Anasayfa , Avrupa , ATİK Eğitim Kampı Başarıyla Gerçekleştirildi

ATİK Eğitim Kampı Başarıyla Gerçekleştirildi

giGIESSEN |08-10-2013 | Bugün krizin geldiği evrensel boyut ve bununla birlikte her alanda artan hak gaspları ve yoksulluk gerçekliğinden kaynaklı olarak denilebilirki, günümüzde  işyeri çalısması ve  sendikal  mücadelenin sınıf mücadelesi açısından bilince çıkarılması daha etkin ve belirgin bir çalışmayı gerektirmektedir. Emperyalist-Kapitalist sistemin emeğe yönelik saldırılarının boyutlandığı günümüzde, sendika ve sınıf çalışmasının anlamı büyüktür

ATİK de uzun yıllardır  var olan bu yönelimini stratejik yönelim boyutuna sıçratmış ve son yıllarda bu konu üzerine ciddi çalışmalar yapmaktadır. ATİK, bu çalışmaların devamı olarak 5-6 Ekim tarihlerinde sınıf çalışması ve sendikal çalışma üzerine eğitim kampı gerçekleştirilmiştir. Bu kampta hem teorik anlamda eğitim yapılmış hem deneyimler paylaşılmış hem de önümüzdeki dönemde neler yapılacağı üzerine tartışmalar yapılmıştır

Almanyanın Gießen kentinde yapılan kampa Avrupanın birçok bölgesinden 5o’yi aşkın kişi katılmıştır. 5 Ekim Cumartesi günü öğleden sonra saat 2’de başlayan kampın birinci gününde Sendika eğitim uzmanı Volkan Yaraşır, sınıf çalışması ve sendial çalışma üzerine eğitim vermiştir. İkinci günde ise ATİK Konseyi üyesi ve ATİF yönetim kurulu başkanı olan Süleyman Gürcan,ATİK’in önümüzdeki dönemde nasıl çalışmalar içine gireceğine ve bir bütün faaliyetçiler olarak önümüzdeki dönem neler yapılacağına dair bir sunum gerçekleştirdi. Kampın kapanış konuşmasını ise ATİK başkanı Yılmaz Güneş gerçekleştirdi.gi

Birinci günde 6 saat eğitim veren Volkan Yaraşır, konuşmasının ilk bölümünde biraz gezi olayları üstünde durdu. Ayaklanmanın geri çekilme sürecinde forumların doğrudan demokrasinin aracı olduğunu ama artık tartışma forumları boyutundan çıkıp örgütlenme forumlarına dönüşmesi gerektiğini söyledi ve bu süreçte çeşitli kesimlerden halkların da mücadeleleri nin birleştiği yönlü adımların görüldüğünü söyledi

Marksizmin bir sınıf teorisi olduğunu ve sınıf mücadelesi ile sendikal mücadelenin aynı hale getirilmemesi gerektiğini, sınıf mücadelesinin sendikal mücadeleden daha üst boyutta ve daha derinlikli ele alınması gerektiğini ifade etti. Sadece sendikal mücadele eksenli mücadelenin ekonomik temelli bir mücadele olduğunu, bizi darlaştıracağını ve devrimci bilinci zayıflatacağını ifade etti. Ekonomik ve hak alma eksenli mücadelenin devamında politik ve ideolojik mücadelenin de devamlı olması gerektiğini ifade etti. Fabrikalarda sınıfın devrimci kimyasının açığa çıkartılmasının gerçekleşeceğini ve sınıfın özneleşmesinin sağlanması gerektiğinin altını çizdi. Bu anlamda Tükiye’deki bazı işçi mücadelelerinden de örnekler verdi

Kapitalist sistemde yer alan 3 temel çelişkinin altını çizdi; emek-sermaye çelişkisi, sermaye-sermaye çelişkisi ve emek-emek çelişkisi. Bu çelişkiler içinde özellikle emek-emek çelişkisine değindi ve bunun işçilerin emeğini karşı karşıya getirerek işçi sınıfını böldüğü noktası üzerinde durdu. Sınıf çalışması içerinde bu çelişkinin yoğunlaşılması gereken meselelerden biri olduğunu ifade etti. Daha sonra bir süre Kapitalizm tarihinde oluşmuş işçi hareketleri üzerinde durdu. İlk işçi hareketlerinin oluşumu sonrasında  sendikaların oluşumunu anlattı. Devletin, sendikayı sürekli olarak kontrol altında tutmak istediğini ve bunun için devlet, işveren ve sendika koalisyonunun oluşturulduğunu ifade etti.

Sınıfın bilinci noktasına da değinildi. Sınıfın bilinç aşamasının kimliğini belirlediğini, belirlenen kimlikle birlikte örgütlenmenin geliştiğini ve örgütlenmeyle birlikte eylemselliğinin geliştiğini vurguladı ve bilinçte yaşanacak kırılmaların kimlik, örgütlenme ve eylem yönlerinde büyü kırılmalar yaratacağını söyledi ve bu anlmda bilinç oluşturulmasının temel meselelerden biri olduğunu ifade etti. Bilinç oluşumunun ve dolayısıyla sınıf mücadelesinin birikimlerle ilerlediğini ve patlama noktasının bir an olduğunu ifade ettiç birikimlerle ilerleyen bu süreçte karşımızdaki en büyük sorunun, küçüklükte aileden başlamak üzere bize hayatın her alanında dayatılan ben ve ego duygusu olduğunu ifade etti. Bu mücadelenin ‘ben’ kavramından ‘biz’kavramını oluşturmak olduğunu ifade etti.

Kapitalist sistemi anlamak için metayı anlamak gerektiğini ifade etti ve emek sermaye çelişkisinde metanın üretim alanlarında çelişkinin en sert biçiminde yaşandığını ve bu alanların yani genel anlamıyla fabrikaların isyan merkezleri olduğunu ifade etti. Bu alanların insanın kendi emeğine en fazla yabancılaştığı yerler olduğu ve insanın kendine dönmesi ile yabancılaşması arasındaki mücadelenin sürekli olduğunu ifade etti. Bu noktada proleteryanım önemi üzerinde duruldu. Kollektif üretim içinde oluşu ve dolayısıyla kollektif aksiyon karakterinden kaynaklı örgütlü hale geçtikçe giderek daha büyük bir yıkıcı güç olacağı vurgulandı. Bu noktada örgütlü ve yıkıcı gücü ortaya çıkaracak olanın sınıfın partisi  olacağı vurgulandı

Sınıf çalışmasının yöntem ve araçları anlamında taban örgütlenmeleri ve işçi komiteleri üzerinde duruldu. Taban örgütlenmesinin somut durum göre ve en kapsayıcı biçimde şekillenebilir olduğu ifade edildi. Bu örgütlenmeyle ‘emek odakları’oluşturulabilir ve taban örgütlenmesi içinde işçi komiteleri oluşturulmalıdır vurgusu yapıldı. Yaratılan geniş çaplı örgütlenmelerin,bütün sorunlara yanıt olabilen, müdahale eden ve herşeyin açıkça tarrtışılabildiği örgütlenmler olması gerektiği ifade etti. İşyerinde güven ve samimiyetin çok önemli olduğu, çalışmalardaa ısrarcı olunması gerektiği ve özne olunması gerektiği vurgulandı. Verimli, araştırmacı, yöntem yaratıcı, yılmaz olmamız gerektiği vurgulandı. En son olarak eylemimizin özgürleşme pratiği olması gerektiği, söz, eylem ve düşünce diyalektiğini prtikleştirmemiz gerektiği vurgulandı.giessen

Kampın ikinci günü sabah saat 9’da başladı. ATİK yönetim kurulu üyesi Süleyman Gürcan pratik anlamda sınıf mücadelesi ve bunun parçası olan sendikal mücadelede neler yapılabileceğine dair sunum yaptı. Üretim alanlarında taban örgütlenmesi ve komiteleşmenin nasıl yaratılbileceğine dair yöntemler önerdi. Taban örgütlenmesi ve komite işleyiişlerde işçilerle ilişkilenmenin, onlar arasında güven kazanmanın ve smimiyetin önemine vugu yaptı ve özellikle derdimizin işçiyi kara veren ve uygulayan bir özneye dönüştürmek olduğu vurgulandı. Sendikalarda veya fabrikalarda temsilcilikler elde etmenin veya üşt kademelerde yer almanın kötü olmdığı ve aksine bazı noktlarda yardımcı da olabileceğini ama bizim esas meselemizin komite ve taban örgütlenmesi olduğunu çünkü sendikalara ve fabrikalarda  esas yönümüzün işçi mücadelesini yükseltmek yönü olduğunu vurguladı. Bu tür yükselmelerin sistemle bağlar oluşturma anlamında bizi bireyci, kitleden kopuk bir noktaya getirebileceğini ifade etti.

İşçilerin hak arama mücadelesinin direk örgütleyicisi  konumunda olması gereken sendikaların şu anda işçilerin mücadelesinin önündeki en büyük engel olduğu ifade edildi. Özellikle dinleyicilerin sendikalarla ilgili yaşadıkları deneyimleri aktarmaları, bu noktada yeterince açıklayıcı ve kavratıcı oldu. işçi mücadelesinin gündemlerini iyi takip etmemiz gerektiği, bazı anlık gelişen olaylara müdahale edebilmemiz gerektiği ifadedildi. Her alanda olamayışımızdan kaynaklı, çalışmalarımızda belli bölgeler seçmemiz gerektiği ve belli fabrikalara yönelmemiz gerektiği ifade edildi. Sendikal mücadele yöntemleri ve araçları üzerinde duruldu ve bu noktada belli katılımlarla birlikte iyi açılımlar yapıldı. Bazı sorular ve bu sorulara verilen cevaplarla birlikte bu bölüm bitirildi

Kapanış konuşmasını ATİK başkanı Yılmaz Güneş yaptı. Yaptığı konuşmasında, artık bu konuşulan şeylerin pratiğe geçirilmesinin zamanının geldiği ve bundan sonra bütün faaliyetçilerin bu eksenli çalışmalar içerisine girmesi geektiği vurgulandı. Bir süredir sendika ve sınıf mücadelesi konularına özel bir yoğunlaşma gösterdikleri ve bu yönlü çalışmaların devam edeceğini vurguladı. Bu anlamda  Nisan  2014 de yapılacak işçi konferansının çağrısını yaptı ve bu konferansın öneminden bahsetti.. bu konferansa gelenlerin artık dinleyici konumdan çıkıp bire bir süreci anlatıcı konuma gelmesi gerektiğini  ifade etti. Bazı etkinlik ve kampanyaların çağrıları yapıldı.

Süleyman Gürcan  ise, ATİF olarak IG METAL’e müdahale anlamında bir süreci örgütleyeceklerini, hem emeklilik yaşının düşürülmesi hemde IG METAL’de yönetimsel anlamda göçmen kotası uygulanması yönl bir kampanya yürütüleceğini ve buna derneklerde önem verilmesi gerektiğini ifade etti.

ATİK başkanı UPOTUDAK’ın baslattığı  hasta tutsaklarla dayanışma kampanyasını  ve bunun önemini ifade etti ve derneklere bu kampanyayı sahiplenme çağrısı yaptı. Aynı zamanda büyük bir sorun olan siyasi mültecilerin hukuksuz biçimde kendi ülkelerine iadeleri meselesi üzerinde duruldu ve şu anda Hırvatistanda tutuklanan ve iade edilmek istenen Kemal  Kara’nın durumu üzerinde duruldu ve bu konuda da duyarlılık çağrısı yaptı. Yaklaşan gençlik festivalinin üzerinde duruldu. Festivalin, yeni bir külltür-sanat anlayışı yaratmada ve gençlerle ilişkilenme noktasındaki önemi anlatıldı. Festivalde niteliğin arttırılması gerektiği vurgulandı ve bunun için bir bütün ATİK camiasının festivali sahiplenmesi gerektiği vurgulandı. giessen

Ayrıca Yeni Kadın’ın başlatmış olduğu kampanya hakkında konuşuldu. Söz alan Yeni Kadın yönetim kurulu başkanı Zeynep Şakar, kampanyada kadının görünmeyen ev içi emeği ve iş alanında esnek üretim içindeki emeği konusunun işleneceğini ve bu konunun günümüzde artan işsizlik ve yoğun şekilde geliştirilen esnek üretim politikalarıyla birlikte ne kadar büyük sorun haline geldiğini ifade etti. Kadının kendi içinde yaşadığı kafa karışıklığının ve kendi emeğine yabancılaşmasının kırılması anlamında bu kampanyanın büyük bir işlev göreceğini ifade eden konuşmacı kampanyanın birinci bölümünün ev içi emeği üzerine yoğunlaşacağı, ikinci kısmının ise esnek üretim alanında kadının emeği sorununa yoğunlaşacağını ifade etti ve bu kampanyanın mutlaka sahiplenilmesi gerektiğini ifade etti.

ATİK başkanı son olarak, Demokratik Güç Birliği Platformu’nun düzenlemiş olduğu ve bir süredir devam eden imza kampanyası üzerine konuştu. ‘Katil Polisler yargılansın’ sloganıyla yapılan etkinliğin, yaşanan olaylara ses çıkartmak ve kamuoyu oluşturmak anlamındaki öneminden bahsetti ve bunun da diğer etkinlikler gibi sahiplenilmesi gerektiği vurgulandı. Eğitim kampı, son kısımda sorulan sorular ve verilen cevaplarla bilikte sona erdirildi