Slovakya, Orta Avrupa’nın küçük ama stratejik öneme sahip ülkelerinden biri olarak, siyasi dinamikleri ve ideolojik mücadeleleriyle dikkat çeken bir konumda yer almaktadır. Ülkenin siyasal atmosferi, özellikle son yıllarda, sol eğilimli politikaların etkisi, kapitalizme karşı direniş, anti-faşist ve sosyal adalet temaları çerçevesinde gelişimini sürdürmektedir.
Slovakya’nın sosyalist devrimci hareketlere ve Marksist-Leninist ideolojilere duyarlılığı, ülkenin tarihsel deneyimleriyle yakından ilişkilidir. Slovakya, Çekoslovakya’nın bir parçası olarak 1948-1989 yılları arasında sosyalist bir rejim altında yaşamıştır. Bu dönemde Marksist-Leninist ideoloji, ülkenin ekonomik ve siyasi yapısının temelini oluşturmuş, halkın büyük bir kısmı sosyalist sistemin kolektif tarım, sanayileşme ve toplumsal eşitlik politikalarına tanıklık etmiştir. Halk arasında halen eski döneme ilişkin özlem ve nostalji duyguları görülmektedir.
Slovakya’da Sol Eğilimli Partiler ve Sosyalist Hareketler
Slovakya’daki sosyalist ve sol eğilimli partiler, genel olarak, ülkedeki ekonomik eşitsizlikleri azaltma, sosyal refahı artırma ve işçi sınıfının haklarını savunma düşüncelerinde birleşmektedir. Ancak ideolojik vestratejikfarklılıklar, sol hareketlerin birleşik bir cephede hareket etmesini zorlaştırmaktadır.
Smer-Sosyal Demokrasi Partisi (Smer-SD):
1999 yılında Robert Fico tarafından kurulan Smer-SD, kendisini sosyal demokrat bir parti olarak tanımlasa da zamanla faşist ve popülist politikalarıyla ön plana çıkmıştır. Parti, 2006’dan itibaren Slovakya siyasetine damga vurmuş, ancak 2020’de yolsuzluk skandalları nedeniyle halk desteğini kaybetmiştir. 2023 genel seçimlerinde oyların %23’ünü alarak yeniden iktidara gelen Smer-SD, ekonomik adaletsizlikler ve sosyal politikalar yerine daha çok faşist ve Avrupa Birliği karşıtı söylemleriyle dikkat çekmiştir. Smer-SD’nin sosyalist ideallerden uzaklaşarak, popülist bir söylemle iktidarını sürdürmesi, Slovakya’daki sol hareketlerin alanının daralmasına ve bir bakıma desteğini de kaybetmesine sebep olmuştur.
Socialisti.sk:
2019 yılında kurulan Socialisti.sk, Slovakya’daki daha anti-faşist, anti kapitalist ve demokratik sol bir hareket olarak dikkat çekmekte ve gelişimini sürdürmektedir. Parti, kapitalizme karşı eleştirilerini yükselterek, ekonomik eşitsizlikler ve çevresel adaletsizliklere karşı mücadele etmektedir. Ancak, Socialisti.sk’nın geniş bir seçmen tabanına ulaşamaması ve 2020 seçimlerinde yalnızca %0,55 oy alabilmesi, partinin siyasal etkisinin henüz sınırlı kaldığını ve ezilen halklar tarafından yeterince anlaşılamadığını göstermektedir. Yine de bu hareket, Slovakya’da solun geleceği açısından önemli bir alternative sunmasının yanı sıra toplumun devrimci nabzını canlı tutacak bir potansiyel izlemektedir.
Progresif Slovakya (PS):
Sosyal liberal bir parti olan Progresif Slovakya, ekonomik politikalarında liberalliği benimsemesine rağmen, sosyal meselelerde ilerici bir duruş sergilemektedir. LGBTQ+ hakları, kadın hakları ve çevresel sürdürülebilirlik gibi konularda savunduğu reformist politikalarla genç ve kentli seçmenlerden destek bulmaktadır. Ancak PS, sosyalist bir parti olarak görülmekten çok uzak olup, daha çok Avrupa Birliği yanlısı bir çizgide ilerlemesi sebebiyle işçi hareketlerine ilişkin karşılık bulmakta zorlanmaktadır.
İşçi Sınıfının Durumu
Slovakya’daki işçi sınıfı, ülkenin ekonomik ve siyasal dinamiklerinde önemli bir yere sahip olmasına rağmen, neoliberal politikaların gölgesinde birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. İşçi sınıfının durumu şu şekilde değerlendirilebilir:
Slovakya, Sovyet dönemindeki geçmişinde, ağır sanayiye dayalı bir ekonomiye sahipti. Bu dönemde işçi sınıfı güçlü bir konuma sahipken, 1990’lardan itibaren uygulanan neoliberal politikalar, bu sınıfın gücünü büyük ölçüde azalttı. Örgütlenmenin zayıf olmasının yanı sıra özelleştirme dalgası, pek çok işçinin iş güvencesini yitirmesine ve düşük ücretli, güvencesiz işlere mahkum olmasına neden oldu.
Ayrıca Slovakya, Avrupa Birliği ülkeleri arasında işgücü maliyetlerinin düşük olduğu ülkelerden biri olarak bilinmektedir. Ülkenin ekonomik büyümesi, genellikle yabancı yatırımlara ve düşük maliyetli üretime dayanmaktadır. Bu durum, işçi sınıfını düşük ücretler, uzun çalışma saatleri ve zayıf sendikal koruma, emek sömürüsü gibi sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Çalışanlar arasında giderek artan geçim sıkıntısı, işçi sınıfı içerisinde yeni bir devrimci potansiyel yaratmaktadır.
Slovakya’da sendikalar, işçi haklarını savunmak için çeşitli girişimlerde bulunsa da, kapitalist ekonomik düzen ve siyasi baskılar nedeniyle etkinlikleri sınırlı kalmaktadır. Özellikle genç işçiler arasında sendikalara olan güvenin azalması ve örgütlenmelerin etkin faaliyet gösterememesi nedeniyle, işçi sınıfının örgütlenme kapasitesini olumsuz etkilenmektir.
Daha iyi yaşam koşulları ve ücretler arayışıyla Avrupa’nın diğer ülkelerine göç eden işçiler, Slovakya’daki işçi sınıfının güç kaybına neden olmuştur. Özellikle genç ve nitelikli işçilerin ülkeden ayrılması, Slovakya’da işçi sınıfının yaşlanmasına ve yeni nesillerin örgütlenme kapasitesinin düşmesine yol açmaktadır.
Mevcut Durumun Analizi
Slovakya’nın siyasal manzarası, neoliberal politikaların baskınlığı, artan faşist söylemler ve sosyalist alternatiflerin zayıflığı ile karakterize edilmektedir. Smer-SD gibi geçmişte sosyal demokratik değerleri savunmuş partilerin yolsuzluk skandalları, halkın sosyalist politikalara olan güvenini sarsmıştır. Robert Fico’nun liderliğindeki partinin, sosyalist ideallerden saparak daha çok otoriter ve faşist politikalara yönelmesi, sol harekete zarar vermiştir.
Socialisti.sk gibi daha sosyalist çizgideki hareketler, geniş kitlelere ulaşmak için gerekli stratejik adımları atamamış ve küçük bir entelektüel çevrede sıkışıp kalmıştır. İşçi ve ezilen sınıfına ilişkin zayıf politik tutumları ve pratikleri nedeniyle geniş kitlelere ulaşmakta zorluk çekmektedir. Bu durum, sosyalist ideallerin toplumda yaygınlaşmasını zorlaştırmaktadır.
Slovakya’nın Avrupa Birliği üyesi olması, kapitalist ekonomik politikaların ülkede yaygınlaşmasını beraberinde getirmiştir. Sol hareketlerin bu politikalar karşısında güçlü bir alternatif sunamaması, sınıf mücadelesini savunan kesimlerin sesini kısık tutmakta, mevcut sistemin burjuva sınıfı çıkarlarına hizmet etmesi devam etmektedir.
Slovakya ve Rusya-Ukrayna Savaşı
Rusya-Ukrayna savaşı, Slovakya’nın hem iç hem de dış politikasında önemli değişimlere neden olmuştur. Slovakya, Ukrayna sınırında yer alan bir Avrupa Birliği ve NATO üyesi olarak, savaşın ilk dönemlerinde Batı ittifakının Ukrayna’ya verdiği desteklere aktif bir şekilde katılmıştır. Ancak, 2023 yılında yapılan genel seçimler ve Robert Fico’nun liderliğindeki Smer-SD hükümetinin kurulmasıyla bu tutum önemli bir değişikliğe uğramıştır.
Robert Fico, seçim kampanyası sırasında ve başbakanlık görevine geldikten sonra Ukrayna’ya yönelik askeri yardımları durduracağını ve Rusya’ya karşı yeni yaptırımları desteklemeyeceğini açıklamıştır. Bu tutum, Slovakya’nın NATO ve Avrupa Birliği içindeki emperyalist politikalardan uzaklaşma sinyalleri olarak değerlendirilmektedir.
Slovak halkı, Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin tutum açısından bölünmüş durumdadır. Kamuoyu araştırmaları, Slovak halkının önemli bir kesiminin savaşta Rusya’yı desteklediğini veya en azından Batı’nın Ukrayna’ya verdiği desteği sorguladığını göstermektedir. Bu durum, Slovakya’da uzun yıllardır var olan Rusya ile tarihsel, kültürel ve ekonomik bağların etkisi görülmektedir.
Slovakya, tarihsel olarak, Rusya ile sosyalist geçmişten miras kalan kültürel ve siyasi bağlara sahiptir. Bu bağlar, özellikle yaşlı kuşaklar arasında Rusya’ya yönelik daha olumlu bir algının sürmesine neden olmaktadır.
Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı bölgesel gerilimler ve ekonomik etkiler, Slovakya’daki devrimci işçi sınıfı için önemli dersler ve fırsatlar barındırmaktadır. Savaş karşıtı, anti-emperyalist bir perspektifle sınıf dayanışmasını güçlendirmek, Slovakya’daki sosyalist hareketler için kritik bir hedef olmalıdır.
Slovakya ve Küresel Dinamiklerin Etkisi
Slovakya, hem Avrupa Birliği (AB) üyesi olması hem de küresel ekonomik ve siyasi düzenin bir parçası olarak, dünya genelinde yaşanan gelişmelerden doğrudan etkilenmektedir. Avrupa ve dünyada yaşanan ekonomik krizler, pandemi, savaşlar ve iklim değişikliği gibi olaylar Slovakya üzerinde etkili olmaktadır.
Slovakya, Ukrayna sınırında yer alan bir ülke olarak Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle hem ekonomik hem de siyasi anlamda ciddi bir baskı altındadır. Savaşın başlamasından bu yana Slovakya’ya sığınan Ukraynalı göçmenlerin sayısı yüz binlerle ifade edilmektedir. Robert Fico liderliğindeki hükümetin, Ukrayna’ya yönelik askeri yardımı durdurma kararı ve Rusya’ya yönelik yeni yaptırımlara karşı çıkışı, Slovakya’yı Avrupa’daki emperyalist ana akım politikalardan uzaklaştıran bir tutum olarak öne çıkmaktadır.
Avrupa genelinde devam eden neoliberal politikalar, Slovakya gibi daha küçük ve ekonomik olarak bağımlı ülkelerde derin eşitsizliklere yol açmaktadır. Avrupa Birliği’nin serbest piyasa politikaları,Slovakya’nın düşük ücretli üretim merkezlerinden biri haline gelmesine katkıda bulunmuş, işçilerin emek sömürüsü artırılmıştır. Örneğin, Slovakya’nın otomotiv sektöründeki önemi artarken, bu sektör genellikle düşük ücretli ve güvencesiz iş imkanları sunmaktadır.
Avrupa genelinde faşist ve aşırı sağ partilerin yükselişi, Slovakya’da da yansımalarını bulmuştur. Robert Fico’nun faşist söylemlere yönelmesi, işçi sınıfının sorunlarını neoliberal politikalardan ziyade göçmenlere ve AB karşıtı retoriğe yönlendirme stratejisini yansıtmaktadır. Ancak bu söylem, işçilerin gerçek sorunlarının üstünü örtmekte ve sınıf mücadelesini görmezden gelmektedir.
Slovakya’daki işçi sınıfı, küresel ve bölgesel gelişmelerin ekonomik, sosyal ve siyasi yansımalarıyla doğrudan karşı karşıya kalmaya devam etmektedir. Ukrayna’daki savaş ve Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltma çabaları, enerji fiyatlarında ciddi artışlara neden olmuştur. Bu durum, özellikle düşük gelirli işçi sınıfını etkileyerek geçim sıkıntılarını ve emek sömürüsünü arttırmıştır.
Dünya genelindeki kapitalist krizlerin derinleşmesi, Slovakya’daki devrimci işçi sınıfı hareketleri için yeni fırsatlar yaratabilir. Slovak işçileri, küresel işçi hareketleriyle daha güçlü bir dayanışma kurmalıdır. Bu bağlamda, Ukraynalı göçmenler ile dayanışma, işçi sınıfının faşist söylemler üzerinden bölünmesini engelleyebilir. Slovakya’daki devrimci hareketler, emperyalist politikaların işçi sınıfı üzerindeki etkisini kırmak için ideolojik mücadeleyi büyütmelidir. İşçi sınıfını etnik ve ulusal temelli bölünmelerden uzaklaştırarak sınıf dayanışmasını ön plana çıkarmak, sosyalist mücadelenin güçlenmesini sağlayacaktır.
Sol İçin Gelecek Perspektifi
Slovakya’daki sosyalist ve sol eğilimli hareketlerin güçlenebilmesi için, ezilen halkın somut taleplerine ve işçi sınıfına cevap verebilecek politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Ayrıca, işçi haklarının savunulması için daha güçlü örgütlenmeler ve geniş tabanlı bir işçi hareketi oluşturulmalıdır.
Sosyal adalet, çevresel sürdürülebilirlik, eğitimde fırsat eşitliği, sınıf mücadelesi, kadın hakları ve işçi hakları gibi konular, solun toplumsal desteğini artırabileceği temel alanlar olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, farklı sol partilerin ve hareketlerin, ideolojik ayrılıkları bir kenara bırakarak birleşik bir mücadele/cephe hattı oluşturması elzemdir.
Robert Fico’nun faşist ve popülist söylemleri, Slovakya’yı daha otoriter bir yönetim modeline sürükleme riski taşırken, sosyalist hareketlerin bu duruma karşı güçlü bir muhalefet sergilemesi gerekmektedir. Socialisti.sk gibi partilerin toplumsal tabanını genişletmesi, işçi sınıfı ve genç seçmenleri harekete geçirmesi, bu mücadelenin başarıya ulaşmasında önemli rol oynayabilir.
Sonuç olarak, Slovakya, tarihi ve mevcut ekonomik koşulları nedeniyle sosyalist ideolojilere ve devrimci hareketlere yatkın bir zemin taşımaktadır. Ancak, bu hareketlerin etkili bir şekilde örgütlenmesi ve halkın taleplerine somut çözümler sunması gerekmektedir.