Home , Haberler , Viranşehir’de İşçiler Yürüdü

Viranşehir’de İşçiler Yürüdü

viransehirViRANSEHiR |04-08-2013 |Hükümetin taşeron firmalara teslim ettiği işçi temel hakları, eskiyi aratmayacak şekilde tahrip edilmektedir. Dün hükümetin ellerinde yıpranan işçilerimiz-emekçilerimiz bugün çok da farklı olmayan bir zihniyete teslim edilmiştir. İşçi haklarının en asgari seviyeye çekilmeye çalışıldığını ve bunun büyük ölçüde başarılı olduğu bir dönemden geçiyoruz. Emeğin, alınterinin ve onurlu yaşam mücadelesinin patronlar ve egemen zihniyetin baş destekçisi devlet  tarafından yoksayıldığı bu günlerde bir tepki de Viranşehir’den geldi.

Viranşehir’de, 300 kişilik taşeron işçi grubu, devlet kadrosuna alınmaları için alkış ve zılgıtlı protesto yürüyüşü yaptı.
Çeşitli resmi kurumlarda temizlik işçisi olarak çalışan 300 kişi, devlet kadrosuna alınmak için yürüyüş düzenledi. Ceylanpınar Caddesi’nde toplanan grup, alkış ve zılgıtlar çalarak, sloganlar eşliğinde Maliye Parkı’na yürüdü.
Burada kalabalık adına basın açıklaması yapan Belediye Genel-İş Viranşehir Temsilcisi Hikmet Burun,
„Dünyada insanların bir arada yaşamasıyla beraber günümüze kadar bağda bahçede kısaca hayatın her alanında üreten ve çalışan biz emekçiler maalesef geçmişte olduğu gibi şimdide ürettiklerinden mahrum kalmıştır. Yeni yasama yılında teklifler, yasalar umarız işçilerin sosyal ve demokratik haklarını yok etmez. Başta sayın başbakan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e sesleniyoruz. İşçilerin acilen çalışma koşularına düzenlemeler yapılmalı“ dedi.

“Taşeron sistemi, işçi sınıfı güç kaybettikçe yaygınlaştı”

Taşeron işçiler son 10 yılın faturasını ödüyorlar. Yaygınlaşan sisteme işçiler tepki gösteriyor. Mart ayında 55 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bunların yüzde 90’ından fazlası taşeron işçisi.
Taşeron işçileri mücadele edince konu basının da gündemine geldi. Trabzon’da Konya’da ölen taşeron işçilerin varlığı görünür oldu. Geçtiğimiz yıllarda da bu ölümler yaşanıyordu ama artık görünür oldular.
Tabi bir de şu var: Bu felaketlerin gündemde tutulmasının bir nedeni de, hükümetin hazırladığı yasa için kamuoyu oluşturmaktır. Kamuoyunda taşeron çalışma ölüm demektir fikri yerleşiyor.
Ancak çözüm konusu bu kadar tartışılmıyor. Taşeron sistemin kölelik olduğu, ölüm olduğu doğru.  Peki, çözüm nedir? Bunu konuşmamız gerekli. Artık ah taşeron vah taşeron devrini kapatmalıyız. Koç Grubunun bile üniversitesinde taşeron çalıştırdığı bir devirde, sızlanmaya gerek yok. Ne yapılmalı, bunu tartışmalıyız.

Önce bu sorunun kaynağına inelim
Taşeron işçi çalıştırılmasının yaygınlaşması ve yasal güvenceye alınması son çıkartılan iş kanunuyla mümkün oldu. Son İş Yasası 2003 yılında AKP hükümeti tarafından çıkartıldı. Hatta Tayyip Erdoğan’ın geç Başbakanlığı döneminde ilk imza attığı yasa oldu.
AKP hükümeti taşeron çalışmayı yaygınlaştıran, işçilerin esnek ve güvencesiz çalışmasına yol açan iş kanunu hazırladı. O gün de söylenmişti, 10 yıl sonra bugün de apaçık ortaya çıktı: Taşeron çalışma kölelik sistemidir. Bu gerçeği artık Rektörlerden, Çalışma Bakanına kadar herkes kabul ediyor.
İşverenler bu yasadan güç alarak keyfi biçimde, 2 günlük veya 3 aylık sözleşmelerle işçi çalıştırıyor.  Bundan herkes şikâyetçi. Peki, bu şekilde işçi çalıştırılmasına kim olanak veriyor?
Taşeron çalışma rejimi bugün sayıları 2 milyona yaklaşan yeni tip bir çalışma rejimi, güvencesiz işçi ortaya çıkartmıştır.
AKP hükümeti çalışma rejimini 2003’teki yasayla iyice bozmuştur. Şimdi de “düzelteceğiz” diyerek, çalışma rejimini daha da esnekleştirecek, taşeron çalışmayı asıl işlerde de mümkün kılan bir yasa peşindedir. Bu bir ön yargı değil. 10 yıllık tecrübe ve hükümetin “kiralık işçi büroları, kıdem tazminatı fonu” gibi hedeflerini düşündüğümüzde rahatça söyleyebiliriz.
Son 10 yılda görüldü ki, bu çalışma biçimi uygulandığı zaman, 100 yıllık işçi haklarını, yıllık izin, kıdem tazminat, toplu sözleşme, sendika haklarını; hatta mevcut iş yasasının büyük bölümünü ihlal ediyor. Ortadan kaldıran sonuçlar yaratıyor.
Taşeron sistemine izin verildikçe, işçilerin kıdem tazminatı, yıllık izin, mesai ücreti, sendikalaşma, toplu sözleşme hakları ellerinden alınıyor.
İşçiler, taşeron sisteminde çalışmayı tercih etmiyorlar. Ancak işsizlik, yoksulluk sebebiyle bu köleliğe lanet okuyarak katlanıyorlar.
İşçiler olarak şunu söylemeliyiz: Taşeron çalışma bir istihdam yaratma biçimi değildir, ucuz işçiliktir. Kuşkusuz piyasada ucuz emek gücümüzü satın almak isteyen birçok sermaye var. Ve bunlar sırtımızdan büyük karlar elde ediyorlar.  Onlara ihale açan ise, devlet kurumları, üniversiteler.
KOÇ Grubu gibi Türkiye’nin en büyük sermayesi üniversitesinde taşeron işçi çalıştırmayı tercih ediyor. Çapa taşeron işçileri olarak Koç Üniversitesi taşeron işçilerinin mücadelesini destekliyoruz. Bu desteğimizin sembolik bir ifadesi olarak da Direniş Çadırımızı onlara devrettik. Bu çadır, 2. TEKEL Direnişi işçilerine aittir. Biz de onlardan devralmıştık. Buradan da başka direnişlere devredeceğimize eminiz!
Bir yanda da çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı da bu sorunlara son vermek savıyla yürüttüğü çalışma var… Buna göre,,, ana işler de dahil bir işyerinin tüm birimlerinde taşeron çalıştırılabilecek… Hükümetin bu girişimi ne anlama geliyor ve bu sorunlara ne ölçüde çözüm getirebilir?
Hükümetin hazırladığı taşeron yasası,  işçilere yeni bir hak tanımıyor. Mevcut iş yasasını, taşeron sistemine uyumlu hale getiriyor. İş yasasını daha da esnekleştiriyor. Taşeron işçisine “asıl işçi” hakkı tanıyacağız derken, asıl işleri taşerona açıyor!
Hükümet ve Çalışma Bakanlığı sorumluluklarını bugüne kadar yok saydılar.  Görevlerini yapmadılar. Muvazaa Raporlarını, İş Mahkemesi kararlarını uygulamadılar. Taşeron çalışmayı yasal hale getirdiler. Kamu kurumlarında hizmet alımı için ihaleler açtılar, taşeronları desteklediler.
Bütün bunları yapanlar bugünkü duruma geleceğimizi bilmiyor muydu? Biliyordu. Bilerek tercih ettiler. Kimin için? Sermaye için. Sermayenin karı için.
Şimdi sermayenin karını güvenceye alanlar işçi için ne yapabilir?
Eğer taşeron işçiler mücadele etmeseydi konu gündeme bile gelmezdi.(kizilyildiz)