekleyen bu sıcak yıla katkı sağlama görevi, var olan saldırılara en politik ve geniş katılımı örgütleme ve tavır koyma misyonu bu yıl bizi her yıldan daha aciliyetli olarak beklemektedir. Açıktır ki bu sürecin aktristleri gene biz ve geniş emekçi yığınları olacaktır. Tüm bunlar için iç gündemlerinde irade birliğini sağlayan, dışa yönelik anlık politikalar üretebilen, gelişmelere daha hassas bir ATİK olmak zorunluluğu ile karşı karşıyayız.

Tüm dostlarımıza ve yoldaşlarımıza 2010 yılında bu mücadeleye verdikleri katkılardan ötürü teşekkür ederken, 2011 yılında bu katkıların daha da büyümesi ve farklı yüzlerle de yolumuza devam etmenin sevinci ile herkesin yeni yılını kutlarız.

Yaşasın ATİK, YDG, Yeni Kadın

Birlik Mücadele Zafer

ATİK 21. Dönem Genel Konseyi