AVRUPA | 29 – 12 – 2012 | Yeni bir yıla daha giriyoruz. Bu köhnemiş eski dünyada yeniye dair umutlarımızı asla kaybetmedik kaybetmemeliyiz. Çünkü hedeflediğimiz yeni dünya, insanlığın, geleceğin ve tahrip edilen doğamızın kurtuluşu için bir ışık dünyasıdır. Evreni kuşatan karanlığa karşı böyle bir ışık, umutlu olmamızın ve ümit etmemizin kaynağıdır. Dolayısıyla cüretimiz boş bir inanç değil, ezilenlerin ve doğanın kurtuluş çığlığı olduğu için anlamlıdır ve bunun için güçlüyüz. Evet köhnemiş eski bir dünyada yeni bir yıla giriyoruz. Dünyanın hali biliniyor. Golabilizm denilen bu emperyalizm dünyasında sınıf, ulus ve inanç eşitsizliklerinin geride kaldığını söylemişlerdi. Uzlaşmaz çelişkilerin ve savaşların tarih de kaldığını belirtmişlerdi. Bir uyum ve adalet dünyasından bahsetmişlerdi. Peki gerçekler böyle midir.?
Yeni dünya düzeni denilen neo liberal stratejik emperyalist saldırganlık planında Irak, Afganistan, Somali, Uganda, Ortadoğu ve diğerlerinde katledilenlerin sayısı ikinci dünya savaşından çok daha fazladır. Dünya da tüm ezilenlere dayatılan bir haksız savaş saldırganlığıdır. Dünün NATO, VARŞOVA eksenli iki kutuplu dünya emperyalist yapılanmasında Sovyetlerin yenilgisiyle ABD’nin eski Sovyet nüfuz alanlarını kontrole almada doğan elverişli objektif koşulları kullanması topyekûn halklara stratejik bir saldırı planıyla devreye sokuldu. Bunu Yugoslavya’da halkların birbirine kırdırılması, Irak’ın, Afganistan’ın işgali ve kana bulanması biçiminde gördük. Bunu Amerika-Siyonizm eksenli stratejik bir karakolu olarak TC’nin bölge halklarına saldırganlığında gördük. Ortadoğu’nun emperyalizmin uşağı ve karakolları, günümüz emperyalist sermaye yoğunlaşması ve merkezileşmesine cevap olamayınca yeni birikim modellerine entegre edilmek durumundaydılar. Emperyalist yeniden yapılandırma patentli politikalar çerçevesinde Türkiye ve dünyadaki devletler, sömürü ve zulümkar nitelikli özünden hiçbir şey kaybettirmeden yeniden yapılandırılmaktadırlar. Ki bu statükolara karşı Arap Baharı denilen halkların öfkesi bütün meşruiyetine rağmen doğru önderliklerden yoksundu. Bu durum, emperyalistlerin öteden beri planladıkları stratejik Büyük Ortadoğu Projesine halkları yedeklemek için fırsat sundu. Bu fırsatı emperyalistler yayılma açısından güne denk düşen Ilımlı İslam projesiyle karşılamaya çalışmaktadırlar. Şüphesiz bu, şu durumda Sünni İslam ekseninde emperyalizme hizmet etmektedir. Rusya, Çin, İran eksenli gerici kampına karşı ABD eksenli stratejik planın şimdiki durumda çıkarına denk düşen budur. Bu plan doğrultusunda TC Truva atı tarafından Suriye halkları kuşatılmaya çalışılmakta ve korkunç bir haksız savaşa sürüklenmektedir. Bu emperyalist plana hayır diyoruz. Türkiye’nin buradaki canhıraş gayreti, İttihatçı, Kemalist, tekçi imha cumhuriyetini garantiye alma amaçlıdır. Suriye’de kontrol dışı muhtemel bir Kürt mevzilenmesinin önünü almaya çalışmaktadırlar. Zira Misakı Milli denilen devlet sınırları içindeki kırmızı çizgileri de ezilen Kürt ulusu, azınlıklar ve ezilen inanç gruplarının inkarına dayanmaktadır. Her milliyetten proletarya ve emekçilerin imhasına dayanmaktadır. Türk Sünni İslam eksenli bu yeni Osmanlıcığın katliamları aşikardır. Onun faşist niteliği açıktır. Halklarımızın aydınlık geleceğinin güneşi devrim olabilir. Bunun içindir ki devrimin bütün dinamiklerine, Denizlere, Mahirlere, Mazlumlara, Kaypakkayalara ve Demokratik Haklar Federasyonu (DHF)’na dün olduğu gibi bugünde saldırmaktadırlar. Kaypakkaya daha bir kaç kişilik güçle tarih sahnesine çıktığında emperyalizm tarafından bir numaralı tehlike ve düşman ilan edildi. Haklıydılar. Çünkü Kaypakkaya kapitalist paradigmada ve burjuva felsefeden kopuştu. Resmi tarih ve ideolojilerine köklü bir meydan okuyuştu. Egemenler buna topyekün saldırdılar. 17’ lerde de saldırdılar ve bugünde saldırıyorlar. Kırda gerilla, şehirde DHF aktivistlerine saldırının içeriği de budur. Bu saldırılara karşı durmak köklerimize sarılarak aynı zamanda geleceğimize de sahip çıkmaktır.
Yaşadığımız Avrupa’da göçmenlere karşı ırkçı yani özel mülkiyet dünyasının sonucu olan kabaran bir gerici dalga ile karşı karşıyayız. Sömürü dünyasının ruhudur bu. Dün Kızılderilileri ‘’uygarlık’’ adı altında soykırıma uğratan, Siyahların soykırımlarını adaletin tecellisi olarak lanse eden Nazizm’in iğrenç soykırımlarını ‘’uygar halkların hakkı’’ olarak görenler bugünde işbaşındadırlar. ‘’Uygar Avrupa’’nın merkezinde kadına yönelik şiddet ve cinayetler onlarca kat artmıştır. Zulmü zaten biliyoruz ve yaşıyoruz. Diyeceğimiz şudur: İşçi sınıfı ve tüm ezilenler birleşin. Yeni yıl, bütün gerici ablukayı kırmada daha kararlı, azimli bir direnişin ötesinde, geleceği kazanmanın vesilesi olsun.
2013; Birlik, Mücadele ve Zafer Yılı Olsun!