SADIK VARER | 27 – 03 – 2011 | Diyelim ki ‘mahallenizde’ bir çatışma var. Çatışan gruplardan biri zayıf diğeri güçlüdür. Bu durumda, vicdanınızın sesine uyup zayıfın yanında yer almak isteyebilirsiniz, ama akılcı yaklaşım, öncelikle çatışan grupları tanımak ve neden çatıştıklarını öğrenmektir. Kim bilir, belki de çatışan iki grubu da defetmek için harekete geçmek zorundasınızdır…
Emperyalist haydutlarla Libya arasında son derece orantısız bir savaş yaşanıyor.
İnsanlığın başına musallat olmuş emperyalist haydutlar hakkında söylenecek söz kalmadı; savaş bahsinde de tarihsel sicili bozuk olan aç gözlü emperyalizmin ne büyük felaketlere ve acılara sebep olduğu biliniyor.
Peki ya Libya’yı yeterince biliyor muyuz ?..
Altı milyon küsurluk bir nüfusa sahip olan Libya, dünyanın on ikinci, Afrika’nın ise en büyük üçüncü petrol ihracatçısıdır. Avrupa’da tüketilen gazın üçte biri ve petrolün dörtte biri bu coğrafyadan gidiyor. Ve emperyalist haydutlar için Libya, petrol ve gaz anlamına gelmektedir!.
Yakın geçmişte Tunus’ta başlayan ve tarihsel miadı dolmuş bütün Arap rejimlerini etkileyen ayaklanmalar, petrol ve gaz zengini Libya’yı da etkiledi. Fakat Libya’daki durum Tunus’takinden farklıydı; Libya’daki isyancılar ‘demokrasi’ talebine uzaktı.
Libya halkının yaklaşık yüzde seksen beşi kabile üyesidir ve Libya’daki siyasal güç dağılımı, Libya’nın egemenleri konumundaki üç beş kabileye göre düzenlenmiştir. Ve bu kabileler arasında her zaman bir gücü ele geçirme yarışı vardır.
Tunus’tan başlayan ayaklanmalarla oluşan siyasal iklimi değerlendiren ve durumdan vazife çıkaran Doğu Libya’nın büyük kabileleri, siyasal gücü elinde tutan Sirte Kaddafi kabilesi ve bu kabile ile ittifak içindeki diğer kabilelere karşı ayaklandılar. Askeri bürokraside yer alan ve ayaklanan şeflerinin isteklerini emir sayan kabile üyeleri kullandıkları tankları, topları ve hatta uçakları alarak ayaklanmacılara katıldılar. Ayaklanan kabilelere üye olan adalet ve içişleri bakanları, bazı komutanlar ve büyükelçilerin istifa etmelerinin nedeni de budur.
Ayaklanan kabileler Kaddafi yönetimindeki egemen kabilleri dinsizlikle, Kaddafi yönetimi de isyan eden kabileleri şeriatçılıkla suçlamaktadır.
Velhasıl, Libya’da yaşanan iç savaşa, demokrasi talepli bir savaş demek doğru görünmüyor; Libya’da yaşanan savaş, petrol zengini kabileler arasındaki iktidar savaşıdır…
Diğer yandan, emperyalist haydutlar açısından, tam da uluslararası finansal krizin göbeğinde ‘kutsal borsa’nın ve enerji ihtiyacının belirsizliğe girmesi vahim bir durumdu ve ufak tefek sorunlara rağmen düne kadar dostane bir ilişki içinde oldukları Libya’ya alelacele çullanmalarının bir nedeni de budur…
Libya’nın egemenleri ile dünyanın egemenleri arasında yaşanan bu savaşta da mağdur olanlar, yoksul halk ve savaşa sürülen gençlerdir. Emma Goldman, “Bütün savaşları dövüşemeyecek kadar korkak olan, bu yüzden de kendileri adına dövüşmek için dünyanın gençlerini cepheye süren hırsızlar çıkarır.” diyordu. Hırsızlar petrol için bir kez daha savaş çıkardılar ve dünyayı tehlikeli bir yer haline getirdiler. Ama işte, Albert Einstein’ın dediği gibi, “Dünya, kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.”
Elbette böylesi kirli bir savaşa seyirci kalmak, bir insanlık ayıbıdır !…
Gerçekte devrimci – komünist güçlerin yapmaları gereken şey bellidir; kendi bencil amaçları için savaşan ve halklara acı vermeyi sürdüren emperyalist soyguncularla Libya’nın egemenlerini tarihin çöplüğüne atmak. Ama ne yazık ki bunu gerçekleştirebilecek güçten yoksunuz. Ve fakat şimdi de yapılabilecek şeyler var; dünyanın her yerinde sokağa çıkıp emperyalist saldırganlığı protesto etmek ve Libya halkının, ‘emperyalist kurtarıcılar’ olmaksızın kendi kaderini belirlemesini istemek gibi…
Sadık Varer