Anasayfa , EMEĞİN GÜNDEMİ , Tarımda kadın emeği – Göknur Yazıcı

Tarımda kadın emeği – Göknur Yazıcı

322Her dönemde canlıların yaşayabilmesi için beslenme ve gıda temel ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların karşılanması görevi genelde kadınlara düşmektedir. Gıdaya erişim ve beslenme sürecinde ki yaşam pratikleri aile içi ve toplumsal ilişkileri şekillendirmektedir . Günümüzde işte bu ilişkiler özellikle kırsalda kadın emeğini görünmez kılarak sömürü ilişkisini derinleştirmektedir.

 

Yerleşik hayata geçildikten sonra var olan tarımsal faaliyetler hem üretimde hem de tüketimde coğrafyalara ve kültürlere göre farklılık göstermektedir. Ancak tarımsal üretim sürecinde tohumun saklanmasından  ürünlerin yetiştirilmesine ve hasadına kadar tüm çalışmalar bütün coğrafyalarda kadın emeği olarak ortak paydadır. Bugün Türkiye’de tarımsal üretimde en çok kadınlar isdihdam edilmektedir. Türkiye’de daha çok küçük ölçekli çiftçilik yapıldığı için genelde aile içi emekle üretim yapılmaktadır. Bu üretim modeliyle kırsalda kadın, ücretsiz aile işçisi ve güvencesiz çalışan iş gücüdür. Ayrıca kırda geçim sıkıntısından dolayı erkekler başka işlerde çalışmaya başlayınca geçimlik tarım faaliyetleri tamamen kadınlara kalmıştır. Kadının tarımda görünmeyen emeği bugün üretimden tüketime en yoğun kullanılan emektir. Ancak bu gerçeklik pek dile getirilmemektedir.  Tarımda kadın emeği ile ilgili Türkiye’de gerek sivil toplum örgütlerinde gerekse akademik olarak  (örneğin sosyoloji alanında) pek çalışma yapılmadığı görülmektedir. Feminist çevrelerin de daha çok kentteki kadınların sorunlarıyla ilgili çalışmalar yaptığı görülmektedir. Oysa tarımda  çalışan çok fazla kadın bulunmaktadır. Bir kadın olarak yaşadıkları zorluklara bir de tarım da çalışmaktan dolayı  sorunlar eklenince bu kesimdeki kadınların yaşamları oldukça  güçleşmektedir.

Türkiye tarımı, özellikle neoliberal  politikaların uygulanmasından sonra gelir getirici özelliğini yitirmiştir. Tarımda yaşanan bu olumsuzluk tarımın her alanında çalışan kadınları etkilemektedir. Tarımsal istihdamda kayıt dışılığın yüksekliği ve kadın emeğinin görünmezliği de bu gerilemeye eklendiğinde kadınların üretimden aldıkları pay istihdam verilerindeki yüksek işgücüyle örtüşmemektedir.  Kırsalda yaşayan kadınların ücret eşitsizlikleri, işteki durumları,  kayıt dışı  istihdamları ve mülksüzlükleriyle emekleri iyice görünmez hale gelmektedir.

31

Kırsalda kadınların yapacakları işler geleneklere göre belirlenmiştir. Evdeki çocukların ve hayvanların bakımları, evin bütün işleri ve tarımsal işler hep kadınlar tarafından yapılmaktadır. Seralarda yoğun olarak kadınlar çalışmaktadır. Seralarda yoğun olarak kimyasal ilaçlar kullanıldığı için ayrıca kadınlar sağlık açısından da büyük risk altındadır. Mevsimlik işçi olarak evlerini köylerini terk edip başka bölgelerde çadırlarda zor koşullarda yaşamakta ve çok az ücretle güvencesiz olarak yine daha çok kadınlar çalışmaktadır.

Kırsalda iş dışındaki zamanlarda çocukların bakımı yemek çamaşır vs. hep kadınların sorumluluğundadır. Erkekler akşamları kahvelere giderek kendilerine zaman ayırırken kadınlar işten eve döndüklerinde de bütün gece ev işlerini yapmaktadırlar. Sabah çok erken saatlerde tekrar  tarımsal işlerde çalışmaya devam etmektedirler.  Ama ne ev içi emekleri ne de tarımda yaptıkları işler karşılığında sarf ettikleri emek hiç görünmemektedir.

Türkiye’ de kadınlar genelde mülksüzdür. Ataerkil yapı ve geleneklerden dolayı mülksüzlük kırda daha çok yaygındır. Kadının mülksüzlüğü emeğin görünmezliğini artırmaktadır. Araziler genelde hep erkeklerin üzerine tapulu olduğu halde bu arazilerde yoğun olarak çalışanlar hep kadınlardır. Bazı bölgelerde geleneklerden dolayı hala kadınlar mirastan pay alamamaktadır. Kadınlara  erkekler mirastan feragat sözleşmesi imzalatarak yasal olarak bu haklarını ellerinden almaktadırlar. Kadınlar yıllardır bu gelenekler uygulandığı için bu durumu olağan karşılamakta ve hak talep etmemektedirler.

Tarımda  kendi işlerinde çalışmayan kadınlar gündelik işlerde kayıt dışı olarak çok az ücretlerle emek yoğun olarak başkalarının arazilerinde  çalışmaktadır. Nitekim yakın tarihte çok kötü koşullarda tarımsal işlerde çalışan onlarca kadının bir minibüste insanlık dışı koşullarda taşınırken geçirdikleri trafik kazasında öldüklerine tanık olduk.

33

Türkiye de giderek gerileyen ve tarım istihdam politikalarının ülkedeki kırsal yoksulluğu artırdığı ve durumun kadın yoksulluğunu daha fazla körüklediği ve kadın emeği sömürüsünü artırdığı görülmektedir. Kapitalist üretim ilişkilerinde kadın emeğinin değeri hem üretim sürecinde hem de hane içinde yok kabul edilmektedir.

Tarımda şirketleşme ve tekelleşmeyi dayatan küresel kapitalizm köylülüğü bitirmek istemektedir. Tarım politikaları bu yönde gelişmektedir. Bu doğrultuda köylerden kentlere yoğun göç yaşanmaktadır. Bu insanlar kentte bir çok sorunla karşılaşmaktadır. Eğitimden yoksunluk, mülksüzlük, ataerkil ilişkilerin yarattığı kadının üzerindeki toplumsal baskının artması gündelik yaşamı daha da olumsuz etkilemektedir. Bu etkilenme zaten tarımsal yapı içerisinde ücretsiz çalışmaya alışkın olan kadını göç ettiği kentte düşük ücretli kayıt dışı ve güvencesi olmayan işlerde çalışmaya itmektedir.

Tarımda çalışan kadınların sorunları için çözüm önerileri getirilebilir. Bu alanda çeşitli çalışmalar yapılabilir.

Kadın emeğinin işgücü içerisindeki görünmezliğini kaldıracak politikaların  geliştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca cinsiyetler arası ücret eşitsizliğinin de uygulanacak eşit işe eşit ücret politikalarıyla ortadan kaldırılması için çaba gösterilmesi gerekir.

Kadın çalışmaları gerek akademik olarak gerekse diğer alanlarda çok gereklidir. Türkiye gibi ülkelerde bir boşluğu doldurduğu söylenebilir. Ancak kadın emeği üzerine literatürde yeni araştırmalar bulunmakla birlikte özellikle tarımda kadın emeği konusunda geride kalındığı görülmektedir. Bu alanda çalışmalar yapılabilir.

Eğitim yetersizliği, yoksulluk ve ataerkil yapının etkisiyle tarımda kadının kendi sorunlarını dile getirmek ve çözüm üretmeye dair zeminlerinin olmadığı bilinmektedir. Buna kadın emeğinin yok sayılması da eklenince araştırmacıların bu konuya daha fazla katkı koyarak yeni politikalar üretilmesi için çaba göstermesi gerekir. Kadın sorunlarıyla ilgilenen ve   bir çok çalışmalar yapan, kazanımlar elde eden STK’ların da bu konuda da çalışmalar yapması gerekir. Özellikle seralarda yoğun çalışan kadınların aralıklarla sağlık taraması yapılmalıdır.

Tarımda çalışan kadınların küçük ölçekli üreticiler veya aile çiftçiliği içerisinde temsiliyetlerini geliştirici örgütlenmelerin önünün açılması gerekmektedir. Kentteki kadınların örgütlülüğü kırdaki kadınlara nazaran daha iyi durumdadır. Çeşitli STK’larda örgütlenerek kendilerini ifade edebilmekteler. Ama kırdaki kadınlar gerek gelenekler ve gerekse ataerkil yapının etkisiyle ayrıca  yeterli bilinç düzeyine erişmediklerinden dolayı örgütlenme ve haklarını arama konusunda çok yetersiz kalmaktadırlar. Bu alanda son yıllarda çok azda olsa örgütlenme kadın kooperatifleri aracılığıyla olmaktadır. Ayrıca kooperatifler aracılığıyla kadınlar ekonomik özgürlüklerini de azda olsa elde etmekteler. Bunların desteklenerek yaygınlaştırılması sağlanabilir.

 

Yararlanılan kaynaklar: Tarım Ekonomisi Dergisi, Kent sosyolojisi ( Anadolu Üni. Yayınları)