Home , Köşe Yazıları , 1 Mayıs kutlu olsun! – Füsun Erdoğan
FÜSUN ERDOĞAN
FÜSUN ERDOĞAN

1 Mayıs kutlu olsun! – Füsun Erdoğan

FÜSUN ERDOĞAN

Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu tarafından, Şikago’da 8 saatlik işgünü talebiyle 1 Mayıs 1886’da gerçekleşen iş bırakma eylemine yarım milyon işçi katılır. İşçilerin bu görkemli başkaldırısı 1 Mayıs sonrasında da devam eder. Ve 4 Mayıs 1886’da gerçekleşen gösteride, dördü işçi, yedisi polis olmak üzere onbir kişinin hayatını kaybettiği ‘Haymarket Olayı’ yaşanır. 14-21 Temmuz 1889’da toplanan II. Enternasyonal Kongresin’de bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs’ın tüm dünyada işçilerin “Birlik, Mücadele ve Dayanışma” günü olarak kutlanmasına karar verilir. Ve o tarihten itibaren, tüm dünyada 1 Mayıslar işçi sınıfının enternasyonal birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanıyor.

Coğrafyamızda 1 Mayıs ilk kez Osmanlı döneminde 1911 yılında Selanik’te tütün, liman ve pamuk işçileri tarafından kutlanır. Rum ve Ermeni sosyalistler, işçi önderleri 1 Mayıs bilincinin taşınması ve kutlama örgütlenmesinin önderleri olarak tarihe geçerler. İstanbul’da 1 Mayıs ilk defa yine onların önderliğinde 1912 yılında kutlanır.  Türkiye’de 1923 yılında 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak yasallaşır. Ancak devlet 1924 yılında kitlesel 1 Mayıs kutlamalarını yasaklar, 1935 yılında ise 1 Mayıs’ı “Bahar Bayramı” olarak tanımlayıp asimle ve iğdiş ederek tatil ilan eder.

1 Mayıs Türkiye’de yasaklar ve yasaklara karşı mücadele demektir, direniş demektir. Türkiye’de 1 Mayıs, 1976 tarihinde yeniden doğdu. DİSK’in 1976 yılında düzenlediği kitlesel ve görkemli 1 Mayıs kutlaması ezenler ile ezilenler arasındaki bütün dengeleri sarstı, Türk burjuvazisi ve emperyalist efendilerini panikletti. Bu nedenle 1977 yılında Taksim’de 500 bin kişinin katılımıyla kutlanan 1 Mayıs’ta devlet provokasyon yarattı, devlet güçleri kitleye ateş açtı ve yaşanan izdiham sonucunda 34 kadın ve erkek emekçi yaşamını yitirdi. Daha sonraki yıllar devlet eliyle gerçekleştirilen bu katliam gerekçe gösterilerek Taksim/1 Mayıs Meydanı işçi ve emekçilere kapatıldı. 1980 askeri faşist cunta tarafından, 1 Mayıs tatil günü olmaktan çıkarılarak, sömürü gününe dönüştürüldü, kutlamalar Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da yasaklandı.

1980’ler boyunca küçük gösterilerle, illegal kutlamalarla yaşatılan 1 Mayıs, ilk defa 1989 yılında bazı işçi sendikalarının, devrimci yapıların oluşturduğu platform tarafından Taksim’de kutlanmak istendi. Mehmet Akif Dalcı’yı ensesinden vurarak katleden polis, bir kez daha 1 Mayıs’ta kan döktü. 1980’lerden 2000’lere kadar Taksim 1 Mayıs Alanı olarak, değişik zamanlarda DİSK, KESK ve meslek odaları, siyasi parti ve örgütler tarafından hep zorlandı. Bir süre mitingler İstanbul’da Abide-i Hürriyet Meydanı’nda yapıldı ve her defasında devrimci-sosyalist örgütlerin Taksim’e çıkma istek ve çabaları polis saldırısıyla karşılandı. 1995 yılında Kadıköy’de gerçekleşen miting, dönemin en kitlesel ve coşkulu mitingi olarak tarihe kaydedilirken, 1996 yılında Kadıköy’de polis yine kan döktü, üç devrimci işçiyi Hasan Albayrak, Yalçın Levent ve Dursun Odabaşı’nı katletti. Daha sonra devlet 2005 yılına kadar Kadıköy’ü de 1 Mayıs mitingine kapattı. Bunun üzerine yeniden Taksim tartışmaları 1 Mayısların öngününde sendika, meslek odaları ve devrimci-sosyalist parti ve örgütlerin gündemine oturdu.

2007-2009 yılları her 1 Mayıs’ta kitlenin Taksim’e girme mücadelesi, polisin saldırı ve gözaltılarına karşı çatışmalarla geçti. Yasaklara karşı her 1 Mayıs Türkiye ve Kürdistan’da yaygın ve kitlesel kutlamalara sahne oldu ve 2009 Nisan’ında 1 Mayıs’ın resmi tatil günü kabul edilmesi sağlandı. 2010 yılında yıllarca işçi sınıfına, ilerici ve devrimcilere konulan yasak sona erdi ve Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs, bir milyon kişinin katılımıyla kutlandı. 1976’dakine benzer biçimde bu defa da akp-erdoğan iktidarı ve devlet panikledi. AKP-Erdoğan iktidarı, ezilenlerin mücadelesinin baskısıyla kabul etmek zorunda kaldığı 1 Mayıs ve Taksim’den çark etti. Taksim, 2013 yılında 1 Mayıs kutlamalarına yeniden kapatılarak, yasaklandı… Ve o tarihten beri de, her 1 Mayıs’ta İstanbul faşist diktatörlük tarafından yasaklar kenti haline getirilmeye, Taksim yaya trafiğine kapatılmaya çalışılsa da; işçi-emekçi memur sendikalarının, meslek odalarının, devrimci-sosyalist parti ve örgütlerin, Alevisi-Sünnisiyle, Ermenisi-Rumuyla, Kürdüyle-Türküyle, Lazıyla-Çerkeziyle-Gürcüsüyle-Romanıyla kadınların, gençlerin, halklarımızın 1 Mayıs Taksim Meydanı’na yürüyüşleri, gösterileri engellenemiyor.

Kendimi bildim bileli her 1 Mayıs’ın öngününde, sosyalistleri, devrimcileri, ilericileri işçi ve emekçileri, kadınları, gençleri ışıklı coşku yüklü bir heyecan dalgası kaplar. Haftalar öncesinden her bir kurum hazırlıklara başlar, platformlar kurulur, pankartlar hazırlanır, herkes kortejlerinin görselliğine kafa yormanın yanı sıra, kitleleri 1 Mayıs’a seferber etmek için günlerce, hatta haftalarca çalışır. Kortejlerin en alımlı, en güzel pankartlarını yapmak için adeta seferberlik ilan eder. Söz konusu kavganın başkenti İstanbul olduğunda ise, semt semt, işyeri işyeri hazırlanılır, otobüs kaldırmanın planları yapılır…

Bu mücadeleye yabancı olan, dışarıdan bakan birileri için bu telaş, bu çaba, bu heyecan, bu kabına sığmaz coşku anlaşılır gelmeyebilir. Dünyanın birçok ülkesinde bir festival, bayram havasında kutlanan 1 Mayısların Türkiye gibi sayılı ülkelerde günlük mücadelede bir eşik olduğu görülüp, anlaşılamayabilir. Ancak işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs, dün olduğu gibi bugün de, Türkiye’de emekçi sol, sosyalist, devrimciler, siyasi parti ve örgütler için sadece tarihsel bir günün hatırlanması, kutlanması olarak görülmedi, ilişkilenilmedi. Batı’da 1 Mayıslar her zaman işçi sınıfı ve ezilenleri, bütün ötekileştirilenleri devletin baskı ve zulmü karşısında tek güç haline getiriyor. Eşitlik, özgürlük, adalet isteyenlerle, devleti karşı karşıya getiren bir gün olduğu içindir ki; her 1 Mayıs’a hazırlık ve kutlamalar, o günkü mücadeleyi büyütmenin, ileriye sıçratmanın bir aracı, sıçrama tahtası olarak ele alınıyor, planlanıyor. Devrimci parti ve örgütlerin mücadelesinde her 1 Mayıs, kendini, mücadelesini sınadığı, ulaştığı düzeyi ölçtüğü bir mihenk taşı olarak görülüyor. Bütün bunlar ve daha fazlası için, her 1 Mayıs’a hazırlık, içinde büyük bir devrimci coşkuyu, ilgi ve heyecanı barındırıyor.

Tarihinin 2017 1 Mayıs’ına gönderdiği mesaj belli. Bu yıl 1 Mayıs’ın içeriğini özgürlük mücadelesinin „Hayır“lı hali belirliyor. Çaldığı oylarla diktatörlüğüne yüzde 51 yasallık kılıf dikmiş olan faşist Erdoğan’ın tekçiliğine karşı HAYIR’lı mücadelemizi büyütmek, ileri sıçratmanın yollarını, yöntemlerini aramak görevimiz, sorumluluğumuz.

Bu bilinç ve duyguyla, bir kez daha 1 Mayıs’ı yaratan ve yaşatanlara, idam cezasına çarptırılarak idam edilen işçi önderleri Albert Parsons, August Spies, George Engel, Adolph Fischer ve Louis Lingg, tüm dünyadaki 1 Mayıs şehitlerini sevgi ve minnetle anarak, faşist diktatörlüğe HAYIR diyeceğiz… (YÖP)