Anasayfa , Haberler , Üzgünüz| Hülya Onur

Üzgünüz| Hülya Onur

ÜZGÜNÜZ

Tek tek gidiyoruz;

Biraz buruk ,

Biraz kızgın,

Yüreği kırıkça…

Sen de başını alıp gittin Özgür…Wiesbaden öksüz, toplantılar fıkrasız, neşesiz kaldı…

21 Kasım gecesi, geç saatlerde geçirdiği kalp krizi sonucu bedenen aramızdan ayrılan sevgili Özgür (Ilmaz) arkadaşımızın zamansız ve ani gidişinin üzüntüsü içindeyiz.

Geçmedi zemheri ayları. Sonbahar yaprakları gibi dökülüyor sevdiklerimiz toprağa. Gidenlerimizin ardından ‘Hoşçakalın’ demekten gayrı başka bir şey gelmiyor elimizden. Hatıralarına, yarattıkları emeklere,değerlere sıkıca sarılmaktan gayrı. Özgür de bulunduğu alanlarda değerlere değer katan, yalnız da kalsa devrimci ruhun kararlı inatçılığıyla pes etmeyip,yoluna devam eden değerlilerimizdendi.

Almanya/ Wiesbaden’in köşe bucağı sessiz, kurucusu ve yıllardır emeğiyle ayakta duran ATİF/ Türkiyeli İşçi ve Gençlik Derneği’nin üyeleri,aktivistleri hüzünlü, ATİK çatısı altında çalışma yürütenler üzgün, tüm dost kurumlar, dostlar, ailesi bir güzel insanı kaybetmenin acısı ve hüznü içindeler.

1951 yılının Ocak ayında Erzincan’da dünyaya gelmiş, genç yaşta gurbetin kollarına atmıştın kendini. Emekçiydin. Bunun da ötesinde emek sömürüsüne karşı mücadele edendin de. Önce üniversitelilerin bir araya gelerek oluşturduğu öğrenci örgütlenmesi ATÖF( Almanya Türkiyeli Öğrenciler Federasyonu) bünyesinde çalışmalara katılarak, Partizan geleneğinden olan arkadaşlarla tanışır, daha sonra 1976 yılında ATİF – Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu’nun kurulmasıyla çalışmalarına ATİF bünyesinde devam edersin. ATİF ‘in  İlk kurucu derneklerinden olan Wiesbaden Türkiyeli İşçi Gençlik Derneği’nin kurulması çalışmalarına katılır, derneğin daha sonraki yıllarda uzun süre başkanlığını da yürütürsün. Yanı sıra DSB-Demokratik Sanatçılar Birliği’nin kurucu üyelerinden olup, merkezi Wiesbaden olduğu için onun çalışmalarına da aktif bir şekilde katılırsın. Almanya ‘da kurulduğu süreçlerden itibaren Yabancılar Meclisi’nde de yer alır, belli dönemler başkanlığını da yürütürsün. Çalıştığın iş yerinde herkesin emek sömürüsünden bahsedip sendikal faaliyetlerden kaçtığı ya da küçümsediği süreçte sendikal çalışmalar yürütür, bir çok insanla da bu vesileyle tanışırdın. Sadece demokratik, ilerici çevre değil karşı devrime şu taşıyan ve faşist yapılar içinde olan Türkiyeli faşolar da seni ve dirayetini çok iyi bilir, tanırlardı.

45 küsür yıllık mücadele tarihinde seni tanıyanlar bilir ki, ne bir sızlanma, ne bıkkınlık, ne güvensizlik, ne korku, ne kişisel hesap ya da hırslar yanına uğrayamamış, dirayetinle devrim mücadelesinin tutarlı bir neferi olmuştun.

Ne ayrılıklara tanık oldun ama sen daima nerede duracağını bildin. Son 2015’te yaşanan kopmaya karşı da tavrın net ve dirayetliydi. Sen anlatmıştın; “eski dostlar arayıp onlardan yana tavır almanı istediklerini” söylemişler. “Eski dost ve tanıdık olarak evimin kapısı size açık ama derneğimiz sadece dostlara açıktır.” diyecek kadar nettin. ‘Wiesbaden’ i size dar edeceğiz.’ diyenlere cevabın, ‘Hodri meydan, bekleriz. ‘ olmuştu.

Sen devrimci mücadelenin her şart altında bir neferi, halktan her kesimin sevgili Yiğit Özgür ‘üydün. Kadın erkek fark etmiyor, mücadelede duyarlı ve tutarlı olanları ‘yiğidim’ deyip kucaklayandın. “Yiğit kadınsın” derdin,” sayılarınız artmalı, daha güçlü olmalısınız, elimden gelen dayanışmayı yapmaya çalışıyorum, çalışacağım. ” derdin.

Hatırlıyor musun? Derneğe üye olan ve çeperimizdeki kadınların isteği üzerine bir toplantının organizesinde büyük emeğin geçmişti. Daha önce yapılan kadınlarla toplantı ve eğitimlerin olumlu gitmesinin ardından kadın arkadaşların talebi üzerine Yeni Kadın’la iletişime geçmiş, kadın komitesi kurmak istediklerini belirterek, katılmamı rica etmiştin.

Güzel ve sağlıklı bir toplantının ardından gönüllü aday olan  kadın arkadaşlardan oluşan bir komite oluşturulmuştu. Gel gör ki, ben daha kendi bölgeme varmadan, trendeyken aramış, “Üzgünüm Hülya, en çok da güvendiğim kadın arkadaşlar ilk fireyi verdi ve komiteden ayrıldı, onu diğerleri takip etti.” demiştin.  Bu çalışma alanının zor bir alan olduğunu, kadın arkadaşların bazı özel nedenlerden dolayı içine girmek istemediklerini vb. şeyler anlatmaya ve seni rahatlatmaya çalışmıştım. Ama üzüntünü daha sonra görüştüğümüzde de dile getirmiş, hep neler yapılabilir noktasında mutlaka adım atmış, kafa yormuştun. Kadın çalışmamızı oturtamadığımız bir alan olmasına rağmen 8 Mart’lar, 25 Kasım etkinlikleri mutlaka yapılır durumdaydı ve bunda küçümsenmeyecek emeğin olurdu. İşte böylesi durumlarda daha fazla yiğit kadınlara ihtiyaç var derdin. Ama en çok da gençlere kullanırdın ‘yiğidim’ tabirini. Toprağa canından can vermiş, genç yaşta oğlunu kaybetmiş birisi olarak gençlere daha anlaşılır bir sıcaklıkla kullanırdın bu tabiri.

Sanırım oğlunu kaybettikten sonra iflah olmadın Özgür ‘cüğüm. Kolay değil.  İnsanın sevdiklerini yitirmeye yüreği dayanmıyorsa, canından can giderse nasıl dayanır ki? Bilirim bu acıyı.

Evet ama, ölümün ne zaman ve nereden geleceği belli olmasa da, bedenen sevdiklerimizi bizden uzağa atsa da, yarattıkları, yaşama ve mücadeleye kattıkları değerler sahiplenildikçe yaşayacaklarını da biliyoruz be Özgür.

Geride kalan dostların, yoldaşların bıraktığın yerden mücadeleni yürüterek ve büyüterek devam ettirecekler ve sen halkımızın, dostlarının, ailenin, yoldaşlarının sevgisinde, özleminde, mücadelesinde her daim yanı başımızda olacaksın.

Hoş nida ve güzel emekler, dostluklar ve yoldaşlıklar bıraktın ardında.

“Karıncayı incitmezdi ” deyimine uygun düşendin ama üzdün çok üzdün Özgür… ama yüreğimizin, kavgamızın en güzel köşesinde olacaksın…

İçten,

Yalansız,

Dolansız,

Çıkarsız,

Yoldaşça olmanın adıydın sen Özgür…

İyi ki yollarımız kesişmiş…

İyi ki aynı hedeflere ulaşmaya çalışan yoldaşlar olmuşuz…

İyi ki…

Hülya Onur