AGOP EMEKCIYAN-14-07-2014- Kıbrıs,Sicilya ve Sardanya’dan sonra Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır.Bulunduğu coğra-
fi konumu itibariyle önemli bir yere sahiptir.Tarihten günümüze sayısız işgallere ve savaşların ya –
şandığı Kıbrıs’ta stratejik konumu,Ortadoğu’ya açılan pencere,her türlü müdahale için harekete ge –
çebilme açısından önemlidir.
MÖ adaya yerleşen Rumlardan sonra 2671 yıl sonra,yani 1571yılında Türkler adaya adım
attılar.Adada hakimiyeti ele geçirdiler,despot yönetimlerinden dolayı hakimiyetlerini kaybederek
azınlık durumuna düştüler.Kıbrıs adası 1878 yılından 1960 yılına kadar,esas olarak İngiliz emper –
yalizminin kolonisi durumunda idi.ABD emperyalizminin 1950’lerden sonra ilgisini çekmiş adayı
ele geçirmek için her türlü yol ve yöntemi denemekten kaçınmamıştır.
Bir zamanlar insanların dostça,kardeşçe yaşadığı Kıbrıs adasında,1960 yılında kabul edi –
len Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nda Cumhurbaşkanı’nın çoğunluk olan Rumlar (%82) tarafından
yardımcısının ise azınlık olan Türk’lerden (%18) seçilmesi kararlaştırıldı.Buna göre Cumhurbaşka-
nı Makarios,yardımcısı Fazıl Küçük olacaktı.Bakanlar Kurulunda 7 Rum3 Türk,Yasama Görevin’i
5 yılda bir seçilen 35 Rum 15 Türk’ten oluşan Temsilciler meclisi yerine getirecekti.Yasalar ulus’la-
rın konumuna göre belirlendikten sonra adada yaşayanlar tarafından alınan en önemli ortak karar
ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir başka devletle birleşmesi,yada bölünmesinin yasaklanması idi.Yine
Kıbrıs Anayasası’na göre iki resmi dil olacaktı.Türk’lerin adadaki nufusu %18 olmasına rağmen,%
30 temsil oy hakkı ile “eşit“ taraf sayılmaları,gelecekteki planları için isteklerini kabartıyordu.Ni –
teki de öyle oldu.
1950 yılına kadar Türkiye’nin Kıbrıs diye bir sorunu yoktu.Dış İşleri Bakanı Necmettin Sa –
dak TBMM’de yaptığı konuşmasında “Bugün Kıbrıs Meselesi diye bir şey yoktur“ diye açıklama
yapıyordu.Türkiye ve Yunanaistan 1952 yılında NATO’ya üye olunca,Türkiye Kıbrıs’ta durumunun
aynen korunmasından yana oldu.Yunanistan ile karşı karşıya gelmek istemedi.Dünyada Varşova
Paktına karşı kurulan,bir askeri Pakt olan NATO,komünizme karşı mücadelede başka bir sorun ile,
NATO üyesi iki ülkenin karşı karşıya gelmesini o zaman öngörmedi.1954 yılında Yunanistan,İngil-
tere’nin Kıbrıs’ın “kendi kaderini tayin hakkını“ tanıması için BM’ye başvurdu.yapılan görüşmeler-
de Türkiye’nin adanın İngiltere’ye ait olduğunu belirterek İngiltere’nin yanında saf tuttu.Yine BM
oturumlarında Tunus ve Cezayir’in Fransız sömürgeciliğine karşı yürüttükleri Ulusal kurtuluş mü –
cadelesinde yine Türkiye Fransa’dan yana tutum aldı.Artık Türkiye,Ortadoğu halkları gözünde sö-
mürgecilerden,emperyalistlerden yana tavır alan bir ülke olarak tanınmaya başladı.
ABD’nin, adada etkisinin her geçen gün artmasından rahatsız olan İngilizler,Kıbrıs’ın etki
alanına girmemesi için bir Türk-Rum çatışması yaratarak adadaki hakimiyetini güçlendirmek isti –
yordu.ABD emperyalizmi 1950’li yıllarda Kıbrıs’ın bölünmesi ve ABD üssü haline getirilmesi
planını hayata geçirmeyi hedefliyordu.Değişen dengeler İngiliz’lerin aleyhine işlemeye başlamıştı.
Mısır’da Nasır yönetimi Suvyeş kanalının ulusallaştırıldığını açıklamasından sonra,Mısır’a yerleş –
miş olan İngiliz askeri üsleri kapatıldı.Mısır’da üslerini kaybeden İngiltere için Kıbrıs artık vazge-
çilmez öneme sahipti.Artık Kıbrıs bölünecek Rum ve Türk tarafları ve her ikisi de kendi “anava –
tan“larına katılacaktı.İngiliz emperyalizminin “böl ve yönet“ politikasına en uygun düşen çözüm
de bu olacaktı.
Yine dünyada Kıbrıs’ta yaşanan değişiklikler,emperyalist güçler arasındaki çelişkiler Kıb-
rıs’a hakim olan İngiliz’lerin,elinden kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya getirdi.1960’lardan sonra
SSCB yanlısı Kıbrıs’ta AKEL Partisi adadaki oy oranını giderek arttırmaya başladı.Kıbrıs Cumhu-
riyeti,Bağlantısızlar Hareketi zirvesinde kurucu üye ünvanını aldı.Bağlantısızlar Hareketi SSCB’ye
yakınlığı ile tanınıyordu.Tüm bu gelişmeler yapılacak bir seçimlerde kazanacak “komünist“lerin
ardından Batı için çok büyük bir tehlikenin kapıda olduğunu görebiliyordu.
ABD Emperyalistleri Kıbrıs’ı ele geçirmek için 1950’lerden itibaren Kıbrıs’lı Rum’lar ara –
sında EOKA (Kıbrıs’lı Savaşçıların Ulusal Örgütü) denilen faşist bir örgütlenme,Kıbrıs’lı Rum’lar,
Kıbrıs’lı Rumları,Kıbrıs’lı Türk’lere karşı “Kıbrıs Rumlarındır“,“Yunanistan’a bağlanmalı“ sloganı
ile harekete geçirmiştir.Aynı şekilde İngilizler de Kıbrıs’lı Türk’ler arasında TMT (Türk Mukavemet
Teşkilatı) denilen faşist nitelikli bir örgütlenme başlatmışlardır.Başına da atanan kişi Rauf Denktaş
olmuştur.Her iki faşist örgütlenmeler de gerici şövenist olup,iki halkı birbirine düşman etmeye
“Rum ve Türk’ler“ bir arada yaşayamaz,anlayışında,toplumu ikiye bölmüşlerdir.1963 yılında Rum‘-
larla Türk’ler arasında başlayan çatışmalar iki halkı karşı karşıya getirmiştir.1967 yılında yine iki
halk birbirine düşürülerek çatışmaya sürüklenmiştir.Emperyalist burjuvazi iki halkı bölerek nihayet
1974 yılında planlarını hayata geçirdiler.
İŞGALCİ TÜRK ORDUSU KIBRIS’TA ;
Türk Devleti’nin esas amacı adada tek başına bir yönetim ile Kıbrıs’ı ele geçirmek olmuş –
tur.Irkçı,faşist Turan düşüncesini her daima savunan,1960 yılında Türkiye’de gerçekleştirilen askeri
cuntanın içinde,görev alan katıldığı askeri cuntanın işbaşına gelmesinden sonra Albay rütbesi ile
ordudan uzaklaştırılıp,sürgüne gönderilip Milliyetçi Çalışma Partisi ile devamı olan MHP’yi kuran
Albay Alparslan Türkeş ve arkadaşları Kıbrıs’ta “Türk’lerin ezildiğini“,“haklarının kısıtlandığını“,
Rum’ların da ENOSİS istedikleri ve Kıbrıs’ı Yunanistan’a katmak için,fırsat kolladıkları şeklinde
bir propaganda ve kaos örgütlemeye giriştiler.Tamamen Özel Harp Dairesi’nin planı ve provakas –
yonları ile adada bir savaş ile toprakları ele geçirmek hedefindeydiler.
Büyük Yunanistan düşünü kuran Grivas’ın ırkçı EOKA örgütlenmesi ile Özel Harp Daire-
si’nin kurduğu TMT ve başına getirdiği Rauf Denktaş özel örgütlenmesi,Türk-Rum kardeşliğini
savunanlar ile Rum’lara saldırmaya ve öldürmeye başladı.Aynı şekilde EOKA Teşkilatı ise Türk’le-
re karşı saldırılar yaparak karşılıklı saldırılar yaşandı.Şiddetlenen çatışmalarda 24 Türk’ün öldü –
rülmesini müdahale gerekçesi olarak gören Türkiye adayı işgal edebileceğinin sinyallerini verdi.
15 Temmuz 1974 yılında ,ABD güdümündeki faşist Sampson kliği,başta olan İngiliz uşağı
Makarios’u darbe ile al aşağı ederek,iktidarı ele geçirdi.Teşhir ve tecrit olan bu iki klik yönetimi
sivillere terk etmek zorunda kaldı.Darbeyi de fırsat bilen Türk hakim sınıfları ve hükümet olan Ece-
vit bütün emperyalist güçlerin de desteğini de alarak adayı işgal etti.İlk harekat Temmuz 1974’de,
ikinci harekat isecAğustos ayında Cenevre görüşmelerinin yapıldığı sırada “herhangi bir ilerleme“
sağlanamadığı gerekçesiyle gerçekleştirildi.DöneminTürk Dışİşleri Bakanı Turan Güneş’in görüş –
melerde yer aldığı,“Ayşe tatile çıksın“ şifresini kullanarak,harekat emrini Bülent Ecevit’e verdi.
Ayşe,Turan Güneş’in kızının ismidir.Yani işgal edebilirsiniz mesajını Ecevit’e iletmiştir.
Türk hakim sınıflarının görünüşte “sol“,özünde faşist olan adamı Bülent Ecevit Kıbrıs’a çı-
kartma yaparak bu işgalin adına “barış harekatı“ adını koydu.İşgalci Türk ordusu adaya “barış ve
kardeşlik“ götürmek için çıktı,dedi.“işgal ordusu“ olmayacak diyen,her konuşmasında “barış,kardeş-
lik,özgürlük“ gibi yüce kavramları ağzından düşürmeyen B.Ecevit,faşist yüzünü gizleyebilmiştir.
Hatta bazı sol çevreleri de etkisi altına almıştır.Kıbrıs işgal harekatı 40 bin askerle,zırhlı araçlarla
kara,deniz,havadan yapılan başka bir ülkenin topraklarını işgal edilmesi olayıdır.Barış harekatı ol –
mamış,katliama dönüşmüştür.Barış harekatı adı altında,binlerce yaralı,esir,ölü ve yıkım “kardeşlik“
adı altında yapılmıştır.İşgal,Türk milliyetçiliğini,şövenizmi körüklemenin aracı olmuştur.%38 top –
rak parçasını işgal eden Türk ordusunun hakimiyeti altına girmiş oldu.
Kuzey bölümü güneyden koparılmış,kuzeyde Rum’lar göçe zorlanmış 200 bin’e yakın
Rum evini,köyünü bırakarak terketmek zorunda kaldı.Türkiye’de, Ermeni’lere-Rum’lara-Kürt’lere
yapılan soykırım aynen Kıbrıs’lı Rum’lara yapılmıştır.Güney’den Türk’ler,kuzey’e yerleştirilerek
fiilen işgal tamamlanmıştır.
İşgal ordusu benzeri görülmemiş uygulamalar ile talan,soygun,tecavüz ve infazlar ile sa –
vaş suçu işlemiştir.Ada’nın demografik yapısını bozarak tamamen Türk tarafını çoğaltmak için
Türkiye’den seçilen MHP’li ırkçı kesimler buraya taşındılar.Adada evlere,topraklara,ganimetlere el
koyarak yerleştiler.Türk’lerin öldürüldüğünü söyleyen işgalci Türk ordusu sivil halka saldırmaktan
kaçınmadı.Binlerce sivil savunmasız insanlar uykularında katledildiler.Katliamları “adaya demok-
rasi“ getirdik diye yutturmaya çalıştılar.Beşparmak dağları diye bilinen Pentadektylos dağları kan
gölüne döndü.Türk ordusu belki tarihinin en vahşi saldırılarını,katliamlarını burada yaptı.Yüzlerce,
binlerce insan “esir“ alındı.Topraklarından,yurtlarından alınarak bilinmez yerlere götürüldü ve
infaz edildiler.Kıbrıs halkına “barış,özgürlük,huzur vaadiyle işgal eden Ecevit,NATO’ya bağlı ordu-
su ile inandırıcı olmamıştır.
Kıbrıs,Türk ve Rum halklarının ortak devleti olan Kıbrıs Cumhuriyeti,Türk Devleti’nin iş-
galiyle ikiye bölündü.13 Şubat 1975’de KTFD adı verilerek başına Özel Harp Dairesi’nin getirdiği,
kukla bir devletin,kukla yöneticisi Rauf Denktaş atandı.yapılan antlaşmalara göre kuzeydeki Rum‘-
lar güneye,güneydeki Türk’ler kuzeye yerleşmek üzere yer değiştirdiler.Türkiye’den belli bir nufus
getirilerek nufusun çoğaltılması hedeflendi.KTFD parlamentosunda bütün üyelerin oybirliği ile 1983 yılında
KKTC kuruluş bildirgesi,bütün parlamenterlerin oy birliği ile kabul edildi.
20 Temmuz 1974’de Türk ordusu tarafından işgal edilen 40 yıldır,halen işgal altında olan Kıbrıs’ta, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilan edildi.
İşgalci Türk ordusunun Kıbrıs’ta uyguladığı zulüm,vahşet,savşın görüntüleri esirlere karşı,
savaş hükümlerini hiçe sayarak yok edilmesi dünya kamuoyunda tepkiyle karşılandı.İşgalci Türk
ordusunun Kıbrıs’tan derhal,şartsızve hiç bir koşul ileri sürmeden geri çekilmesi istendi.BM’lere
verilen bir önerge ile BM Genel Kurul’u Kıbrıs konusunda,olağanüstü toplanarak belli başlı karar-
lar aldı.550 sayılı karara göre “bütün işgal güçlerinin kıbrıs cumhuriyeti’nden derhal çekilmesi“ ta-
lep edildi.BM Genel Kurulun’da 103 Evet,5Aleyhte (Türkiye,Pakistan,Bangladeş,Somali,Malezia)
ve 20 Çekimser oyla kabul edildi.KKTC’nin tüm BM üye devletler tarafından tanınmaması istendi.
BM’ye göre Türk askeri adada işgalcidir.Türk hakim sınıfları,yani işgalciler uluslararası alanda
ağır bir diplomatik yenilgi aldılar.
Tüm tepkilere rağmen adanın kuzeyinde faşist Türk ordusunun işgali altında ,kukla bir devlet KKTC oluşturuldu.
Savaşın yıkıntıları,savaşın bitiminden sonra hepsi teker teker ortaya çıkmaya başladı.Terör estiren
Türk ordusunun adaya sözde barış,kardeşlik,huzur getirdik yalanları
hepsi bir bir ortaya çıkmaya başladı.Acı,yıkım,korku ve vahşetten beslenen İşgalci Türk ordusu,sa-
vaştan sonra başı hayli ağrımaya başladı.Karşı karşıya kaldığı sorunların başında esir alınıp,kaybo-
lan Rum’ların sorunu gelmektedir.bugün bile akıbetlerinden haber alınamayan kayıp Rum esirler
sorunu,kayıp yakınlarının olduğu kadar,tüm insanlığın sorunudur.Vicdanları halen sızlatmaya de –
vam etmektedir.
KAYIP ASKER’LER VE SİVİLLER ÖLDÜRÜLDÜ ;
1974 yılına kadar Barış içinde bir arada yaşayan Rum ve Türk halkları,emperyalist efendile-
rinin çıkar kavgasına kurban edilerek yerlerinden,yurtlarından edildiler.Acı,ızdırap,korku ile karşı
karşıya kalan halk yaralarını bugün bile saramamıştır.Savaşta öldürülenlerin mezarları belli anıl –
maktadırlar.Ama 1500 yakın kayıp Rum’dan bugüne kadar haber alınamamıştır.kayıp yakınları,ai-
leler örgütlenip BM’lere,Türkiye’yi şikayet ederek,sivillerin ve askerlerin akıbeti hakkında Türki-
yeden soruşturma açılmasını istediler.25 yıldan sonra ilk defa Kıbrıs Rum kesiminde kayıp yakın-
ları kayıpların akıbetlerinin belirlenmesinde ilerleme sağlanamdığı için,protesto etmek amacıyla
BM Genel Sekreteteri,Kıbrıs Özel Temsilcisi Ann Hercus’un evinin yakınında oturma eylemi yaptı.
İlkokul öğrencilerinin de katıldığı eylemde Ann Hercus’a bir mektup verildi.“Mektupta BM’in ka –
yıp sorununun çözmesinin görevi olduğu,Türkiye’ye baskı yapılmasını istediler.
Kayıp askerler ile sivillerin akıbeti hakkında 35 yıl sonra ortaya çıkan kemikler bize,kuş-
ku bırakmayacak şekilde bu kişilerin öldürülüp,yok edildiğini göstermektedir.1974 yılında,savaş
sırasında esir alınıp fotoğrafları çekilerek,tüm dünyaya servis edilen,Türk ordusunun “şefkatlı“,sa-
vaş kurallarına uyduğu imajını vermeye çalışan,o dönem Türk basınında ve yabancı basında adeta
ikon olan 5 Rum askerinin ( K.Antonakıs Mıchael-30,Nıcolaou P.Chrısttomos-26,H Phılıppos Stephanos-19,P.Ioannıs Charelembas-24,Skordıs Georghıos-25 ) teslim olmuş görüntüleri ile Türk
askerinin,Rum askerine bir sigara ikram eden görüntüsü,basında günlerce,milliyetçi,ırkçı,şöven rüzgarın aracı olmuştu.Ama Türk askerinin bu foyası,yalan ve sahte şefkatı 35 yıl sonra ortaya
çıktı.Kıbrıs işgal harekatında çekilen bu fotoğraf,Türk askerleri tarafından esir alınan 5 Rum aske- rinin Kuzey Kıbrıs’ta bir Türk köyünde yer alan su kuyusunun içinden çıkması oldu.Kayıp yakın-
larından alınan DNA örnekleri analiz edildiğinde bunlardan 5’nin,35 yıldır kayıp olan Rum askerle-
re ait olduğu ortaya çıktı.Bu askerlerin 14 Ağustos 1974’de esir alınan Rum askerler olduğu belir-
lendi.
Bir TV programında baklayı ağzından kaçıran Kurtlar Vadisi dizisinde “kılıç“ adında bir
mafya babasını cezalandıran Atilla Olgaç’ın anlattıkları insanın kanını donduracak gibidir.Olgaç as-
kerlikte terhisine birgün kala Mersin’den Kıbrıs’a gönderilince işgal harekatında görev aldığını,va –
tan için adam öldürdüğünü itiraf etti.19 yaşında esir düşmüş bir Rum’u yüzüne tükürdüğü için alnın-
dan vurduğunu,sonradan buna 9 kişinin daha eklendiğini itiraf etti.Bu hareketin bir suç olduğunun
farkına varan,gelen tepkiler üzerine “şaka“ yaptığını söyleyen Olgaç,inandırıcı olamamıştır.Kıbrıs işgali ile
başlayan ihlaller,hukuksuzluk,işgallere karşı Rum halkı örgütlenerek,AİHM’ne başvurarak
haklarını aramışlardır.Evinin elinden alındığına karar veren mahkeme Titiana Loizidou’ya Türkiye‘-
nin 1,2 milyon euro ödemeye mahkum etti.1994 yılında Rum hükümeti harekat sonrası kaybolan
1491 kişi için ve yerlerinden edilen 221 bin kişinin zararlarını karşılaması talep edilen başvuruyu
AİHM’ne 1996’da yaptı.Türkiye’yi İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal ettiği sonucuna vardı.Nihai
karar ise 2014 yılında açıklandı.Türkiye harekat sonrası kaybolan ailelere 30 milyon euro,adanın
kuzeyinde malların zararını karşılamak için ise 60 milyon toplam 90 milyon euro ödemeye mah –
kum etti.
“Şefkatlı Türk Odusu“nun,Rum halkının topraklarını işgal edip,akıl almaz zulüm,vahşet
ve acı yaşatmasını Türkiye’de tüm ilericiler,devrimciler şiddetle karşı çıkmış,aynı zamanada kına-
mıştır.Çünkü bu acıların aynısını Türk Ordusu,Türkiye’de yaşayan Rum,Ermeni,Kürt,Alevi…kendi-
sine muhalif olan tüm kesimlere uygulaya gelmiştir.Bu yüzden sicili kirlidir.Tüm uluslararası söz –
leşmelerde sözde imzası olan Türkiye,gereklerini hiç bir zaman yerine getirmemiştir.Ermeni je-
nosidi ile 1,5 milyon Ermeni’nin yok edilmesi,350 bin Rum’un topraklarından göçe zorlanması,ar –
tık Türkiye’de Rum ve Ermeni’lerin sayıları yok denecek kadar azalmıştır.
Şefkatlı Türk Ordusu“nun,Kürt Ulusal Kurtuluş mücadelesinde uyguladığı vahşet henüz
hatıralardan silinmedi.Gerillaların organlarını kesmek,kesik başları ile hatıra fotoğrafı çektirmek
insanlıktan nasibini almayan faşistlere ancak mahsus olabilir.Dersim’de insanları mağaralarda
gaz bombaları ile imha eden Türk ordusu’nu Dersim’liler asla unutmamıştır.14 yaşında teslim olan,ge –
rillaya 45 yıl hapis cezası veren Türk ordusu ile adalet sisitemi ne kadar korku içinde olduğunu
göstermiştir.Teslim olan gerillaları bile kurşuna dizen “şefkatlı Türk ordusu“ her zaman savaş suçlu-
su olarak bilinecektir.Faili meçhul cinayetlerde öldürülüp,halen nerede oldukları belli olmayan,me-
zar taşları olmayan insanların ölümünden sorumlu “şefkatlı Türk ordusu“dur.Kürt ve Ermeni oldu-
ğu için kendi askerini dahi öldüren ancak “şefkatlı Türk ordusu“nda görülür.
Dün Kıbrıs’ta halkları birbirine düşüren emperyalizm,bugün aynı senaryoyu Afrika’dan
Ortadoğu’ya kadar genişleterek bölgeyi savaş alanına çevirmiştir.Rum-Türk çatışması yerini bugün
etnik-din ve mezhep savaşlarına bırakmıştır.Değişen hiç bir şey olmamıştır.Savaşlardan ülkelerini
bırakarak kaçan insanların sayıları hergeçen çoğalarak artmaktadır.Ülkemizde bu politikaların uy-
gulayıcısı RTErdoğandır.Kesab’dan başlayıp Suriye,Irak’a kadar uzanan bu bölgede Suni-Şii-Kürt
çatışması ile halkları birbirine kırdırıp seyreden RT Erdoğan İnsanlığa karşı ağır suç işlemeye baş-
lamıştır.Türkmen’lere yardım adı altında IŞID örgütünün tüm lojistik askeri ihtiyaçlarını karşılayan
RT Erdoğan halkların, tüm insanlığın düşmanıdır.
40 Yıldır Rum ve Türk halkları arasında devam eden Kıbrıs Sorunu ne Lahey Planı,ne
Annan Planı ne de bir başka plan çerçevesinde çözüme ulaşabilir.tek çözüm yolu Halkların Kardeş-
liğidir.Ağır suç dosyaları ile savaş suçu işleyen TSK’nın Uluslararası mahkemelerde hesap verme
zamanı gelmiş,çoktan da geçmiştir.