Home , Kadın , Yoksulluğun Cinsiyeti Kadın; Yoksullaştıranlar Cinsiyetsiz…
ARCHIVE --- UMSTRITTENE BUNDESRATSWAHL VOR 20 JAHREN: CHRISTIANE BRUNNER WAR VON DER SP FUER DEN ZURUECKGETRETENEN RENE FELBER ALS KANDIDATIN NOMINIERT. BEI DER WAHL AM 3. MAERZ WURDE ABER DER NEUENBURGER FRANCIS MATTHEY GEWAEHLT. MATTHEY NAHM DIE WAHL NICHT AN. ER VERLANGTE EINE BEDENKZEITUND RUECKSPRACHE MIT SEINER PARTEI. DIE SP ENTSCHIED, FUER DEN ZWEITEN WAHLGANG NEBEN CHRISTIANE BRUNNER EINE ZWEITE FRAU, RUTH DREIFUSS, INS RENNEN ZU SCHICKEN. AM 10. MAERZ 1993 WURDE SCHLIESSLICH RUTH DREIFUSS GEWAEHLT --- Demonstration auf dem Bundesplatz fuer Christiane Brunner an den Bundesratswahlen am 10. Maerz 1993 in Bern. Die Demonstranten tragen ihren Protest wie "7 Munis im Stall, Zauberformel"; "Vite Brunner, on manque d'air"; "Wir Frauen wollen mitreden" auf Transparenten. (KEYSTONE/Str)

Yoksulluğun Cinsiyeti Kadın; Yoksullaştıranlar Cinsiyetsiz…

(KEYSTONE/Str)

Yoksulluk en çok kadınları etkiliyor. Bu nedenle “yoksulluğun cinsiyeti kadın” diyoruz. Çünkü ekonomik olanaklar ne kadar kısıtlı olursa olsun, akşama sofraya bütün ailenin karnını doyuracak yemeği pişirip koymak onun görevidir. Bütün ailenin her türlü ihtiyacını sağlamak onun omuzlarındadır. Bu ihtiyaçları sağlayamadığı zamanlarda en çok onun omuzları düşer, en çok o üzülür, o mutsuz olur. Evdeki hastanın bakımı, hijyeni onun sorumluluğunda dır.  Bu nedenle yoksulluğun en ağır yükünü kadınlar taşır…  Avrupa İstatistik Dairesi’nin verilerine göre 2017’de Almanya’da 7,1 milyon (yüzde 17,1) kadın yoksulluk içinde yaşıyordu. Tek başına çocuk yetiştirmek zorunda kalanların yüzde 40’ı sosyal yardım alırken, bunların onda dokuzunu kadınlar oluşturuyor.

Almanya’da sosyal yardımla yaşayan göçmen – mülteci – emekli 1,5 milyon insan (ki; ezici çoğunluğu göçmen ve mülteci kadınlar), zorunlu ihtiyaçları olan beslenme ihtiyacını giderebilmek için, ucuz gıda maddesi satan “Tafel” adı verilen kurumlardan alış – veriş yapıyorlar. Tafel’de satılan gıda maddeleri, belli bir sınırda olduğundan, herkes oradaki sorumlu sosyal çalışanların belirledikleri sınırlama ölçüsüyle alış veriş yapabilirler… Kaldı ki buralarda satılan gıda maddeleri, genelde kullanım süresi az kalmış ürünler olduğundan, en kısa sürede de tüketilmesi gerekmektedir.

Bu gerçekliğe rağmen; Mart ayının ilk günlerinde Essen şehrindeki Tafel yöneticileri, mülteci ve göçmenlerin “çok ve saldırgan” oldukları gerekçesiyle sadece Alman kimliği olanlara yardım yapılacağını açıkladılar. Irkçıların sürekli gündeme getirdiği “Önce Almanlar!“ sloganı bir kez daha hayata geçirilirken, ırkçılığın geldiği aşamayı da gözler önüne sermekte.

Sözde “refah” ve “demokrasi beşiği” ülkeleri olarak bilinen Almanya, Fransa başta olmak üzere Avrupa coğrafyalarında da, kadınlar halen erkeklerden daha düşük ücret alıyorlar. Düşük ücretli işlerde çalışanların büyük bir bölümü kadınlar, özellikle de göçmen kadınlardan oluşmaktadır. Yanı sıra eş değerde işe eşit ücret yasalarda yer alsa da, pratikte hiçbir coğrafyada hayat bulmamakta… Resmi verilere göre Almanya’da kadınlar erkeklerden ortalama yüzde 22 daha az ücret alıyor. Oran bazı işkollarında yüzde 25’e kadar çıkıyor. Diğer Avrupa coğrafyalarında da durum farklı değil…

Federal Kriminal Dairesi tarafından verilen bilgilere göre Almanya’da her gün bir erkek eşini öldürmeye çalışıyor. 2017’de toplam 140 bin kadına yönelik şiddet olayı kayıtlara geçti. Ki; bu rakamın buz dağının görünen yüzü olduğuna hiç şüphe yok.

İşçi, emekçi halkı yoksullaştıranların cinsiyeti yok;

Verdiğimiz bu veriler, ekonomik olarak AB ülkeleri içinde en güçlü olan ve yönetici kadroları azımsanmayacak oranda kadınlardan oluşan bir ülke olan Almanya’dan…  14 yıldır başbakanlık koltuğunda “dünyanın en güçlü kadını” unvanına sahip Angela Merkel oturuyor. Annegret Kramp-Karrenbauer ve Andrea Nahles; ülkenin hükümet ortağı olan iki büyük parti CDU ve SPD’nin genel başkanları. “Erkekler ordusunu” yöneten Savunma Bakanı da yedi çocuk annesi olan Ursula von der Leyen…  Günümüzde Avrupa genelinde birçok radikal sağ partinin yöneticileri kadın…

Anlaşılacağı üzere, devlet yönetiminde kadınlar da olsa, esas belirleyici olan bu kadınların hangi sınıfı temsil ettikleri olmakta… Çünkü işçi, emekçilere yönelik saldırıları gerçekleştirenler, her daim kendi sınıflarının çıkarları için çaba harcarlar, açıkçası buna zorunludurlar da… Aksi taktirde orada kalabilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle de kadın cinsine ait olsalar da bizim anladığımız, savunduğumuz cins bilincinden yoksundurlar ve her daim ait oldukları sınıfın çıkarları önde yer alır. Kısacası işçi, emekçi halkı yoksullaştıranların cinsiyeti yoktur…