Home , Haberler , 25 KASIM’DA UMUDUN TÜRKÜSÜNÜ,MÜNİH MAHKEMESİ ÖNÜNDE HAYKIRDIK!

25 KASIM’DA UMUDUN TÜRKÜSÜNÜ,MÜNİH MAHKEMESİ ÖNÜNDE HAYKIRDIK!

15192775_10211809769470456_4276206907137112840_n“Umudun türküsünü, şimdi daha yüksek sesle söylüyorum.!” demişti sevgili Banu. Bizler de ATİK tutsaklarının 25. Mahkemesinin 25 Kasım’a denk gelmesinden yola çıkarak, Yeni Kadın olarak bu yıl 25 Kasım’da, kadına yönelik şiddete karşı mücadele eylemimizi Münih mahkemesi önünde merkezileştirmeyi karar altına aldık. Dost kadın kurumları ile de kararımızı paylaştık ve eylemi ortaklaştırma önerimizi götürdük. Bu alt hazırlıklardan sonra yoğun bir çalışma içine girdik. Ve nihayet 25 Kasım günü, aktivistlerimiz ve dostlarımızla birlikte Münih mahkemesi önünde buluştuk.

Önce hep birlikte duruşmaya katıldık. Yine bu güne ilişkin aldığımız kararlardan bir tanesi de, bugünkü duruşmada içeri girerken kadın arkadaşlara öncelik tanınması yer kalırsa erkek arkadaşların girmesi noktasındaydı. Bu kararımızı uygularken, sabahın çok erken saatlerinde, kilometrelerce yollardan sadece mahkemeye katılmak için gelen erkek arkadaşlarımızın, aldığımız kararın sorunsuz hayat bulmasında anlayışla yaklaştıkları için buradan onlara teşekkür etmek isteriz.

Mahkeme salonuna tutsaklar tek tek girip, onları ayakta alkışlarla karşılayan kalabalık kadın kitlesini gördüklerinde duyguları adeta hepsinin yüzünden, gülümseyişlerinden okunuyordu. En son salona Banu yoldaş alındı. Banu yoldaş yumruğu havada salona girdiğinde, başını kaldırıp izleyiciler bölümünde çoğunluğu lila kıyafetli kalabalık kadın kitlesini gördüğünde, onun da duyguları yüzüne ve gülümsemesine yansımıştı.

Çocuk istismar yasasını çıkartmak isteyenler tarafından tutuklu bulunuyorum;

15202711_1108511309217781_8945203065975667037_nBanu 25. duruşmada savunmasına ek yaptı. “Hepinizi özgür yarınlara duyduğum sarsılmaz inançla, umutla, coşkuyla selamlıyorum.” dedi, yoldaşlarına ve dostlarına hitaben. Geçen hafta Türkiye’de bütün kadın kurumlarını ayağa kaldırıp sokağa döken çocuk istismarı ile ilgili yasaya ve bunun neden çıkarılmak istendiğine vurgu yaparak,”12 yaşındaki bir çocuğa tecavüz eden 52 yaşındaki bir erkeğin, çocukla evlendiğinde cezasının ertelenmesini öngören yasanın, çocuklara tüm yaşamında tecavüz anlamına geldiğini ve benim böyle bir yasayı çıkartmak isteyenler tarafından Alman devletinin işbirliğiyle tutuklu bulunmam utanç verici bir durumdur.” dedi.

“Baskılar bizi yıldıramaz… Direne direne kazanacağız!..’

25 Kasım Kadına Yönelik Her Türlü Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.’ vesilesiyle yaptığı konuşmasında Mirabel Kardeşleri ve mücadelesini anlatan Dr.Banu, günümüzde de kadınlara yönelik devlet şiddetinin devam ettirildiğini, son örneğinin HDP eş başkanı Figen Yüksekdağ‘ın, 70 yaşındaki dil bilimci Necmiye Alpay ‘ın, dünyanın gelecek vaat eden yazarlar arasında ilk beş sırada gösterilen Aslı Erdoğan’ın, DBP eş başkanı Sebahat Tuncel‘in, belediye başkanlarının, milletvekillerinin, akademisyenlerin, yazarların, gazetecilerin, demokrat, devrimci, sosyalist, feministlerin tutuklanması bile tek başına özellikle de kadınların neden mücadele etmeleri gerektiğini anlatmaktadır.” dedi.

“Kadınları sindirmeyi, korkutmayı, direnişlerini kırmayı hedefliyorlar”

Banu, “Kadın özgürlüğünü politik hedef olarak belirlemiş ve bu yönde önemli çalışmalar yapan HDP’nin eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ kilometrelerce uzaklıktan bizi desteklemek için duruşmalarımıza katılmıştılar. Şimdi aynı süreci kendileri yaşıyorlar… Yani aradaki kilometrelerin, yaşanan coğrafyanın hiçbir hükmü yok. Sistem aynı işliyor… Bu yapılan saldırıların hepsi kadınlara yöneliktir ve onları sindirmeyi, korkutmayı direnişlerini kırmayı hedeflemektedir. Sevgili Figen Yüksekdağ’ın dediği gibi “Direne direne kazanacağız!..”

Konuşmasının sonunu ise; “Toprağa düşen şehitlerimizin anılarını yaşatmak, düşlerini gerçekleştirmek için… yaşamak ve yaşatmak için… barış için, kardeşlik için, eşit ve özgür bir gelecek için biz kadınlar mücadelenin en ön saflarında yer almalıyız. Bu sistemin, ataerkil ideolojisinin, kimliğimizi, bedenimizi, ideallerimizi teslim alamayacağını göstermeliyiz. Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Tüm kadınlar meydanlarda, sokaklarda, evlerde, cezaevlerinde hep beraber sisteme ve erkek egemenliğine öfkemizi, sınıfsız- sömürüsüz, kadın ve erkeğin eşit olduğu günlere sevdamızı haykırıyoruz. Hepinizi en devrimci duygularımla selamlıyorum.” diyerek bitirdi… Alkışlarla Banu’nun konuşmasının sona ermesi üzerine mitingimizi başlatmak için dışarıya çıktık.

Miting alanında kadına yönelik şiddeti ve ATİK tutsaklarının hukuksuz tutukluluklarını protesto eden pankartlarımız, dövizlerimiz ve bayraklarımız ile, dost kadın kurumlarından arkadaşlarımızın bayrakları ve dövizleri ile rengâ renk bir görünüm sağlanmıştı. SKB, Courage, MLPD, Sara Kürt Kadın Komünü ’nden dostlarımızın da, MYK üyemiz Banu şahsında tutsak yoldaşlarımızı sahiplendikleri mitinge, moderatör arkadaşımızın kitleyi selamlayarak start vermesiyle başlamış olduk.

“Muhalif kadınlara devletler pervazsızca saldırıyor!”

İlk konuşmacı Ver.di Arbeits Gruppe Gegen Rechte’den Hedwig Krimmer, 10 ATİK tutsağının hukuksuzca tutuklanmalarının Alman Emperyalizmi ile faşist TC Devleti’nin işbirliği çerçevesinde gerçekleştiğini ve paragraf 129a/b yasasını anlattı.

Sara Kürt Kadın Komünü ’nden söz alan arkadaşımız da Banu özgülünde devlet şiddetine maruz kalan kadınlara vurgu yaparak, sisteme muhalif olan kadınlara devletlerin neden bu kadar pervazsızca saldırdığını anlattı.

15253531_1108513535884225_7760610682302224213_nKorkmuyoruz!.. Susmuyoruz!.. İtaat Etmiyoruz!..

Yeni Kadın MYK sı adına başkan arkadaş söz aldı… Katılımcıları selamladıktan sonra sonra sözlerine “Patriyarkal Sistemin Kadınlara Yönelik Her Türlü Saldırısı Politiktir! Korkmuyoruz!.. Susmuyoruz!.. İtaat Etmiyoruz!.. diyerek başladı… Emperyalist ülkelerdeki egemenlerin kadına yönelik şiddet konusundaki iki yüzlü yaklaşımlarına parmak basarak; “Örneğin; Almanya’da 2015’te 105.000 civarında kadın, hayat arkadaşı tarafından şiddete maruz kaldı, 331’i öldü. (Federal Suç Dairesi (BKA)” dedi… Avrupa’da yaşamın bütün alanlarında cinsiyet ayrımcılığının nasıl sürdürüldüğüne değindikten sonra, “Dünya sadece işçi sınıfı ve emekçilere karşı gaddar, acımasız, faşist nitelikleriyle ön plana çıkan değil, aynı zamanda kimliklerinde kadın düşmanlığı da yazılı liderler tarafından yönetilmektedir.” dedi. Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşmüş olan çocuk istismarı yasa tasarısına değinerek şimdilik te olsa bu yasa tasarısının geri çekilişini “KADINLARIN ZAFERİ” olarak adlandırdı. Sözü tutuklanan HDP milletvekillerine getirerek, “Bu saldırı, genelde Kürt halkına, ilerici, devrimci muhalif kesimin demokrasi mücadelesine yönelik olmakla birlikte, özel olarak kadınların mücadelesine yönelik bir saldırıdır. Bu nedenle buradan başta Figen Yüksekdağ ve Gülten Kışanak olmak üzere tutuklu tüm kadın vekillerimize… akademisyenlere, basın çalışanlarına ve tüm direnişçi kadınlara selamlarımızı iletiyoruz.“ dedi. Sözlerini, “katledilen, tutsak edilen kadınlarla bizlere bir mesaj veriliyor!.. Bizler de bu mesajlara, bugün buradaki toplanan gücümüzle kendi dilimizden cevap veriyoruz. Bu alanlardaki gücümüz, öfkemiz, sloganlarımız ve zılgıtlarımız yanıtımızdır!.. Jin, Jiyan, Azadî!” diyerek sonladı.

MLPD İnternasyonale Bündis’ten arkadaş; tutsaklarla dayanışma ve Almanya seçimleri üzerine konuştuktan sonra, seçimlerde Erhan Aktürk’ü ve Deniz Pektaş’ı aday gösterdiklerini açıkladı.

Avukat Franziska Nidelmann, konuşmasında Banu için, “ATİK li tutsakların içinde en güçlü ve diğerlerine de güç verenlerden birisi.” dedi ve Banu’nun mahkemede sunduğu ek savunmadan pasajlar sundu.

“Onlar kadını sadece beden olarak görüyorlar”

Sevgili HDP Van milletvekilimiz Tuğba Hazal yaptığı konuşmada, “HDP eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ kilometrelerce uzaklıktan bizi desteklemek için duruşmalarımıza katılmıştılar. Şimdi aynı süreci kendileri yaşıyorlar… Yani aradaki kilometrelerin, yaşanan coğrafyanın hiçbir hükmü yok. Sistem aynı işliyor…” demişti. Çok doğru.. Sisteme muhalif olanlar sistemin saldırılarından kurtulamıyorlar, hele de bu karşı duran kadınsa…” dedi ve Türkiye’deki gelişmeleri, HDP’ye, devrimci, demokrat muhalif güçlere saldırıları anlattı ve “kadınları yönetilecek cins olarak gördükleri için yönetemediklerini katledip çıplak bedenini sokak ortasında teşhir ediyorlar. Onlar kadını sadece beden olarak görüyorlar ve bedenini teşhir ettiklerinde kadınları bitirebileceklerini düşünüyorlar. Bu kadar zavallılar aslında…” diyerek mücadelenin neden kadınlar açısından çok daha zorunluluk olduğuna vurgu yaptı.

15202712_1108511809217731_2301705578695823044_nSKB adına konuşan arkadaşımız da kadın mücadelesinin ve bugün Banu yoldaş özgülünde tutsak devrimcilerle dayanışmanın önemini ve bu dayanışmayı sürdüreceklerini vurguladı.

Duisburg ‚tan genç kadın arkadaşımız sevgili Hatice, “Ben Ulrike Meinhof ‚ adlı tek kişilik oyunuyla başarılı bir şekilde Ulrike Meinhof’u canlandırdı.

Aynı umut ve sevdayla söyledik türkülerimizi

İki saatten fazla süren mitingimiz aynı yürekle, aynı inançla, aynı umut ve sevdayla söylenen türküler ve çekilen halaylarla başarılı bir şekilde sona erdi.

Öğle arasından sonra yeniden başlayan mahkemede sevgili Müslüm Elma ‚da ek savunma yaptı. Konuşma arasında “Mahkeme salonunda dayanışma ve yoldaşlarına moral için gelenlerin çoğunluğunun kadın arkadaşlar olması, bu günü daha anlamlı ve özel kılmıştır.” dedi. Mahkeme saat 16.00 da sona ererken bu sefer de alkışlarla karşıladığımız yoldaşlarımızı alkışlarla yolculadık bir kez daha karanlıkların aydınlığa kavuşması umuduyla…