BREZILYA |19-06-2013 | Geçtiğimiz Pazartesi akşamından bu yana Brezilya son 20 yılın en büyük kitlesel eylemlerini yaşamakta. Türkiye’de bıçağın kemiğe dayandığı nokta Halka ait Gezi Park’da yok edilmek istenen doğa iken Brezilya’da da son damla ulaşıma getirilen zamlar oldu. Elbette ne Türkiye de sorun aymaz başbakanın dediği gibi salt ‘üç beş ağaç’ idi ne de Brezilya da sadece ulaşıma getirilen zamlardır.
Geçtiğimiz hafta ulaşım zamlarına karşı başlayan ufak protestolar, yine Türkiye’de olduğu gibi, polisin saldırıp dövdüğü eylemecilerin resimleri yayılmaya başlayınca hızlı bir şekilde Brezilyanın başlıca kentlerine yayılarak yüz binlerin sokağa döküldüğü bir karşı koyuşa dönüştü. Uzun zamandır huzursuz olan halk yapılan bu zamla birlikte ‘artık yeter’ dedi. Eylemciler polis şiddetine, kötü kamu hizmetlerine, eğitim ve sağlık alanındaki kalitesiz ve yetersizliğe, işsizlik, artan işsizlik ve bunlar sanki yokmuş gibi bu hizmetlerde kullanılması gereken milyonlarca halka ait paranın 2014 Dünya Kupası ve 2016 olimpiyatlarına harcanıyor olmasına karşı öfkesini sokağa taşıdı. Her kesimden, yaşlısı, genci, işçisi, işsizi, kadını ve erkeği halk sokakta ‘çürümüşlüğe’ ve polisin orantısız güç kullanmasına, şiddetine ve biber gazı ve plastik mermi kullanmasına karşı yerini aldı.
Rio de Janeiro, São Paulo, Brasilia, Belem, Belo Horizonte, Salvador ve ülkenin daha birçok yerinde başlayan sakin eylemler polisin saldırısı ve şiddetiyle hızla alevlendi. Sokakları dolduran halk ‘devrim’ ‘Kahrolsun Paes, Kahrolsun Cabral’ (Belediye Başkanı ve Vali) ‘Polisten nefret ediyoruz’ sloganları attı hepbir ağızdan.
Halk, bazıları farklı nedenlerden de olsa, hepsi haklı nedenlerle sokaktaydı. Kimi hükümetin baskı ve şiddetine karşı, kimi uzun zamandır işsiz kaldığı, kimi eğitimin iyileştirilmesi ve kimi ise futbol yerine hastanelere yatırım yapılması ve daha fazla ve daha kaliteli hizmet verilmesi için sokağa çıktı.
Halkı sokağa döken en önemli araç yine sosyal medya oldu. Türkiye’deki ‘twitter belası’ gibi, Brezilya’da da kitlelerin toplanmasında en önemli araç yine sosyal medyaydı, öyle ki bazı direnişçiler ‘facebook’tan geliyoruz’ dövizleri taşıdı.
Sokağa çıkanların büyük bir çoğunluğu gençlerden oluşuyordu, bu gençlerden birçoğunun belki de ilk eylem deneyimi. Öğrenciler Brezilya’nın diktatörlükten bu yana çok fazla bir şeylere tepki vermediğini, ancak Brezilya’nın yine krizde olduğunu ve sürekli gelen zamlar ve hayat pahalılığı sonucu nihayet insanların tepki verdiğini açıkladı bir çok dış basın organında.
Brezilya’da yaşanan eylemler birçok yerde Türkiye’de son 20 gündür yaşanan direnişe benzetildi ve buradan esinlenmiş olabileceği yazdı. Türkiye’deki ‘gezi eylemleri’, Brezilya’daki eylemler polisin direnişçileri sirke taşıdığı için tutuklamasından dolayı ‘sirke devrimi’, 20 cent’lik ulaşım zammından dolayı ’20-cent devrimi’ ve herkese ücretsiz ulaşım talebinden kaynaklı ‘Passe Livre’ olarak, gibi, adlandırıldı. Yeni neslin kıvrak zekası ve orantısız mizahı Brezilya’da da kendini göstermiş oldu.
Birçok şehirde sakin başlayan protesto eylemleri, yine son 20 günde alıştığımız üzere, polisin şiddet ve saldırısıyla karşılandı.
Buna karşın ‘yetkili’lerden açıklamalar gecikmedi. Spor Bakanı Aldo Rebelo “yetkili makamlar ne Konfederasyon ne de Dünya Kupası’nın engellenmesine müsaade etmeyecek’ dedi. Bu tanıdık tehditkar açıklamalar, düşündükleri gibi halkı sindirmeye yetmedi, aksine bizlerin son 20 gündür şahit olduğu gibi direnişi daha da büyüttü ve kenetledi.
Her ne kadar Başkan Dilma Rousseff ılımlı görünmeye çalışsa da Konfederasyon Kupası açılışında halk tarafından ‘yuhalanarak’ istifası istendi. Ekonominin durgun olduğu ve halkın sokağa döküldüğü bu süreçte ve 2014 yılında ciddi bir politik karşı koyuşla karşı karşıya olacak hükümet sadece Dünya Kupasına ev sahipliğiyle değil 2014 başkanlık seçimleriyle de karşı karşıya.
Halk sokaklarda tüm zulme ve baskıya karşın, zaten mevcuttan daha kötüsü olamaz, kaybedecek tek şey korku duvarlarımız diyerek baskıcı, faşizan ve sömürücü sisteme karşı tek yumruk direnmekte.