Home , Haberler , Ölüm riski başladı

Ölüm riski başladı

TÜRKİYE |09.06.2017| Açlık grevlerini 93. gününde devam ettiren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlık durumuna dikkat çeken doktorlar, 1996 yılında cezaevinde başlayan ölüm oruçlarının 100. gününde yaşanan ölümlere dikkat çekerek, Gülmen ve Özakça’nın „ölüm riski“ ile karşı karşıya olduğunu belirtti.

Ankara Tabip Odası (ATO), 18 gün önce tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne gönderilen ve açlık grevinin 93. gününde olan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın sağlık durumlarına ilişkin toplantı düzenledi. Toplantıda konuşan ATO Başkanı Dr. Vedat Bulut, Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumlarının, açlık grevine başladıkları günden gözaltına alındıkları güne kadar ATO tarafından belirlenen bir heyetle takip edildiğini belirtti. Bulut, iki haftayı aşkın süredir ATO heyetinin muayenelerini yapamadığı için Gülmen ve Özakça’nın kötüye giden sağlık durumları hakkında bilgi alamadıklarını söyledi.

Hekim seçme hakları var

Gülmen ve Özakça’nın sağlık kontrollerini yapmak üzere ATO tarafından Adalet Bakanlığı’na yapılan başvurunun da reddedildiğini ifade eden Bulut, şunları söyledi: „Sağlık sistemimize ilişkin mevzuatta sağlık sorunları olan her bireyin hekim seçme hakkı bulunmaktayken Gülmen ve Özakça bu haktan mahrum bırakılmış, ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşme ve etik ilkelere aykırı şekilde güven temeline dayanan hasta hekim ilişkisi kesintiye uğramıştır. Bu noktada, odamızın Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumlarını takip etme talebini yineliyoruz. Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumlarıyla ilgili defalarca bilgilendirme yaptık ve tekrarlıyoruz. Gözaltına alınmalarından önceki son değerlendirmelerimizde ciddi kilo kaybı, kas-iskelet sistemlerinde ve sinir sistemi reflekslerinde zayıflama bulunmaktaydı.“

90. günden sonra

Dr. Bulut, açlık grevlerinin 90. gününden sonraki belirtilerin bazılarını şöyle sıraladı:

* şiddetli karın ağrısı,

* yüksek riskli ve ilerleyici kilo kaybı,

* kas doku yıkımı,

* böbrek fonksiyonlarında belirgin bozulma ve buna bağlı kan elektrolit değerlerinde dengesizlik,

* kan elektrolit değerlerindeki bozulmaya bağlı kas kontrolünün ortadan kalkması,

* kalp ritminde düzensizlik,

* kalp kası yıkımı,

* kas ve kemik ağrıları,

* vücut ısı kontrolünün bozulmasına bağlı hipotermi,

* kan hücre sayısında belirgin düşme,

* bağışıklık sisteminde ciddi zayıflama ve ölümcül enfeksiyonlara karşı düşkün hale gelme,

* çoklu organ yetmezliği,

* geri dönüşümü mümkün olmayan nörolojik sekeller.

Ölüm riski var

Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumu için ise „Ölüm riski var“ ifadesi kullanan Bulut, şöyle devam etti „Açlık grevcileri Gülmen ve Özakça’nın sağlık açısından en çok ilgiye, biyo-psiko-sosyal desteğe ihtiyaç duyduğu ve hassas bakıma muhtaç oldukları bu aşamada cezaevi koşullarında bulundurulmaları, açlığa ek olarak tutuklu olmanın fiziksel ve psikolojik stresini yaşamaya mahkum edilmeleri tıbbi açıdan kabul edilemez bir durumdur. Diğer yandan Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumlarında her an çok dramatik bir değişiklikle tedavisi imkansız sekel veya ölüm meydana gelmesi riski olduğu gün gibi ortadadır. Çok daha basit sağlık sorunları ile insanlar tahliye edilirken sağlık yönünden cezaevlerinde kalması çok büyük riskler barındıran insanlardan ikisi olan Nuriye ve Semih için bürokrasinin çözüm arayışı içinde olmaması anlaşılır değildir. Bizim hekim duyarlılığı ile yaptığımız öneri ve uyarıları dinlemeyenler; açlık grevcilerinin de en doğal hakkı olan ‚bireyin kendi doktorunu seçmesi‘ talebini raddenler; ciddi sağlık risklerine ilişkin sorumluluğu üstlenecek midir?“

Yüksel’deki açlık grevi

Öte yandan 23 Mayıs’tan bu yana süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan Esra Özakça ve Sultan Özakça’ya dair de bilgi veren Bulut, „İki kişide de kilo kayıpları başlamış, Sultan Özakça’da sürekli devam eden baş ağrısı bulunmaktadır. Ayrıca Yüksel Caddesi’nde polis müdahalesinde kullanılan gaz ile oluştuğunu ve arttığını belirttikleri sürekli mide bulantısı, kusma ve ishal şikayetleri günlerdir devam etmektedir. Bu durumu Kimya Mühendisleri Odası ile birlikte inceliyoruz. Sağlıkları için de mevcut sınırlılıklarımızla yöntemler bulmaya çalışıyoruz. Kimyasal silah olan ve hem Türk Tabipleri Birliği hem de Dünya Tabipler Birliği’nin hangi koşulda olursa olsun kullanılmaması çağrısı yaptığı bu gazlar için de bir kez daha yetkilileri uyarıyoruz“ dedi.

Yaşam hakkına saygı duyun

Yetkililere seslenen Bulut, „Tutukluluk ve cezaevi koşulları, hastanın hekim seçme özgürlüğünün kısıtlanması ve sağlık emekçilerinin önerilerinin dikkate alınmamasının, telafisi mümkün olmayan zararlara neden olmaktan hatta ölüme kapı aralamaktan başka bir şeye yaramayacağı aşikardır. Sizleri, tüm reel ideolojilerin, kültürlerin ve inançların ortak kutsalı olan yaşam hakkına saygıya ve bu bağlamda Gülmen ve Özakça’nın yaşaması için çözüm üretmeye davet ediyoruz“ diye konuştu.

100. günde ölüm yaşandı

Daha sonra söz alan ATO İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Aysel Ülker ise Türk Tabipler Birliği (TTB) tarafından 1996 yılında cezaevinde başlayan ölüm oruçlarına dair yapılan araştırmaya dikkat çekti. Araştırmaya göre, 40. günde koma halinin meydana geldiği ve 100. günlerde de ölümlerin başladığını belirten Ülker, „Nuriye ve Semih de hızla 100. güne yaklaşıyor“ dedi.

(Yeni Özgür Politika)