Anasayfa , Avrupa , Umuda Haykırış: Kuşaklar arasında müzikle elçilik

Umuda Haykırış: Kuşaklar arasında müzikle elçilik

Grup Umuda Haykırış, Avrupa’da amatör bir ruhla müzikle uğraşan devrimci gençler tarafından 2000 yılında kuruldu. Yeni Demokratik Gençlik’in (YDG) geleneksel Gençlik Kültür Sanat Festivaline katılmak için atılan adım ve 2002’de alınan birincilik ödülü… 20 yıl sonra albüme ve nice konsere dönüştü. Grup göçmen gençlerden oluşan ve politik müzik yapan en eski gruplardan biri oldu. Sokak eylemlerinden anma etkinliklerine koşturan Grup Umuda Haykırış, yalnızca Avrupa’da değil, dünyanın çeşitli yerlerinde ve Kürdistan’da da konserler verdi. Grup üyelerinden Mansur’la Avrupa’da devrimci sanatı, zorluklarını, Yetiş Yalnız’ı ve 20 yıllık serüvenlerini konuştuk.

Avrupa’da yetişen göçmen gençler olarak 20 yıl önce Kürtçe, Ermenice ve Türkçe besteler seslendirmeye başladınız. Kimlerden esinlendiniz? Nasıl ilerledi yolculuğunuz?
Grubu oluşturan gençlerin birçoğu siyasi faaliyetin içinde olan arkadaşlardı. Politik faaliyet yürüten gençler olarak heyecanlı, dinamik ve gündemin yoğun olduğu süreçlerden geçiyorduk. Diğer ortak yanımız da müziğe olan tutkumuzdu. O dönemin politik ortamı devrimci müziğe olan ilgiyi daha fazla tetikliyordu. Yani sadece müzik yapmak için buluşulsaydı, başka bir yol izlenirdi mutlaka ama amaç politik müzik yapmaktı. Belirleyici olan ve tutkal görevi gören de bu oldu zaten.
Biz üçüncü kuşak göçmenler olarak ailelerimiz sayesinde politik ortamlarla tanıştık. Doğar doğmaz o ortamlarda bulduk kendimizi. Garip Şahin, Emekçi, Ozan Rençber gibi devrimci halk ozanlarının eserleriyle büyüdük. Sonrasında 90’lı yıllarda Grup Munzur, Grup Yorum, Grup Kızılırmak gibi devrimci müzik grupları çıktı. O dönemlerin eserlerini günümüzün müziğiyle, farklı enstrümanlar ve yorumlarla harmanlamaya çalıştık. Bir mücadele yöntemi olan sanatsal çalışmaları geliştirmeye başladık. Başta Kürdistan ve Türkiye’deki mücadeleden etkilenerek dünyadaki ezen ve ezilenler mücadelesini ezgilerimize yansıtmaya çalışıyoruz.

Devrimci şarkılar, marşlar seslendiren müzik gruplarının eserlerinin birbirine benzediği ve giderek şabloncu bir tarzın hakim olduğu şeklinde eleştiriler oluyor. Buna dair ne söyleyebilirsin?
Müzikte tarzlar, dallar ve kategoriler vardır. Bunları sırf şablon olarak ayıramayız. Geçmiş zamanlarda klasik müzik dinlendiğinde, “Bu acaba Mozart mı, yoksa Beethoven mı?” diye ayırt edilemezdi belki ama aralarında büyük fark var. Bu biraz nasıl baktığımızla da ilgili. Tarzı sevmeyebiliriz, hoşumuza gitmeyebilir, bu ayrı. Ancak devrimci protest müziğin de ölçüleri var. Bu ölçüler ya da şablonlar, her dalda mevcut. Aslında başarı da bu kadar benzerlik içinde farklılıklar yaratabilmektir. Müziği güncelleştirmek, yenilikler katmak gerekiyor. Üretilen eserlerde sözler de birbirine benzeyebilir, ki bu da her müzik dalında var, ancak önemli olan ölçüleri koruyarak müziği geliştirebilmek.

20 yıl önceki kitleden daha farklı dinleyiciler var karşınızda. Günümüzde gençlere hitap eden birçok yeni müzik türü de var. Bunun sizin müziğinize etkisi oluyor mu?
Günümüzde politik müzik kolektiften ziyade daha çok bireysel, isyankar bir biçimde yapılıyor. Özellikle politik rap yapan yeni genç arkadaşlar çıkıyor. Biz de grup olarak gençlerin duygularını anlamak için onların dinlediği, sevdiği müzik tarzlarını dinliyor ve araştırıyoruz. Albümümüzde bu nedenle çeşitli dillerde bir marş seslendirdik. Burada hitap ettiğimiz kitle farklı dillerle büyüyor. Grubumuzun kurulduğu dönemde 90’lı yılların gençlerine hitap ediyorduk. 12 Eylül darbesinden sonra göç etmiş politik aileler ve gençler ile burada doğup büyüyen, buranın sorunlarıyla ilgilenen nesil arasında birçok farklılık var. Politik duyarlılıkları var tabii ama kültürel hissiyatları daha farklı. Biz tam da bu iki kuşak arasında elçilik yapıyormuşuz gibi o zamanki duyguları günümüze uyarlamaya çalışıyoruz.

Eserlerinizi dinleyicilere ulaştırmanın yöntemleri de değişti. Herkesin günlük yaşamına işleyen ve popülarite algısını da etkileyen bir sosyal medya gerçekliği var. Dijital dünyanın gelişimi devrimci sanat çalışmalarınızı gençlere ulaştırma konusunda zorlaştırdı mı?
Kesinlikle daha zor hal aldı. Başta görsellik daha çok önem taşımaya başladı. Dikkat çekmek için görselliğe de ağırlık vermek gerekiyor. Bu sistem dijital ağ ile kendi kültür sanat anlayışını yaygınlaştırmaya çalışırken biz de tersini yapmaya çalışıyoruz. Sistemin üretime değil tüketime dayalı, içerikten çok biçimi esas alan, hızlıca yaygınlaştırıp geçici işleri öne çıkaran bir dayatması var. Üretimin ve sanatın içini boşaltmak, duyguların ve düşüncelerin de içini boşaltmaya yol açıyor. Kısacası karşımızda derya deniz bir topluluk ve biz bunun içinde kendi sesimizi duyurmak için çabalıyoruz. Ki bunun gayretini gösterirken politik müzik yaptığımız için sosyal medyada birçok kez şikayet edildik ve hesaplarımız kapatıldı.

Tam 20 yıl önce kuruldu grubunuz. Bu süre içinde sayısız konser verdiniz ve bir albüm çıkardınız. 20 yıllık müzik yolculuğunuzla ilgili çalışmalarınız var mı? Gelecek planlarınız nedir?
Bu sene 20. yıl konserleri vermeyi planlıyorduk. 20 yılımızı anlatan şarkıları, marşları seslendirip kitlelere kendimizi anlatmak istedik. Bu serüveni insanlara sunmak bizim için çok önemli. Bizim neden 20 yıldır bu işe sıkı sıkıya sarıldığımızı anlatmak istiyoruz, bunu da konserlerle yapabileceğimize inanıyoruz. Maalesef pandemiden kaynaklı bu planı gerçekleştiremedik. Ancak koşullar uygun olduğunda mutlaka yapmak istiyoruz. Ayrıca şu an bir repertuar çalışmasındayız. Epey bir repertuar oluşturduk. Bir sonraki albümümüz için kendi eserlerimiz dışında da eserler toplamaya çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde 20. yıl konserleri dışında ikinci albümü çıkarmayı da hedefliyoruz. Uzun soluklu bir çalışma bu tabii. Şu an hazırlık aşamasındayız.

Müzik gruplarının uzun süre ayakta kalması oldukça zor olsa gerek. Sizin 20 yıldır çalışmalarınızı sürdürebilmenizin sırrı nedir?
Evet, bunu başarmak kolay değil ama biz yaptığımız sanatsal çalışmanın gücüne hep inandık. Binlerce insan dinliyorsa ve talep varsa yaptığımız işin bir karşılığı vardır demek. Bu karşılık da bizim daha fazla motive olmamızı sağlıyor. Halkların acılarını, mücadelesini ve sevdasını anlatmaya çalışmak bir misyon bizim için. Biz yaptığımız müziği mücadelenin parçası olarak gördük her zaman. Kazandığımız deneyimlerle kendimizi geliştirmeye çalıştık sürekli. Tabii ki hep aynı kadroyla devam etmedi grup. Kolay değil yaptığımız çalışmalar ama bugüne gelmemizde her bir grup üyesinin emeği var.

Nedir yaşadığınız zorluklar?
Grubumuzdaki her arkadaş üretimde yer alıyor ve faaliyet yürütüyor. Müzik bizim geçim kaynağımız değil. Elde ettiğimiz gelirler yalnızca grubun ihtiyaçları için kullanılıyor. Ki başta da demiştim: Biz bu sanatsal çalışmayı toplumsal mücadelenin bir parçası olarak görüyoruz. Bu alan ciddi fedakarlıklar ve özveri gerektiriyor. Mücadele içinde bir karşılığı olmasaydı, bu kadar zorlu ve çileli bir işe girmezdik. Grup bileşenleri ayrı bölgelerde, hatta ülkelerde yaşıyor. Sırf bunu organize etmek bile ciddi disiplin istiyor. Kolay değil ancak yaptığımız işin parçası olmaktan mutluyuz.

Son olarak Yetiş Yalnız’ı sormak istiyorum. 2016’da Dersim’de şehit düşen Yetiş Yalnız’ın da grubunuza çok emeği geçti. Onu ve grubunuza olan etkisini anlatabilir misin?
Yetiş ile aynı dönem gençlik faaliyeti yürütüyorduk. 90’lı yılların politik atmosferi içinde kendine politik kimlik kazandırdı ve sanatsal çalışmalarla bütünleştirdi. Onun Fransa’da kendi müzik grubu vardı ama bizimle de konserlere çıkıyordu. Birlikte gençlik festivalleri de örgütledik ve sayısız sahnelerimiz oldu. Halkların Uluslararası Mücadele Birliğinin (ILPS) daveti üzerine Hindistan’da da birlikte konser verdik ve enternasyonal faaliyetler ekseninde sayamayacağım daha nice dinletiler oldu. Partizan Müzik Topluluğu içinde de ortak ürettik ve söyledik. 2010 yılında Dersim Festivalinde bizimle birlikte sahne aldı. En son o zaman görüştük ve orada vedalaştık.
Yetiş yoldaş bizim için örnek bir devrimci ve örnek bir sanatçıdır. Onunla aynı ortamda bulunmuş olduğumuz için çok şanslıyız ve aynı mücadelenin içinde olmaktan gurur duyuyoruz. O bir adım daha ileride olan mücadele yolunu seçti. Yetiş yoldaş her zaman mücadelemizde, ezgilerimizde olacak. Onunla seslendirdiğimiz eserleri farklı duygularla, o yanımızdaymış gibi, onu anımsayarak seslendiriyoruz. Her çalışmamızda, albümümüzde onun yaptığı eserleri söylemeye devam edeceğiz.

Dağların savaşçı ve sanatçısı Yetiş Yalnız

Dersim’in Aliboğazı’nda, 24 Kasım 2016’da 11 yoldaşıyla birlikte şehit düşen TİKKO gerillası Yetiş Yalnız (Ahmet), Grup Umuda Haykırış’a emek verenlerden biriydi.
Yetiş, Fransa’nın Metz şehrinde doğdu. Genç yaşta devrimci mücadele ile tanışan ve Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) ve Yeni Demokratik Gençlik (YDG) çalışmalarına katılan Yetiş’in en sevdiği kendini ifade etme yöntemi ise sanattı. Müzik yapıyordu ve bu yeteneğini de mücadelenin hizmetine sundu. Partizan Müzik Topluluğu, Grup Umuda Haykırış, Grup İsyana Özlem ve Grup Şiar’ın gelişimine ciddi katkıları oldu.
Yetiş, devrimci mücadeleyi baskılara rağmen sürdürme kararlılığındaydı. Avrupa’nın birçok ülkesinde yaptığı çalışmalar, onu Fransız polisinin hedefine dönüştürdü. 2006 yılında Paris’te kaldığı eve yapılan operasyonda tutuklandı ve 8 ay hapsedildi. Ne ki, serbest kalır kalmaz devam edecekti mücadelesine. Strasbourg’da 2009 yılında düzenlenen NATO karşıtı eylemlerin en ön saflarındaydı; yoldaşlarının ona “dikkat çekmemeyi” salık vermesine rağmen çatışmalara katılmadan edemedi, korkusuzca direndi. Bu direniş, yüzünü dağlara çeviriyordu: 2010 yılında TİKKO’ya, gerilla savaşına ve yaşamına katıldı.
Yetiş, Ahmet Muharrem Çiçek’in hatırasını devralmaya karar vermişti, kod adını ondan alıyordu. Çiçek, 1973’te Türk kolluk güçleriyle son mermisine kadar çatışmış, sonunda silahını düşmanın eline geçmesin diye kırmış ve polis kurşunuyla katledilmişti. Yetiş, dağların Ahmet’i olmuştu artık; gerilla yaşamı boyunca Türk kolluk güçleriyle sayısız çatışmaya girdi. Öte yandan da kendisini müzikle ifade etmekten de vazgeçmedi: TİKKO Müzik Topluluğunu oluşturanlardan biriydi.
Yetiş Yalnız, 2016 yılının Kasım ayında Türk devletinin Dersim’e yaptığı yoğun hava saldırılarında ölümsüzleşti. Ölümsüzlüğünün teyitlerinden biri de, ardında bıraktığı sayısız beste oldu. Onu tanıyanların gözünde Yetiş, hep gerçek bir komünist ve örnek bir devrimci olarak kaldı, kalıyor. Çalışmalarına katıldığı Yeni Demokratik Gençlik de her yıl düzenlediği Gençlik Kültür-Sanat Festivalinde “Jüri Özel Ödülü”nü “Yetiş Yalnız Özel Ödülü” olarak dağıtmaya başladı. Omuzda silah ya da elde sazla: Ardılları, Yetiş Yalnız’ın anısını yaşatmaya, mücadelesini yükseltmeye devam ediyor.

 

SERDA DEMİR YENİ ÖZGÜR POLİTİKA