Home , Haberler , Yeni Demokrat Kadın Kurultayı Halaylarla Sona Erdi

Yeni Demokrat Kadın Kurultayı Halaylarla Sona Erdi

ydk_kurultayi_halaylarla_sona_erdi.jpgİSTANBUL | 03 – 02 – 2013 | Yeni Demokrat Kadın olarak “Politikada Derinleşiyor, Örgütlenerek Yürüyoruz” şiarıyla 2-3 Şubat’ta düzenlediğimiz kurultay, “Şiddet” ve “Örgütlenme” atölyelerinin ardından halaylarla sona erdi.

İlk günün öğleden önceki bölümde „Ataerki“ ve „Toplumsal Cinsiyet“ atölyeleri tartışıldı.

2-3 Şubat’ta İstanbul’da Hava-İş Genel Merkezi’nde gerçekleşen/gerçekleşecek olan Yeni Demokrat Kadın Kurultay coşkuyla başladı. Amed, Dersim, Ankara, İzmir, Mersin ve Avrupa’dan kadınların katılımlarıyla başlayan kurultayımız „Meral’den Beşler’e yüzlerce kadın yoldaşımızın bizlere açtığı yolda büyük bir onurla yürürken, YDK’nın 1. Kurultayı’nı gerçekleştirmenin haklı gururunu yaşıyor ve emeği geçen bütün yoldaşları -özellikle tutsak yoldaşları-selamlıyoruz“ sözleriyle başladı.

Biz kadınlar suskunduk, edilgendik, karar alan değil uygulayandık, ‚erkek gibi‘ kadınlardık. ama hiçbir zaman tam anlamıyla sadece kadın ve sadece devrimci kadın olamadık“ denilen açılış konuşmasında „Kadının devrimin ‚yardımcı unsuru‘ değil, asli unsuru olduğunu kavramaya başladığımız ölçüde kadın sorununu da kavramış ve örgütlenmede çözüm için bir adım atmış olacağız“ denildi.

Kurultayın gerçekleştirildiği 2-3 Şubat tarihinin „tesadüfi“ olmadığının altı çizilen konuşmada, Beşler’in şehit düştüğü tarihin seçilmesindeki anlamı „Bizler bugünü yas tutma günü değil, onların mücadelesini devralma günü olarak görüyoruz. Onlar bizim varlık nedenimizdir“ denilerek belirtildi.

Açılış konuşmasının ardından başta Beşler ve Paris’te katledilen 3 yurtsever kadın olmak üzere tüm devrim ve demokrasi mücadelesinde şehit düşen kadınlar şahsında saygı duruşunda bulunuldu.

„Ataerkiyi üreten sistemlerin karşısında olalım“

Ardından ilk atölye olan „Ataerki“ tartışılmaya başlandı.

Yapılan sunumun ardından tartışmalara geçildi. Tartışmalarda en öne çıkan „inceltilmiş erkeklik“in ne anlama geldiği oldu. İnsanların devrimci-demokrat saflarda örgütlenmesinin var olan ataerkil sistemden bağımsız bir duruma gelmeyeceğinin altı çizilirken, bu kavramın doğru olmadığı, „bu kavramla karşılamaya çalıştığımız mesele, aslında devrimci-demokrat saflarda erkekliğin yeniden üretilmesinden öte bir anlam ifade etmiyor. ‚İnceltilmiş‘ demek durumu bazen durumu yumuşatan ve erkekler açısından ‚övgü’ye denk düşüyor“ sözleri ile belirtildi.

Kadın meselesine duyarlı olmakla bu konuda bilinçli olmak arasında ciddi bir farkın olduğu belirilen konuşmalarda, bu iki durumun eşitlenmeye çalışıldığı durumlarda ataerki ile mücadelenin önünde engel olunduğu belirtildi.

Ataerkinin en önemli „müttefiklerinden“ birinin de bu sistemi benimseyen kadın olduğunun altının çizildiği tartışmalarda „bu konuda ataerkiyi üreten noktada kendimizle mücadele etmeliyiz“ vurgusu yapıldı.

„Var olan durumdan rahatsızız“

Bir sonraki sunum „Aaterki“nin bir alt konusu olarak, „Toplumsal Cinsiyet“ üzerine gerçekleşti. Kavramın ne anlama geldiği ve günlük yaşamda deneyimlediğimiz, canıtımızı acıtan örnekleri konuştuğumuz bölümde „Örgütlenene kadar normal karşıladığımız bu durumdan, örgütlendikten sonra rahatsız olmaya başlıyoruz“ denildi. Bu „rahatsızlığımızn“ ve „var olan durumu kabullenmeyişimizin“ bir sonucu olarak bugün bu tartışmaları yapmamız gerektiğini belirttik.

İstanbul Bakırköy’de bulunan Hava-İş Sendikası’nda “Politikada derinleşiyor, örgütlenerek yürüyoruz” şiarıyla düzenlediğimiz kurultayımızda ilk bölüme ara vermemizin ardından direnişte bulunan THY işçilerini eyleme giderken “THY işçisi yalnız değildir”, “Direne direne kazanacağız” sloganları, alkış ve zılgıtlarla uğurladık.

Ardından verilen yemek sonrası yarım kalan “Toplumsal Cinsiyet” atölyemize devam ettik.

“Toplumsal cinsiyet deneyimlerimizi tartıştık”

Tartışmalarda sık sık toplumsal cinsiyetin şekillenmesin başat rol oynayan ve ataerkil sistemin baş aktörü olan aile konusu üzerine duruldu. Bu toplumsal cinsiyet rollerini benimseme ve bununla mücadele etme noktasında kadınlar olarak bizlerin deneyimlerini ve mücadele ederken belirli kaçış noktalarımızı tartıştık.

“Toplumsal Cinsiyet” atölyesi tartışmalarının ardından YDK’nın 2009’da bu yana gerçekleştirdiği eylem ve etkinliklere ait resim ve videolardan oluşan bir sinevizyon izledik. Sinevizyonda en öne çıkan vurgu Beşler’in mücadelesini ileriye taşımayı misyon edinen kadınlar olduğumuzdu.

“LGBT hareketi ile YDK, heteroseksizme karşı müttefiktir”

Kurultayımız, “Cinsel Kimlik ve Yönelim” atölyesi ile devam etti.

Heteroseksüelliğin “sıradan” ve “doğal” bir cinsel kimlik olmasına rağmen, heteroseksüellik dışındaki tüm cinsel kimlik ve yönelimlerin yok sayıldığı, baskı altına alındığı ve toplumsal nefret uygulamalarına maruz kaldığı tartışmalarıyla başlayan bölümde bu noktada oluşan bu cinsel dayatmanın heteroseksist bir toplum yapısını oluşturduğu vurgulandı.

LGBT bireylere yönelik baskılara neden olan bu heteroseksist yapının yol açtığı homo-trans-bifobi üzerine çeşitli tartışmalar yapılan bölümde bizlerin de bu yapıya karşı mücadele etmek yerine homo-trans-bifobik anlayışlar içerisine girdiğimizi konuştuk.

Oldukça canlı ve tartışmalı geçen bu bölümde hem konuya olan yabancılığımız, önyargılarımız, heteroseksizmin hücrelerimize sinmişliği açığa çıktı.

YDK olarak LGBT’ler ve LGBT hareketle ilişkilenme zeminimizi tartıştığımız bölümde şunlar konuşuldu:

Bileşenleri kadınlardan oluşan ve demokratik bir kitle örgütü olan YDK’nın, kendini konumlandırdığı nokta itibariyle LGBT hareketi tümden kucaklama gibi bir iddiası yoktur. Ancak kadın meselesinin özünde bir toplumsal cinsiyet sorunu olması itibariyle LGBT hareketle belli paralellikler taşır. Bununla birlikte lezbiyenler ve trans kadınlar, bizim de örgütlenme çalışması yürütmek istediğimiz kitlenin bir kesimidir.

YDK heteroseksizmin, cinsiyetçiliğin, her türlü ayrımcılığın karşısında yer alır. Bu durum LGBT hareket ile YDK’yı müttefik kılar. Biz bu ittifakı hem karşı duruş geliştirdiğimiz meselenin ortaklaşması hem de kendi içimizdeki ataerkiyle hesaplaşma iradesi taşımamız nedeniyle önemsiyoruz.

Bu politikalarımız nasıl hayata geçirebileceğimiz üzerine yaptığımız tartışmaların ardından 1. gün yapılacak olan “Ulusal Baskı ve Kadın” sunumunu yarına (3 Şubat) bırakarak günü sonlandırdık.

Yeni Demokrat Kadın olarak „Politikada derinleşiyor, örgütlenerek yürüyoruz“ şiarıyla düzenlediğimiz kurultayımızın 2. günü hapishanelerden tutsakların mesajları ile başladı. „Ulusal Baskı ve Kadın“ ile „Emek“ atölyelerinin tartışıldığı öğleden öceki bölüme „ev içi emeğin ücretlendirilip-ücretlendirilmemesi“ tartışmaları damgasını vurdu.

2-3 Şubat’ta İstanbul’da bulunan Hava-İş Sendikası’nda gerçekleştirdiğimiz „Politikada derinleşiyor, örgütlenerek yürüyoruz“ şiarlı kurultayımızın 2. gününde ilk olarak Gebze Hapishanesi’nden tutsak kadınların göndermiş olduğu selamlama okundu.

„Kürt kadının örgütlenmesinde alternatif olmalıyız“

Gün içinde ilk olarak kurultayın ilk gününden bugüne aktarılan „Ulusal Baskı ve Kadın“ atölyesi tartışmaları gerçekleştirildi.

Ezen ulus egemenlerinin, ezilen uluslara yönelik baskı normları arasında kadına „öncelik“ vermesinin nedeninin hem ezen hem de ezilenler açısından var olan „kadın erk’e aittir“ anlayışından kaynaklı olduğunun vurgulandığı tartışmalarda, ülkemiz açısından Kürt ulusundan kadınlara yönelik devlet şiddeti, feodal toplum yapısı, zorunlu göç ve emek sömürüsü konuları tartışıldı.

Tüm bu baskı mekanizmalarına karşı Kürt kadınların örgütlenme konusunda attığı adımların ardından verdikleri mücadele ile tüm bu yapıyı delik deşik etmeye başladıkları vurgulandı.

Kürt Ulusal Kadın Hareketi’nin on yıllardır süren mücadelesinin deneyimlerinin bizler açısından incelenmesi ve öğrenilmesi gereken bir konu olduğu vurgulandı. „Devrimci olduğumuzda kadın kimliğimizi unuttuğumuz gibi bazen de Kürt kadın kimliğimizi unutuyor, arka plana atıyoruz“ denilen tartışmalarda „İçimizdeki şovenizmle mücadele etmeli, YDK’lı Kürt kadınlar başta olmak üzere hep birlikte Kürt kadının örgütlenmesine yönelik politika üretmemiz acil bir görev olarak önümüzde duruyor“ denildi.

Önümüzdeki süreçte içimizdeki en önemli sorun olan dil bilmeme meselesini aşmamız, somut bir adım olarak HDK Kadın Meclisleri’nde çalışmak ile var olan çalışmalarımızı artırmak gerektiği vurgulanırken; „Bu konuda ideolojimize güvenmeli, alternatif olduğumuz gerçeğinin farkında olmalıyız“ denildi.

„Ev içi emek konusunda çalıştay örgütlenebilir“

Gebze Hapishanesi’nden Sosyalist Kadınlar ve hapishaneden MKP’li Kadınlar’ın gönderdiği selamlamaların okunmasının ardından „Emek“ atölyesi tartışmalarına geçildi.

Ülkede milyonlarca kadının yalnızca ev emekçiliği yaptığı, ev dışında çalışan 15 milyon kadından yalnızca 3 milyon kadının kayıtlı olduğu belirtilen tartışmalarda göçmen kadınların daha da kötü koşullarda çalışmak zorunda olduğuna vurgu yapıldı.

Bu bölümde tartışmalar „ev içi emeğin ücretlendirilip-ücretlendirilmemesi“ konusunda yoğunlaştı. Kurultayda bu konuda her iki görüşü de savunan kadınlar vardı. „Ev içi emeğin ücretlendirilmesinin kadınıın ev içi emeğinin görünmesine neden olacağı için önemlidir“ denilen tartışmalara karşılık olarak „Ev içi emeğin görünür olması talebinin yalnızca ‚ücretlendirme‘ üzerinden tartışmak doğru değil. Ücretlendirme meselesi aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerini de derinleştiren bir yerde durabilir. Biz bu mücadeleyi aterki ve toplumsal cinsiyete karşı mücadele ile ele almalıyız. Emeğin görünürlülüğünü bu mücadele hattında ele almak gerekir“ şeklinde tartışma yürütüldü.

ev eksenli çalışma yapan kadınlar arasında çalışma yürütmenin bu konuda ilk olarak atılabilecek adınlardan olduğu söylendi.

„Ev içi emeğin ücretlendirilip-ücretlendirilmemesi“ tartışmalarını „üretken emek“ kapsamında ele almadığımızın vurgulandığı tartışmalarda „cinsiyete dayalı yıpranma payı“, „erkekn emeklilik“ ve yalnızca evde çalışan kadınlar için de „ücretsiz sigorta“ gibi taleplerin dillendirilebileceği söylendi. Bu konuda daha ayrıntılı bir tartışma yürütmek için bir çalıştayın yapılması gerektiği kadınlardan gelen öneriler arasındaydı.

-3 Şubat tarihinde düzenlediğimiz “Politikada Derinleşiyor, Örgütlenerek Yürüyoruz” şiarlı kurultayımızda 2. gün öğleden sonra ilk olarak kadının örgütlenmesi ve şehit kadınları konu alan bir tiyatro gösterimi gerçekleştirildi. Oldukça beğenilen gösterimin ardından Elbistan Kadın, Kandıra 1 No’lu F Tipi ve Tekirdağ Hapishanelerinden Tutsak Partizanların gönderdiği selamlamalar okundu.

“Şiddet, YDK’nın temel mücadele eksenlerindendir”

Öğleden sonraki ilk sunum “Şiddet” üzerine gerçekleşti.

Şiddetin kökeni, devletin şiddetin üretilmesindeki rolü, şiddet türleri, mobbing ve dinin şiddetin üretilmesindeki rolü üzerine çeşitli tartışmalar yürütüldü. Yapılan konuşmalarda hukuk alanından doğru şiddetin ciddi anlamda meşrulaştığı, medyanın kadına yönelik şiddeti toplumun hücrelerine sindirdiği üzerine konuşmalar yapıldı.

Amed’de n kadın yoldaşlar, 25 Kasım sürecinde alandaki çalışma deneyimlerini anlatarak “Fiziksel şiddet dışındaki şiddet türleri için ciddi anlamda bir bilinçlenme çalışması yapmak gerekir” dediler.

Son 5 yılda 7.181 kadının katledildiği belirtilen konuşmalarda kadına yönelik şiddetin YDK açısından en temel konulardan biri olması gerektiğinin altı çizildi.

“Ayaklarımızdaki prangaları kıralım”

“Şiddet” atölyesinin ardından Partizan adına bir konuşma yapıldı.

Bu kurultayı önceki çalışmalarla kıyasladığımızda, azımsanmayacak bir yol kat ettiğimizi görüyoruz. Kat edilen bu yolu görmek önemli. Çünkü bu yol bin bir emekle kat edildi” denilen konuşmada “41 yıllık bir mücadeleden bahsediyoruz. Kuşkusuz bu süreçte kadın meselesi üzerine çeşitli çalışmalarımız oldu. Ancak bu çalışmalarda istikrarımız olmadı. Buradan hareketle bu konuya gereken önemi veremediğimizi söylemeliyiz” vurgusu yapıldı.

Bizim açımızdan işçi sınıfını, köylüyü, Kürt halkını örgütlemek nasıl olmazsa olmazımızsa; kadın meselesinde örgütlenmek de bu derece önemli, değerli ve olmazsa olmazımızdır” sözlerinin ardından, erkek egemenliğine karşı mücadelenin önemi vurgulandı.

Kurultayın gerçekleştirildiği 2-3 Şubat tarihine de dikkat çekilen konuşmada “2 Şubat tarihinde şehit düşen yoldaşlarımız ‘sıradan’ değil, bir sıra neferi, bir komutan, bir önder oldular. Kadın şehitlerimiz ayaklarındaki prangaları parçalayarak özgürleştiler. Onların bize bıraktığı miras budur” denildi ve Türkiye Devrim Hareketi’nde Sabahat Karataş gibi kadın devrimcilerin bizlere örnek olduğu belirtildi.

Paris’te katledilen 3 yurtsever kadının da anıldığı konuşma “Kadın şehitlerin bıraktığı o bayrağı tutmak, var olan mücadeleye dört elle sarılmak demektir” sözleriyle sona erdi.

“Koordinasyon ile ileriye…”

Kurultayın son gündemi de “Örgütlenme” konusu oldu.

YDK’nın Çalışma Tarzı” ve “YDK’nın Politik Yönelimi” adı altında 2 başlığa ayrılan bölümde ilk olarak çalışma tarzını konuştuk.

YDG’nin Genç Kadın Komisyonu üzerine yapılan tartışmaların ardından Yeni Demokrat Kadın’ın bir koordinasyon oluşturmasının elzem olduğu vurgulandı ve yapılan tartışmaların ardından sık sık bir araya gelecek bir koordinasyon oluşturuldu.

YDK’nın bir yayın organına ihtiyaç duyduğunun altı çizilen tartışmalarda dergi çıkarmak için somut adımlar atma kararı alındı.

Politik yönelim tartışmalarında “kayıt dışı, ev eksenli, güvencesiz çalışma ve kadın” konusu üzerine bir süreç örmeye karar verilen tartışmalarda kurultay hazırlık sürecinde oluşturulan hem “Emek” hem de “Şiddet” atölyelerinin politik yönelim ve kampanyaya hazırlık için bir araya gelmeleri ve bir plan-program çıkarmalarına karar verildi.

2 günlük kurultayın önemli tartışmaları bünyesinde barındırdığına vurgu yapılan kapanış konuşmasının ardından kurultay halaylarla sona erdi.

Yeni Demokrat Kadın